Sonunda AKP’nin Kürt açılımı projesini anladım ben. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşacak, başta Bülent Arınç olmak üzere salya sümük ağlamaya başlayacaklar… Böylece açılacaklar… Başbakan Recep Tayyip Erdoğan işin kolayını buldu, AKP Grup toplantısında Kürt açılımına değinecek, partililer de salya sümük ağlamaya başlayıp hep beraber açılacaklar… “Türkiye huzurunu, gencecik delikanlılarını teröre kurban etmemiş olsaydı, […]
Sonunda AKP’nin Kürt açılımı projesini anladım ben. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan konuşacak, başta Bülent Arınç olmak üzere salya sümük ağlamaya başlayacaklar… Böylece açılacaklar… Başbakan Recep Tayyip Erdoğan işin kolayını buldu, AKP Grup toplantısında Kürt açılımına değinecek, partililer de salya sümük ağlamaya başlayıp hep beraber açılacaklar…
“Türkiye huzurunu, gencecik delikanlılarını teröre kurban etmemiş olsaydı, bugün nerede olurduk? Sorun daha ortaya çıkarken fark edilip gerekli tedbirler alınaydı onbinlerce insanımız hayatını kaybetmeden bu mesele suhuletle çözülmüş olsaydı bugün Türkiye nerede olurdu?
Binlerce yıldır bir arada yaşayan, akraba olan insanları birbirine düşman eylemek mümkün müdür? Türkiye’nin bir zenginlik olarak gördüğümüz tüm farklılıklarını birbirine düşman göstermek kimin haddinedir? Neşet Ertaş Gönül Dağı dediğinde gönlümüz titrer…”
Buraya kadar çok iyiydi Bülent Arınç, ne zaman ki Neşet Ertaş’la beraber Gönül Dağı’nı duydu, açılımın ne kadar önemli olduğunu anladı ve gözlerini ovuşturmaya başladı… Kolay değil, adam partinin ağabeyi, onu gören kimi milletvekilleri de hep beraber gözlerini ovmaya başladılar…
“Şivan Perver Halepçe dediğinde gönül dünyamızın derinliklerine dalıyoruz.”
İşte bu an açılımın kırılma noktası, Şivan Perver’i bir kere bile dinlediklerinden şüphe ettiğim Milletvekilleri gözlerini ovuşturmayı bırakmış, Bülent Arınç yönetiminde burunlarını çekmeye başladılar… Ah bir de Şivan Perver TRT Şeş’de programa çıksa ya, açılım daha da genişleyecek…
“Horon bizim horonumuz, zılgıt bizim zılgıtımız…”
Bu açılımın tam finali işte, “Beraber ne zılgıtlar yedik bu yollarda” teranesiyle beraber, herkes Erdoğan’dan yediği zılgıta ağlamaktadır. Zılgıtsız Kürt açılımı mı olurmuş, en fazla yiyen Bülent Arınç olabilir, en çok o ağlıyor… Yada diğer milletvekilleri Arınç ağabey olduğundan onun kadar ağlamıyorlar…
“Anneliğin ideolojisi ve siyaseti yoktur. Oğlu her ne sebeple hayatını kaybetmiş olursa olsun burada çok ciddi bir yanlış olduğu ortadadır. Bu süreçten kimsenin kazançlı çıkmayacağı aşikardır. Kaybedenin anneler olduğu aşikardır.”
Offffff ki offf, sayın genel başkan, ne kadar da bilimsel konuşuyorsunuz öyle, tabii ya anneliğin ideolojisi yoktur, siz ne kadar anneleri ve kızları kullanarak ideoloji yapsanız da bu açılımda yoktur, of ulen of, ağlamak istiyorum…
“İçişleri Bakanımız mahiyetinde bir süreç devam ettiriyoruz. Bu ülkenin aydınlarıyla, medya mensuplarıyla, STK’larla görüşmeler yapılsın diyoruz. Bunları Bakan Atalay yürütüyor. Dün bakıyorsunuz ana muhalefet ve diğer muhalafet partisine mektup gidiyor ve hemen anında ret cevabı geliyor. Benim bakanım size bir şey dayatmayacak, sizinle bir şey paylaşacak. Bu sürece bunları bir milat yapalım istiyoruz.”
Ay ne kadar duygusal bir yaklaşım, aynı geçmiş yıllardaki gibi, bu Kürt açılımı dediğin de mektupla çözülür zaten. Ne kadar romantiksiniz sayın Genel Başkan, kusura bakmayın ben ağlamaya devam edeceğim…
“Kurtuluş Savaşı’nın kahraman evlatları hep birlikte biz değil miydik, Cumhuriyeti kuran ve ortak değerler etrafında yücelten bizler değil miydik? İstiklal Marşı’nı dinlerken hepimiz yüreği kabarmıyor mu? Yemen Türküsü’nü dinlerken hepimizin gözleri yaşarmıyor mu? Fuzuli’nin şiirleri nasıl ruhumuza hitap ediyorsa, Ahmedi Hani’nin dizeleri de aynı şekilde bizi duygulandırmıyor mu?”
