Her yıl daha da fazla işçi çıkartan, ücretleri düşüren ve istihdamı esnetirken, sırtını kayıt dışına yaslamış sanayimizin en büyük 500 kuruluşu belirlendi. 311 bin kişinin işten atıldığı 2009 yılında satışları yüzde 13.1, ihracatı yüzde 37.1 düşen 500 şirket, karlılıkta yüzde 10.8 artışa muvaffak olmuştu. Bu altın listenin başında da kamu varlıkları için ‘kar edeni de […]
Her yıl daha da fazla işçi çıkartan, ücretleri düşüren ve istihdamı esnetirken, sırtını kayıt dışına yaslamış sanayimizin en büyük 500 kuruluşu belirlendi.
311 bin kişinin işten atıldığı 2009 yılında satışları yüzde 13.1, ihracatı yüzde 37.1 düşen 500 şirket, karlılıkta yüzde 10.8 artışa muvaffak olmuştu.
Bu altın listenin başında da kamu varlıkları için ‘kar edeni de satarım zarar edeni de satarım’ diyen ideolojik zihniyetin, kamunun elinden kapıp operasyonel ‘özelleştirdiği’ Tüpraş yer almaktaydı.
Tüpraş, kamu idaresindeyken de 500 sanayi kuruluşunun ürettiği katma değerin beşte birinden fazlasını üreten en büyük sanayi kuruluşuydu.
Bir zamanlar Türkiye için stratejik değeri olan bölgenin en büyük rafinaj tesisi ‘özelleştirilmiş’ Tüpraş 15 milyar 495 milyon 595 bin 133 lira net üretimden satışlarla ‘kaybedilmiş kamu yararımız’ olarak birinci sırada.
Özelleştirilmiş entegre kamu tesisinin başı çektiği listenin üst sıralarında ‘taşeronlaştırılmış’ Türkiye Kömür İşletmeleri de dikkat çekiyor.
Karını katlamış TKİ’nin taşeron ağlara ve ağalara kiraladığı maden ocaklarında bu yıl ölen madenci sayısı da 70’e yaklaştı…
Özelleştirme takviminin ihale sürecindeki diğer kamu teşekkülü Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) ise en fazla kar eden kuruluş olarak piyasalara göz kırpıyor, geçen yıl 500. sıradaydı.
Liste uzayıp giderken 311 bin kişinin kapı dışarı edildiği 2009 yılında sektörün nereden kazandığını anlamak zor değil.
Ama muhakkak ki bu yıl satış ve ihracat düşmesine rağmen ‘karlılığını’ yükselten sanayimizin ‘performansı’ için neoliberal iktisat ekolü, çeşitli güzellemeler yapacaktır.
İstihdamsız ve üretimsiz büyümeye eklemlenecek bu ekonomik bilmece aslında ’emek sömürüsüyle’ karlılık arasındaki kopmaz tarihsel bağı da göstermeyecektir.
Ekonomik krizi bahane ederek, çalışanlarına esnek çalışma dayatarak ücretsiz izine göndermeyle işten çıkartma kıskacına alan sanayi devleri, ne yapıp edip yüklü karlarını kasalarına atmışlar.
Ya işçi çıkartacağız ya ücret indireceğiz tehditlerine başvurup, uyanık çalışma saatleriyle, çok mesaili düşük ücretli kriz yönetişimi başarıya ulaşmış.
Yeni kapitalist çalışma stratejileri icat edip performans diye tutturulup daha az işçi ile daha fazla üretim yapılırken, işçi sayısı ve işçi ücretlerinin daha da aşağılara çekilmesi sağlanmış.
Elbette esas dinamosu ‘kayıt dışı istihdam’ olan sanayimize ‘ucuz girdi’ kadın ve çocuk emeğinin katkısını unutmamak lazım.
‘Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği’nde yapılan ufak bir değişikle 45 iş kolunda çocukların çalıştırılmasının yolu da açılmıştı.
Yine sanayicilerimizin ısrarları üzerine temmuz ayında en son halini alan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’yla da iş güvenliği maliyetinden kurtarılmışlardı.
İş güvenliğine kaynak ayırmadan, işçilere de ‘alınmayan’ güvenlik önlemlerine uymadıklarında ceza verilmesini isteyen ‘kar güdüsü’ işçi sağlığı ve eğitiminin de ‘taşeronlaştırılması’ talebinde kararlı.
500 şirketin 23 tanesi isimlerini ve bilgilerini gizli tutmuşlar, geçen yıla göre gizlenenlerin sayısı da artmış herhalde mahcubiyetlerinden olsa gerek.