Başbakan Erdoğan’ın ABD ziyaretinin 5 Kasım 2007 kararlarının yeni ABD Başkanı’nın da kabulüne sunulması gibi bir öneme sahip olduğunu ziyaret öncesi yazan tek gazete Günlük oldu. Bu konuda haklı çıkmak bizi kuşkusuz mutlu etmedi. Çünkü 5 Kasım’da Bush ve Erdoğan arasında yapılan anlaşma, sınırötesi operasyon ve bir tür imha yaklaşımını getirdi. Bu anlaşmaya dayanarak TSK […]
Başbakan Erdoğan’ın ABD ziyaretinin 5 Kasım 2007 kararlarının yeni ABD Başkanı’nın da kabulüne sunulması gibi bir öneme sahip olduğunu ziyaret öncesi yazan tek gazete Günlük oldu. Bu konuda haklı çıkmak bizi kuşkusuz mutlu etmedi.
Çünkü 5 Kasım’da Bush ve Erdoğan arasında yapılan anlaşma, sınırötesi operasyon ve bir tür imha yaklaşımını getirdi. Bu anlaşmaya dayanarak TSK ABD’nin istihbaratına dayanarak 16 Aralık 2007’de başlattığı sonra da fırsat buldukça tekrarladığı sınırötesi hava harekatını yaptı. Kürt sorununda şiddetin uluslararsılaşmasının resmi teyidini de oluşturan bu süreç çözüm yerine PKK’yi tasfiyeyi, bunun için de ABD ve Güneyli güçlerin istihbarat başta olmak üzere pek çok açık desteğini ifade etti. Bu tasfiye planında tampon bölge meseleside, PKK’yi marjinalize etme niyeti, Kürt halkının siyasal temsilini sağlayan aktörler arasında makas değiştirmeyi de içeriyordu. PKK askere havale edilirken, Kürt halkının siyasal temsili de AKP’ye ikame ediliyordu. Kürt sorununun çözüm aralığı da bu siyasi iradenin insafının boyutları kadardı.
Bu plan çerçevesinde önce Bush yönetimi PKK’yi ortak düşman ilan etti, şimdi de Obama yönetiminin aynı şeye hazırlandığı belirtiliyor. Üstelik bu planın yeniden işlevli olmasını istediklerini, Başbakan Erdoğan’ın kendisi kamuoyuna ilan ediyor.
O dönemde uygulamaya konulan planın şiddet ayağını sınırötesi harekatların başarısızlığı boşa çıkarırken, AKP’nin Kürtlerin siyasi iradesi ve temsilcisi olduğu yargısını da halk süreklileşmiş eylemlerle reddediyordu. İlk durumun kırılma noktası Zap operasyonu iken ikinci durumun kırılma noktasını 29 Mart seçimleri oluşturdu. Hatta bu süreç içerisinde PKK ve Öcalan’ın Bölge halkı nezdindeki etkisi meşruluk düzeyi 30 yılın en yüksek düzeyine ulaştı. Bu iki aktör 2 yıllık uygulamanın sonunda kendilerine daha geniş bir meşruiyet alanı yarattı.
Şimdi başarısızlığı kanıtlanmış ve son on yılın en çok can kaybına yol açmış bir süreci, Erdoğan, yeniden niçin güncellemek istiyor? Bunun yanıtını hükümetin vermesi gerekiyor. Ancak nisan ayında başlatılan ve ilk dönemlerde büyük umut yaratan ‘Kürt açılımı’ sürecini yeniden değerlendirmeyi gerektirecek riskli bir yaklaşım olduğunu belirtmek gerekiyor.
Erdoğan’ın bir yandan ‘tek bir askerin kanı akmasın’ derken diğer yandan teskereyi meclise göndermesi bu değerlendirmeyi zorunlu kılıyor. Bunlardan biri demogojidir ama hangisi? Çünkü suya giren ıslanır. Hem askerin sınırları aşma olanağı için operasyonlara çıkma kararı çıkartacaksın hem de ‘kan akmasın’ diyeceksin. Bu mümkün mü?
Bir yandan savaş diyeceksin diğer yandan ‘demokratik açılım’ diyeceksin bu mümkün mü?
TBMM’yi bir yandan çözümün adresi ve zemini olarak adres göstereceksin diğer yandan savaş kararını buradan çıkartacaksın. Bir yandan ‘Bu iş şiddetle çözülmez’ diyeceksin diğer yandan tezkere çıkaracaksın, PKK’yi ortak düşman ilan etsin diye Obama’nın kapısında dolanacaksın.
Bu yapılanlardan biri yalan ama hangisi? Birini yaparken diğerinin olması mümkün değil. Havuç-sopa politikasının miadı doldu. Ne demokrasi havuç, ne savaş gerçeği sopa olarak ele alınacak gibi duruyor. Her ikisinin de kendinden menkul sonuçları var ve birbirini madalyonun iki yüzü gibi kabul etmiyorlar.
AKP hükümeti hangisi olmak istiyor. Çözümün tarafı mı sorunun tarafı mı? Buna AKP karar verecek. Ancak bu kararı verirken Erdoğan şunu hatırlasın; ‘Anaların gözyaşları akmasın’, ‘Kan dökülmesin’ ‘Bu iş şiddetle çözülmez’, ‘Onlar insan yavrusu’ derken demokratik çözüm ve barıştan söz ederken bu ülkenin insanlarının yüreğinde ışık ve umut oluyor. Diğerini yaparken ise tersini yaratıyor. Onun tasfiye odaklı çözümü değil demokrasi odaklı çözüm yaklaşımı kabul görüyor. Yoksa hem kendi siyasal geleceğini hem de bu halkın birçok insan yavrusunun ömrünü kendi elleri ile bitirir.