İnsan(lığ)ın en güzel yanıdır, umut. Geleceğin daha iyi olacağına dair umut, hayatımızı daha iyi yaşayacağımıza dair umut, hayallerin her zaman gerçekleşeceğine dair umut. Binlerce yıllık tarih içinde insanlığın temel çabası kendilerine güvenli yaşam alanları açmak ve orada zengin, rahat, mutlu bir yaşam sürmektir. İnsanların doğa ile olan mücadelesi, kendi türüyle mücadeleye ne zaman dönüştü tam […]
İnsan(lığ)ın en güzel yanıdır, umut. Geleceğin daha iyi olacağına dair umut, hayatımızı daha iyi yaşayacağımıza dair umut, hayallerin her zaman gerçekleşeceğine dair umut.
Binlerce yıllık tarih içinde insanlığın temel çabası kendilerine güvenli yaşam alanları açmak ve orada zengin, rahat, mutlu bir yaşam sürmektir.
İnsanların doğa ile olan mücadelesi, kendi türüyle mücadeleye ne zaman dönüştü tam olarak bilmiyorum ama bunun işbölümü yüzünden olduğunu ve böylece insanın bir başka insanın üzerinden zenginlik ve egemenlik alanı yarattığını söyleyebilirim. Doğadan kendisine gelebilecek tehlikelere karşı kurduğu toplumsal birlik(devlet) tarihin bu aşamasında onun güvenle! sömürülmesini sağlamıştır.
Eskiyen atılır. Çağa ayak uyduramayan ise yıkılır, yok olur. Osmanlı İmparatorluğu çağının gereklerini yerine getiremediği için yıkılmış ve yerini Türkiye Cumhuriyetine bırakmıştır. Bu bırakış elbette kolay olmamıştır.
Toplumsal dinamiklerin üç ideoloji ( Osmanlıcılık. İslamcılık. Türkçülük -Batıcılık) çevresinde yaptığı mücadele, Türkçülük-Batıcılık yanlılarının kazanmasıyla sonuçlanmıştır.
Peki mücadeleyi kazananların elinde ne vardı? Sadece geri kalmış bir yurt. Hedefleri neydi? Bu geri kalmışlığı yenmek.
Oysa, zaferle çıkılan yolda gerçekleş(tirile)meyen hayaller, def edilemeyen geri kalmışlık…
Bu durum Türkiye içinde hiç bitmeyecek ideolojik mücadelelere ortam hazırladı. İşin batıcılık yanı İslamcı kanat tarafından sürekli, taklit olarak nitelendirildi ve bir ulusun özünden koparıldığı propagandasının temelini teşkil etti. Bu söylem de halk tarafından yaşadığı sorunların sebebi olarak (hiç sorgulamadan) kabul gördü.
Bugünün geri kalmışlık sorununda seçilen yol mudur sebep, yöneticilerin beceriksizliği mi bunda etkili olmuştur? Uzatmadan Türkiye neden geri kalmıştır? İslamcılara göre batılılaşma ve Türkçülük. Peki sosyalistlere göre? Onlar da (ekseri çoğunluğu) batılılaşma diyor. Peki kavram aynı da içerik de aynı mı? Yani gösteren aynı peki gösterilen? İslamcılar batılılaşmaya yalnızca üstyapısal bir kurum olarak itiraz ediyorlar ama altyapıda çok da fazla itirazları yok, yani Türkiye de bunu dillendiren insanlara baktığımız zaman din elden gidiyor; ama sömürüye devam anlayışının hakim olduğunu görürüz. Diğerlerinin de batılılaşmanın üst yapısal kurumlarına itirazı yok görünüyor; ama itirazları sömürü düzenin devamına, yani altyapıda. Cumhuriyetin geri kalmışlığındaki sebebi kolektif ruhun üretime ve paylaşıma dahil edilmemesinde görüyor.
Sonuç: Yine de her şeyi doğru yaptığına, yani hem üstyapıda hem de altyapıda doğru yaptığına inananlar, bugün hem din elden gidiyora yenilmişler ve hem de ülkenin emperyalizme göbekten bağlanmasına sebep olmuşlardır. Halkın boğazından kısarak yarattıkları burjuvaziyle gelişeceklerine, kalkınacaklarına inananlar şunu ya hiç duymadılar, ya hiç okumadılar ya da çok saftılar. Peki duymadıkları, okumadıkları şey neydi? İşte yazıyorum, sizin haberiniz olsun:
“Sermaye çok az bir kardan ya da kar etmemekten tıpkı tabiatın boşluktan tiksindiği gibi tiksinir. Elverişli karlar oldu mu sermaye hemen cesaretlenir. Yüzde on kar söz konusu oldu mu her yerde kullanabilirsiniz onu; yüzde yirmi kar görünce hırslanır, yüzde elli kar olunca çılgınca hareketlere kalkışır; yüzde yüz kar varsa bütün insani kanunları çiğneyip geçer; yüzde üç yüz kar elde edeceğini kestirince darağacına gitmek ihtimali de olsa işlemeyeceği cürüm yoktur.”*
* İsmail CEM, Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi
Zekai EKŞİ: Eğitim Sen Afyonkarahisar Şubesi Örgütlenme Sekreteri