Ve film burada kopar artık, kimse gözyaşlarını tutamaz, işin içine İstiklal Marşı girmiştir, Yemen Türküsü vardır, zaten o türkünün Huş’unu Muş yapmışız, kim tutar bizi bu açılıma ağlamaktan…
Bu açılım açıklamaları sanırım içi boş bir şekilde böyle devam edecek gibi… Mizansen iyi uygulanıyor, ağlamalar başladı, bakalım arkasından neler gelecek… Yazıyı Ahmede Hani’den bir bölümle bitirmek istedim…
zin bı fındera dı peyive(zin muma sesleniyor)
dem,şem’e dı kır jıbo xwe demsaz (bazen mumu ederdi kendine muhattap)
ki:ey hemser u hemnışın u hemraz (“ey sır ve oturma arkadaşım,baş arkadaşım)
herçendı bı sohtıne wekı mın (gerçi yanmak yönünden benim gibisin sen)
emma ne bı gotıne wekı mın (fakat konuşma yönünden benim gibi değilsin)
ger şıbhete mın te jı bı gota (eğer sen de benim gibi söyleseydin)
de mın bı xwe dıl qewi ne sohta (benim de gönlüm fazla yanmazdı)
derde mın u te jı yek bı ferqe (benimle senin derdin farklıdır)
ew ferqe jı xerbe ta bı şerqe (o fark doğudan batıya kadardır)
meşrıq tuyı,agıre te zahırsen (doğusun ateşin görünüştedir)
mexrıb ez,u batıne mın agır (batı da benim, içim ateştir)
daim dı sojıt me rışteye can (her zaman yanıyor canımızın damarı)
te na sojıtın bı xeyre ezman (senin ise bazı vakitlerden başka yanmaz)
pehtı me lı ser,dı dıl perenge (benim başımda alevler,gönlümde köz var)
cane me dıgel perenge cenge (canım o közle savaştadır)
şewqek te lı ser seri diyare (senin başının üstünde ışık var)
sewdayeki serseri dı bare (ondan serseri bir sevda yağıyor)
ew şewq jıbo tera zımane (o ışık senin için dildir)
ev pehti jıbo mera ziyane (benim başımdaki alev ise zarar verir bana)
pehta jı dıle me dayı ser ser (benim gönlümden başıma vuran alev)
hukmje dı ketın lı baye serser (şiddetli rüzgara hükmeder)
her çendi bı şev dı minı bıdar (gerçi geceleri uyanıksın sen)
sıbhan dı nivi heta vı evar (ama sabahtan akşama da uykudasın)
evar u seher bı roj,eger şev(akşamdan şafağa,günden geceye)
ez her dı sojım wısa lı ser hev (hep yanarım ben”)
mem bı dicle’ra dı peyive (mem dicle’ye sesleniyor)
naçar ı jı heyşete dı çu dur (mem çaresiz insanlardan uzağa giderdi)
hemder ı dı bu dıgel şete kur (derin nehirle hemdert olurdu)
ki: ey şıhbete eşke mın rewane (“ey benim gözyaşlarım gibi dökülen nehir)
be sebr u sıkuni,aşıqane (ey aşıklar gibi sabırsı ve sukunetsi nehir)
be sebr u qerar u be sıkuni (sabırsız kararsız ve sükunetsizsin)
yan şıbhete mın tu ji cinuni? (yoksa sen de benim gibi deli misin?)
qet nıne jıbo tera qerarek (senin için hiçbir karar kılmak yok)
xalıb dı dıle teda nayarek (galiba senin de gönlünde bi yar var)
her kehze te jı çı tete bıre? (her an senin de hatrına ne gelir?)
sergeşte dı bı lı rex cizır’e? (ki böyle cizre’nin yanıbaşında coşuyorsun?)
ev şehreye ger jıbo te mehbub (eğer bu şehirse senin sevgilin)
hasıl geriyaye bo te metlub (işte elde etmişsin arzunu)
daim dı dıle tedane menzil (her zaman koynundadır bu konaklar)
deste te lı gerdane hemail (kollarını dolamışsın gerdanına)
heja jı xwede tu fıkre na ki (hala allah’tan korkmuyorsun da)
her roji hezare şıkre na ki (her gün binlerce şükretmiyorsun da)
ev çende dı ki hawar u gazi (bunca feryad figan ediyorsun)
edı çı mıradeki dıxwazi? (artık ne murad istiyorsun?)
behude çıra dı ki tu feryad? (boş yere niye feryad ediyorsun)
aware dı çı diyare bexdad (avare avare bağdat diyarına gidiyorsun)
ger ez bı gırım we ger bı nalım (ben ağlarsam,inlersem eğer)
wer ez bı mırın we ger bı kalım (ben ölürsem sızlarsam eğer)
herçı weku ez bı kım rewaye (her ne yaparsam ben revadır)
maquli jıbo mera fenaye (benim için mantıklı yol,yok olmaktır)
carek lı dıle mı jı guzer ke (benim gönlümün içinden de geç bir kez)
serçeşmeye çeşme mın nezer ke (gözler
imin baş pınarına bak bir kez)
derde dıle mın ku be dawaye (gönlümün derdi neden dermansızdır)
çeşme tere mın çıma ceraye (ıslak gözlerimin macerası nedir)
diwaneme mın peri bı der da (divane oldum ben periyi elden kaçırdım)
ez dicle’me zenbere me ber da (dicleyim ben zenbereği bıraktım)
westani u nergızi u seqlan (dicle kıyısındaki yer isimleri)
derwaze u omeri meydan (dicle kıyısındaki yer isimleri)
van seyregehan tu le dı kı geşt (sen oralarda dolaşıyorsun)
ez mem’e jıbo mıra der u deşt (tek başıma kaldım burda bu ovalarda”)
Ahmede Xanin 17 yy.’da yazdığı dünyanın en uzun manzumundan bir bölümdür. Kurmanci lehçesiyle yazılmıştır. Memu zin eseri 2655 beyitten oluşmaktadır. Ölümsüz bir aşkın hikayesidir. Olay Cizre’de geçer.