Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan avukatları aracılığıyla yolladığı mesajlar, birçok bilinmeyeni aydınlattığı gibi, son durum hakkında da son derece önemli ip uçları verdi. Baydemir’i fırçalaması, başta Ahmet Türk olmak üzere, diğerleri hakkındaki sözleri ve nihayet genel gidiş konusundaki düşünceleri, karanlık kalmış birçok noktayı açığa koydu. Bunları okuduğumuz zaman, PKK pazarlığının nasıl, ne şekilde yürütüldüğü, Öcalan ile Devlet […]
Abdullah Öcalan’ın İmralı’dan avukatları aracılığıyla yolladığı mesajlar, birçok bilinmeyeni aydınlattığı gibi, son durum hakkında da son derece önemli ip uçları verdi.
Baydemir’i fırçalaması, başta Ahmet Türk olmak üzere, diğerleri hakkındaki sözleri ve nihayet genel gidiş konusundaki düşünceleri, karanlık kalmış birçok noktayı açığa koydu.
Bunları okuduğumuz zaman, PKK pazarlığının nasıl, ne şekilde yürütüldüğü, Öcalan ile Devlet arasında ne gibi sorunlar yaşandığı anlaşılıyor.
Onun da ötesinde, Öcalan’a bu görevini yerine getirebilmesi için imkan sağlayan, mesajların gerektiğinde medyaya dağıtılması rolünü dahi yüklenen bir Devlet görülüyor.
Son açıklamalardan benim çıkardığım diğer değerlendirmeler şunlar:
Öcalan’ın konumu
Son açıklamalar Öcalan hakkında yepyeni bir portreyi ortaya koyuyor. Her şeyin başında, ortaya duruma son derece hakim, T.C. Devleti ile PKK arasında arabuluculuk yapan bir kişi çıkıyor. Hem kendi örgütüne, hem de Devlete sözünü geçirebilen, son derece çarpıcı bir konumda. Kendini, barış arayan, Kürt sorununu çözebilecek tek kişi olarak ortaya koyuyor ve doğrusu bu konuda herkesten daha etkili. Bütün bunlara rağmen, Öcalan zorlanıyor. Hücreden istediğini elde edemiyor. Bundan dolayı da, koşullarının rahatlatılmasını istiyor.
Görüşmeyi, MİT ve Jandarma yapıyor
Her ne kadar bir aydır kesilmiş olsa dahi, uzunca bir süredir T.C. Devleti ile arasında son derece ciddi görüşmeler yapılıyor. Bunlar henüz bir müzakere aşamasına gelmiş olmamakla birlikte, karşılıklı durum değerlendirmesi ve fikir egzersizi gerçekleşiyor. Devlet adına bu işi yapan kurumun da MİT ve TSK içinden de Jandarma olduğu anlaşılıyor. Öcalan bu sürece son derece önem veriyor.
İktidar devletin elinde
Öcalan kimsenin (BDP dahil) araya girmesini ve bu mekanizmayı bozmasını istemiyor. Öcalan için, DEVLET hala en güçlü ve her şeye hakim olan kurum. T.C. Devletinin gücüne saygı duyduğu ve çözümün de onlarla bulunacağına inandığı tüm konuşmalarından anlaşılıyor.
AKP henüz kararsız
Erdoğan, Öcalan’ın gözünde, cesur adımlar atmasını bilen, çözüm bulunacaksa, bunu gerçekleştirebilecek bir lider. Ancak Erdoğan, nereye gideceğine henüz karar verememiş, kafası karışık, iş oy kaybına gelince de korkaklaşan bir hükümeti yönetiyor. AKP, Öcalan için henüz İktidar değil. Bundan dolayı da Devleti kutsuyor.
BDP, ne denirse onu yapmalı
Öcalan bu sorunu sadece ve ancak kendinin çözebileceğini biliyor ve bu gerçeği görmezden gelen ve ya kafasındaki planlara ters düşen roller alan partililere fena halde sinirleniyor. Baydemir başta olmak üzere, Ahmet Türk ve diğerlerini fırçalamasının nedeni de bu. Yürüttüğü görüşmelere çomak sokulmaması için BDP’ye kalın ayar yapıyor.
Çözüm öncesi silah bırakma yok…
Öcalan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile müzakerelerinde, silahlı gücü veya sopayı da elinden bırakmamakta son derece kararlı. 1998-2006 arasındaki hatayı tekrarlamak istemiyor. Önce anlaşma, sonra silahsızlanma, diyor. Bu açıdan Kandil onun açısından son derece önemli.
***
Kürtlerin yol haritası hazır…
Sadece Öcalan’ın değil, Aslı Aydıntaşbaş’ın Brüksel’de PKK yönetiminin en etkili isimlerinden Zübeyir Aydar ile yaptığı söyleşiyi de bu değerlendirmelerin arasına koymak gerekiyor. Aydar çok önemli ve durumu açıkça ortaya koyan sözler söyledi.
Nihayet, Ahmet Türk’ün son konuşmasını da eklersek, sanırım Kürt Cephesi’nin beklentileri daha netleşiyor.
1- Öcalan ile T.C. Devleti arasında, İmralı’daki temasların en kısa sürede tekrar başlaması ve bunların giderek bir müzakereye dönmesi isteniyor. Bu şekilde Ak Parti iktidarının ne oranda ciddi olduğu test edilecek. 2011 seçimlerine kadar bir oyalama mı, yoksa gerçekten Anayasa değişikliğiyle bir çözüm mü planlandığının anlaşılacağı belirtiliyor.
2- Seçimlerin sonuna kadar ki dönemde bir anayasa taslağı hazırlanmalı. Bu taslak hem Türkiye, hem de kendi içlerinde oluşturulmalı. BDP bu konuda faaliyet göstermeli.
3- Türkiye’den beklentilerin özü ise şunlar:
*Kürt varlığının kabulü ve ya Türkiye’nin tek sahibinin Türkler olduğu şeklindeki yaklaşımın bitmesi.
*Kürtlerin -ister yerel yönetimlerle, ister başka şekilde- kendi kendilerini yönetecekleri bir sistemin oluşturulması.
*Ana dilde eğitim.
Bunlar olmazsa 1 Mart’tan itibaren yine kan dökülecek
Öcalan ile Aydar’ın açıklamaları, önümüzdeki aylarda iktidardan ciddi bir çalışma ve ya isteklerle ilgili adımlar atılacağını gösteren işaretler alınmazsa, 1 Mart’tan itibaren Öcalan araculuculuktan ayrılacağını söylüyor.
Bunun Türkçesi, yeniden kan döküleceği anlamına geliyor.
İktidarın ne yapacağı henüz kesin değil.
Erdoğan, seçimlere kadar birşey yapamaz. Ancak anlaşılan, niyetini göstermesi ve somut
şekilde bazı çalışmaların işaretini vermesi.
Öcalan için bu kadarı dahi yetecek.