Türkiye son dönemlerde ciddi sermaye dayatmaları ile karşı karşıya bulunuyor. Uzun zamandır emekçilere verilen sosyal hakların ve güvencelerin budanması gündemde tutuluyor. Referandumdan sonra AKP iktidarı vakit kaybetmeden, sermaye yasaları için hemen kolları sıvadı. Tamamen sermaye taleplerini gözeten bir dizi düzenlemeyi 29 Kasım’da torba yasayla meclise sundu. Çıkarılmak istenen Torba yasa da; ‘sermaye alacaklarının yeniden yapılandırılması, […]
Türkiye son dönemlerde ciddi sermaye dayatmaları ile karşı karşıya bulunuyor. Uzun zamandır emekçilere verilen sosyal hakların ve güvencelerin budanması gündemde tutuluyor.
Referandumdan sonra AKP iktidarı vakit kaybetmeden, sermaye yasaları için hemen kolları sıvadı. Tamamen sermaye taleplerini gözeten bir dizi düzenlemeyi 29 Kasım’da torba yasayla meclise sundu.
Çıkarılmak istenen Torba yasa da; ‘sermaye alacaklarının yeniden yapılandırılması, sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası kanunu, iş kanununa dair kanun tasarıları ve 657 sayılı kanunda’ yapılacak değişiklikleri içeriyor.
Şüphesiz hükümet yapacağı düzenlemelerle emekçilerin mevcut kazanımlarını, bir çırpıda elinden almak istiyor. Bu nedenle mevcut düzenlemeleri toplumdan, emek örgütlerinden kaçırarak yasalaştırmak için acele ediyor.
Aslında bu düzenlemeleri yaparken, sosyal devleti tümüyle tarih sahnesinden silmek istiyor ve güvencesizliği toplumun hücrelerine kadar yayıyor.
Yani toplum atomlarına kadar parçalanıp, teslim alınmak isteniyor. Kuşkusuz bu durum 19 yy vahşi kapitalizm koşullarının tekrar hortlatılması anlamına geliyor. Bir avuç bezirgân sermayedarın karı için, toplumun iliklerine kadar sömürülmesi sağlanıyor
Hükümet işgücü piyasalarının esnekleştirilmesi, esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaşması, çalışma sürelerinin tümüyle belirsiz olması ve kıdem tazminatı, yıllık izin gibi sermayenin uzun zamandır üzerinden atmak istediği yükleri hafifletmek istiyor.
Bunun için çalışma yaşamı paramparça ediliyor. Ama emekçilerin hak arama yolları da kapatılıyor. Kamu çalışanlarına grev yasakları getiriliyor. Grev kararı vermek, grev propagandası yapmak, teşebbüste bulunmak ve desteklemek yasaklanıyor. Öte taraftan performans kriterleri artık yasal hale getiriliyor. Çalışanların ücret ve sosyal hakları bu kriterler üzerinden değerlendirilecek.
Güvenceli çalışma yerine “belirli süreli çalışma, kısa zamanlı çalışma, çağrı üzerine çalışma, evden çalışma, özel istihdam büroları aracılığı ile geçici iş ilişkisi ile çalışma” gibi sözleşmeler temel çalışma biçimleri haline getiriliyor.
Ancak belirli bir iş yeri ilişkisi olmadan, “evden çalışma, tele çalışma” vb çalışma biçimleri, sermaye için ‘yemek’, ‘servis’, ‘sigorta’, ‘ulaşım’ gibi. işgücü maliyetlerini düşürmek ve kıdem tazminatını ödememek için geliştirdiği yeni bir yoldur. Diğer taraftan esnek çalışma ile çalışanların sendikalaşma hakkı dahil olmak üzere, sağlık ve sigorta hakkı tamamıyla işverenler lehine ortadan kaldırıyor.
Oysa zaten sermaye uzun zamandır, kıdem tazminatı yükünden kurtulmak istediğini belirtiyordu. Esnek çalışma biçimlerinin yasallaşması halinde, ‘Kıdem Tazminatının’ kaldırılması için bir engel daha ortadan kaldırılmış olacaktır.
Toparlayacak olursak; yasa tasarısı çırak stajyerleri ve çalışan öğrencileri sigorta kapsamına alacağı, primlerini de devletin ödeyeceği söylense de, fakat çırak stajyerler, çalışan öğrenciler ve genç işçiler sermaye için yeni ucuz işgücü olacaklardır.
‘Bölgesel asgari ücret, Kiralık işçi büroları, özelleştirilecek kurumların hukuksal süreçlerin dışına çıkarılması, işsizlik fonunun sermayeye kullandırılması ve ayrıca çalışma sürelerinin işveren tarafından belirleneceği’ diğer yasa maddeleri dikkate alındığında, emekçi sınıfın ne kadar büyük bir saldırı ile karşı karşıya olduğu anlaşılacaktır.
Saldırı büyük. Ne var ki sokaklar hala emekçi muhalefetinden yoksun, sendikalar suskun, toplumsal muhalefet dağınık durumda.
Fakat buna rağmen sendika bürokrasisine bel bağlanmamalıdır. Kaldı ki sendikal bürokrasinin bu güne kadar ki pratiği göz önündedir.
O halde tabandan demokratik, özerk bir mücadele esas alınmalıdır. Topluma yönelen saldırılara karşı koymanın yolu; ‘Emekçiler, Çevre muhalefeti, Kürt demokrasi güçleri, Aleviler, Kadın örgütleri, Gençlerden oluşan güçlü bir demokrasi ve emek cephesinin kurulması kaçınılmazdır.
Tüm mağdur, mazlum ve ötekilere düşen görev, böylesi bir emek ve demokrasi cephesini bir an önce örmektir.