Bir yandan işçi direnişleri, işsizlik, Kürt sorunu, linçler, emek alanına yönelik hak kayıplarının yoğunlaştığı bir dönemde BES (Büro Emekçileri Sendikası) kongreleri yapılıyor. Böylesi süreçlerde doğru bir irade açığa çıkarıldığında, örgütün ileriye itilmesi sağlanabilir ve örgüt büyütülebilir. Kongreler salt yönetim değişimi değildir. Aynı zamanda örgütün kendi dönemsel eksiklerini gözden geçirdiği, planlamalarını ve programlarını çıkardığı süreçlerdir. Küçük […]
Bir yandan işçi direnişleri, işsizlik, Kürt sorunu, linçler, emek alanına yönelik hak kayıplarının yoğunlaştığı bir dönemde BES (Büro Emekçileri Sendikası) kongreleri yapılıyor.
Böylesi süreçlerde doğru bir irade açığa çıkarıldığında, örgütün ileriye itilmesi sağlanabilir ve örgüt büyütülebilir. Kongreler salt yönetim değişimi değildir. Aynı zamanda örgütün kendi dönemsel eksiklerini gözden geçirdiği, planlamalarını ve programlarını çıkardığı süreçlerdir.
Küçük hesapların uzağında tutulduğunda, böylesi süreçler toparlanmaya hizmet eder. Ancak salt iktidara kilitlenip ve dar gurupçu kaygılarla hareket edildiğinde ise, kongreler kazanılsa da süreç kaybedilir.
Sendikalarda kongre dönemlerinde, ne yazık ki dar gurupçu kaygılar tavan yapıyor.
Oysa biliyoruz ki, KESK farklılıkların kompozisyonudur.
KESK kuruluş felsefesi itibarıyla, farklı toplumsal kümeleri içinde barındıran heterojen bir örgütlenmedir.
Aslında KESK’i KESK yapan da içindeki zenginliğidir.
Ne var ki yaratılan bu zenginlik günden güne erimekte ve fay hattı kırılmaktadır.
KESK’i sokakta kuran bugünkü sendikal dinamikler, ne yazık ki birkaç delege ve koltuk uğruna kuruluş felsefesine uygun davranmamaktadırlar.
KESK’e bağlı sendikalarda seçim süreçlerinde şovenizme oynanması, ilkesiz ittifaklaşmalar tabanında duygu kırılmasına neden olmakta. Bu da örgütsel birliğe zarar vermektedir.
KESK’te yaşanan kırılma esas olarak, 4688 sayılı sendika yasasının kabulü ile başlamıştır.
Sokakta kurulup meşruiyetini kazanan KESK’i, devlet 4688 sayılı yasanın içine sığdırmaya çalıştı. Kanımca devlet bunda kısmen başarılı da oldu.
Yasayla tanınan profesyonellik, sendikalarda bireylerin koltuklara oturmak için, kendi gurupları içinde ve sendikalarda yarattığı rekabet, bir kirlenmeye neden oldu.
Aslında yürütülen rekabet iş yapma üzerinden, bir rekabet değil.
Eğer böyle olsaydı, bugün sendikaların (niceliksel ve niteliksel) durumları böyle olmazdı.
Girişte de belirtildiği üzere BES şube kongreleri tamamlanmak üzere. Ne var ki kongreler de toplumsal ve örgütsel sorunlar tartışılmadığı gibi, sadece yönetim alış verişine dayalı kongreler yapılıyor.
Kongrelerde mevcut genel merkez dinamikleri, metropol şubelerinin hemen bütününde, Kürt emekçilerini yönetim dışına itmişlerdir. Sendikanın bulunduğu güç durumdan bütünlüklü çıkma, kapsayıcı olma bu çevrelerin çokta umurunda olmamıştır.
BES geçmişte on bir iş yerinde yetkili iken, bugün sadece adalet işyerlerine sıkışıp kalmış bir sendika durumda. Şube kongrelerini bile yapamaz ve delege bulamaz duruma gelen BES, birçok şubesi, şube sayısının altına düşmüş, adeta tabela örgütüne dönmüştür. Büro iş kolunda bunca sorun karşısında, geniş tabanlı yönetimler oluşturulması gerekirken, dar iktidarlaşma mevcut genel merkez dinamiklerince tercih edilmiştir.
Bu tercihin yapılmasında özellikle 2008 KESK kongre süreçlerindeki ittifaklaşmalardan yaşanan rahatsızlık etkili olmuştur. Özellikle Devrimci Sendikal Dayanışma (DSD) gurubunun, KESK kongre süreçlerine denk gelen ayrışma süreci ve bunun sonucunda yönetimlere girememesinin hesabını, bugün BES kongrelerinde almak istemektedir.
Aslında DSD kendinden ayrılan gurubu tasfiye etmeye çalışırken, aynı zamanda Emek Hareketi ile BES’te Yurtsever Emekçileri küçültme temelinde bir politik hat izlemektedir. Bu duruma ne yazık ki bazı çevreler de çanak tutmaktadır.
Zaten uzun süredir Kürt emekçilerinin iradeleri BES’e yansımamakta, adeta coğrafyanın bir tarafına kapatılmışlardır. Özellikle Kürt halkına ve emekçilerine destek ve dayanışma verilmesi gereken bir dönemde, Kürt emekçilerinin elinin havada kalması Sendika kapılarının kapatılması, sosyalist ve emekçi duruşu değildir.
Kürt emekçilerini dışlayan bu pratik, hangi niyetle yapılırsa yapılsın, ‘dışlayıcı’ ‘şoven bir anlayışa’ denk düşmektedir.
Kuşkusuz Kürt emekçilerinin de kendi eksiklerini görmelerinin zamanı gelmiştir.
Umuyorum ki önümüzdeki BES genel merkez kongresi, şube kongrelerinde yaşanan olumsuz pratikler aşılarak, her rengin yansıdığı geniş eksenli yönetim şekillenmeleri sağlanabilir ve örgüt doğru rotaya oturtulur.
8 Şubat 2010