Türban’ın üniversitelerde fiilen serbest olduğu şu günlerde, üniversite kampüslerinde bir acayip kampanya gözümüzden kaçmadı: “Eteğime ve türbanıma dokunma”. Neresinden tutsanız elinizde kalacak… NTV ve Habertürk’ün tartışma programlarında görülen türden bir ahmaklık burada da işletiliyor. O tartışma programlarının katılımcıları sürekli bize neyi söylüyor: ‘Türkiye normalleşmeli’, ‘birbirimizi anlamamız lazım’, ‘bakın burada bir türbanlıyla uygarca nasıl tartışabiliyoruz’, ‘çağımız […]
Türban’ın üniversitelerde fiilen serbest olduğu şu günlerde, üniversite kampüslerinde bir acayip kampanya gözümüzden kaçmadı: “Eteğime ve türbanıma dokunma”. Neresinden tutsanız elinizde kalacak… NTV ve Habertürk’ün tartışma programlarında görülen türden bir ahmaklık burada da işletiliyor. O tartışma programlarının katılımcıları sürekli bize neyi söylüyor: ‘Türkiye normalleşmeli’, ‘birbirimizi anlamamız lazım’, ‘bakın burada bir türbanlıyla uygarca nasıl tartışabiliyoruz’, ‘çağımız uzlaşı çağı’ vb. Bir bakıyorsunuz türbanlı bir kadın çıkmış size çektiği zulümden bahsediyor, yanında bir başka başı açık kadın bunu duyunca çok üzülüyor. Sahi Ertuğrul Özkök ne demişti 2007’den önceki bir Tayyip Erdoğan röportajının sunuş yazısında: Başbakanın içki içen laik kesimi de anlaması lazımmış… Acaba boğazda bir restorana gidip içki içenlerin arasına karışıp bir kadeh kaldırabilseymiş… Kadehin içindeki de önemli değilmiş. Portakal suyu da olsa olurmuş. Önemli olan o kadehin kalkması ve böylece Türkiye’nin normalleşmesiymiş.
İşte “Eteğime ve türbanıma dokunma” kampanyası da en hafif ifadesiyle böylesine ‘naif’ bir öneridir. Etek ve türban ikilisinde kavranması gereken en temel gerçeği vurgulayalım: İslam dinine göre kadınlar sokakta dolaşırken her tarafını örtmek zorunda… Hatta bu da yetmez, cinselliği çağrıştıracak biçimde vücut hatları bile belli olamaz kadınların. Türban bu kapsamda zorunlu tutulan bir giyinme biçimi… Eteğe gelince, boyunu biraz kısa tuttuğunuzda, yasak! Hatta sadece etek de değil; pantolon- tişört, biraz darsa, İslam dinine göre, o da yasak! Liberaller farkında değil ama neyin yasak neyin serbest olduğuna onların ulvi özgürlük anlayışları karar vermiyor; bu arkadaşlar bilmeliler ki din kurallarının şu ya da bu şekilde toplumsal yaşamı etkilediği hatta biçimlendirdiği bir ortamda onların özgürlük anlayışının esamesi bile okunmaz! Böyle daha anlaşılır oluyor mu şimdi? Zaten kadınların özgürce giyinmesine ve sokakta özgürce dolaşmasına en büyük engellerin hangi ideolojinin hakim olduğu yerlerde karşımıza çıktığına bakacak olursak, mesele aydınlanmış olacak aslında. Dincilerin hakim olduğu yerlerde kadınlar özgür olamaz! Bu çok açık bir gerçek… O zaman ya kadınların özgürce giyinmesinden ya da türbandan yana olacaksınız!
Hiç birbirimizi kandırmayalım, İslam’ın kurallarının geçtiği bir yerde kadınlar toplumun dışında tutulur. Onlar sadece ‘en az üç çocuk’ yapmakla sorumludur. Bakın Cumhuriyet resepsiyonuna, Sağlık Bakanı Hayinüsa Gül’ün elini bile sıkmadı. Neden? Çünkü dinen caiz değil. Ya peki hastanelerde kadın hastalara kadın doktor, erkek hastalara erkek doktor dönemini açarlarsa ona ne diyeceksiniz? İslamcıların kadınların giyinmesine veya toplumsal hayata katılışına ilişkin tek ölçütleri var, o da dinen caiz olup olmadığı… İslamcılar güçlendikçe kadınlar toplumsal hayatın dışına daha fazla itilecekler. Eğer liberal aydınlar gibi kendi korunaklı dünyanızda yaşamıyorsanız, televizyon stüdyolarında ve gazete bürolarında hayatınız geçmiyorsa ‘normalleşmenin’ mümkün olmadığını siz de görebilirsiniz. Alternatif bir son sözle, Melih Pekdemir’in sözüyle, bitirelim “özgürlükçüyüz ama salak değiliz”.