Dershane faciası bir günlüğüne, kaçınılmaz biçimde ana haberler, gazete manşetlerinde yerini aldı. Ailenin iki çocuğunun ödenememiş 1400 liralık dershane borcu faizi ile 5000 liraya çıkmış, anne hapse düşmüştü. Annesinin cezaevine girmesinden kendini sorumlu tutan 18 yaşındaki Soner Semih Sipahi intihar etmişti. Cezaevinden izin alınamayan anne, cenazeye katılamamış, ölüm üzerine dershane borcunun ödenmesinin ardından, dershane davayı […]
Dershane faciası bir günlüğüne, kaçınılmaz biçimde ana haberler, gazete manşetlerinde yerini aldı. Ailenin iki çocuğunun ödenememiş 1400 liralık dershane borcu faizi ile 5000 liraya çıkmış, anne hapse düşmüştü. Annesinin cezaevine girmesinden kendini sorumlu tutan 18 yaşındaki Soner Semih Sipahi intihar etmişti. Cezaevinden izin alınamayan anne, cenazeye katılamamış, ölüm üzerine dershane borcunun ödenmesinin ardından, dershane davayı geri çekmiş, anne oğlunun canı karşılığı hapisten kurtulmuştu. Dün işsiz baba Mustafa Sipahi’nin, tutuk cümlelerle yakınma, savunma, suçlamaları zor anlaşılsa da yürek yakıyordu…
Medya olarak hep birlikte bir kez daha timsah gözyaşları dökmüş, habercilik adına olup biteni, iş işten geçtikten sonra didiklemekle vicdan aklamıştık… Anayasal yükümlülük olarak devletin sorumluluğunda kamu eğitiminin içinin boşaltılmasından, üniversiteye girişte her gencin özel dershaneye gitmek zorunda kalmasından, sorumlu Milli Eğitim Bakanlığı, suçluluğunun kapatılması adına, dershanenin borcunu üstlenmesi eylemi ile aklanacak mı?
Elbette bu gidişatta sorumluluk birbirine eklenmiş olarak yaklaşık 45 yıllık iktidarlarda.. Üniversitelere giriş kapılarında birikim yaratan çarpık eğitim sistemi ile devletin sorumluluğunda ortaöğretimin içini boşaltma yarışında piyasa düzenine tapan iktidarların, Özalizm ile Erdoğanizmin günahları çok daha büyük. Öğretmenlik hakları olanlar işsiz, umutla kadro beklerken, boş geçen dersler, öğretmensizlik yüzünden seçilemeyen temel olması gereken seçmeli dersler ve çok fazla başka nedenle dibe vuran eğitim kalitesi… Yüz binlerce sözleşmeli öğretmen çalıştıran, on binlerce dışardan saat ücretli öğretmenle açık kapatmaya kalkışan, cemaatlerin paralı öğrenim kurumları ile dershanelerine katkıda bulunmak üzere formül üzerine formül yaratan AKP hükümetlerinin günahının öteki dehşet yüzünde yoksullaşma, yoksunlaşmaya, ailelerin çocuklarını okutamamaları olgusuna katkıları var…
Dünya emperyal sistemine uyum adına, piyasalar düzeninde, kamu harcamaları, elbette eğitim bütçesi küçülürken, ailelerin çaresiz özel dershanelere yaptıkları yıllık harcamalar, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin beşte birini bulacak vahim bir rakama ulaşmış. AKP’nin siyasal kadrolaşmada en atakta olduğu Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu ürküten çarpıcı gerçek karşısındaki reçetesi, ortaöğretimin kalitesini yükseltmek hak getire, öğrencilerin dershanelere daha kolay gitmelerini sağlamak üzere zorunlu devam ders sürelerinin kısaltılması, öğrencilerin eksik öğrenim görmelerine ilişkin kolaylıklar, müfredattan bile kesintiler…
***
TÜİK’in dün açıklanan hane halklarının geçim memnuniyeti araştırması, geçen yılın verileri nedeniyle son krizin sonuçlarını yansıtmasa da nasıl bir gelir dağılımı çarpıklığı, yoksullaşma, yoksunlaşma yaşamakta olduğumuza yeni bir ayna tutma olayı; ailelerin yüzde 52.9’u zor geçindiklerini itiraf etmişler. Yüzde 16.9’u da çok zor geçinen konumunda. Ailelerin ancak yüzde 10’u kolay geçinebiliyor, çok kolay geçinebilenler ise yüzde 1.6 gibi düşük azınlıkta kalıyor…
DEİK Başkanı Rona Yırcalı’nın dün gazetemizde yayımlanan söyleşisinden alıntı; ekonomik krizin teğetten fazla dokunduğu, işsizliğin çözümü çok zor sosyal bir sorun haline geldiği tartışılamayacak verilerle açığa çıkmıştı. Artık sermaye örgütleri, düşünürlerinin sorunu haline gelmiş olması nedeniyle ancak dikkat çekici olmalı… Hafta başında işveren örgütlerinin en büyüklerinin bir araya gelerek işsizlik için çözüm seferberliği, arayış çıkışları galiba Erdoğan hükümetinin krizi, en ağır sonuçları, özellikle de işsizlik boyutu ile yok sayma hallerinin de bir yansıması…
Geçen haftanın, en son dünün piyasa haberlerinde ise bizimle, gündemimizle alay edercesine.. rekor yükselişlerden kapı açılıyor. Piyasalar sığ olsa da giren, sıcak, kaynağı bilinmeyen, kara para da olsa.. Başbakan Erdoğan, AKP sözcüleri kasıla kasıla krizin sona erdiğinden, piyasaların düzeldiğinden söz ediyorlar…
Tabii ki halkın Özalizmi mumla aratan yoksullaşma, yoksunlaşma, işsizlik krizinde.. ekonomiden daha fazla söz etmek hiç de işlerine gelmediğinden, eskisi gibi sosyal devlet yerine geliştirdikleri sadaka düzeni üzerinden bile siyaset yapmama sürecindeler… Artık uzun uzun ekonomiyi nasıl geliştirdiklerine ilişkin pembe masallar anlatamıyorlar… Siyaset reklamları, her gün yaratılan flaş flaş gelişmelerle, Ergenekon, anayasa paketi ekseninden yaratılan, dayatılan gündemlerle yürütülüyor…
Demokratik açılımlar çok çabuk eskitilip, sonuç alınamaz, ters tepen silahlara dönüştükçe Ergenekon eksenli yeni operasyonlar gündeme can simidi gibi giriyor. Görünen o ki.. iktidarlarını mutlu eden özel yargı ellerinde, Ergenekon iddianameleri, ekleri, mahkûm olmadan, tutuklulukla, insan hakları, hukukla çelişen insan hakları ihlalleri.. dosyaları bu gidişte kabardıkça kabarıyor…
soner@cumhuriyet.com.tr