Son TOBB konseyler toplantısında Rifat Hisarcıklıoğlu, bırakın yeni yatırımı, üretimi, kurulu kapasiteleri çalıştıramamaktan şikâyetçi olarak AKP iktidarının teşvik paketinin ne kadar kof, göstermece bir özelliği olduğunu da ifşa etmiş oldu. 2009 son çeyreğinde yüzde 36, önceki çeyrekte yüzde 24 gerileyen özel sektör yatırımlarının yeniden başlaması sanıldığı kadar kolay olmayacak. Bu durum, kamunun yatırımcılığını yeniden gündeme […]
Son TOBB konseyler toplantısında Rifat Hisarcıklıoğlu, bırakın yeni yatırımı, üretimi, kurulu kapasiteleri çalıştıramamaktan şikâyetçi olarak AKP iktidarının teşvik paketinin ne kadar kof, göstermece bir özelliği olduğunu da ifşa etmiş oldu. 2009 son çeyreğinde yüzde 36, önceki çeyrekte yüzde 24 gerileyen özel sektör yatırımlarının yeniden başlaması sanıldığı kadar kolay olmayacak. Bu durum, kamunun yatırımcılığını yeniden gündeme taşıyor.
Devlet, 1980 öncesinde toplam yatırımlarda yüzde 40-45 dolayında paya sahip üretici bir aktördü. 1985’te bile devlet, yatırımlarda yüzde 45 pay sahibiydi. Devletin ekonomiden hızla uzaklaştırılmasını ve alanın özelleştirmelerle yerli-yabancı firmalara açılmasını-devrini öngören neoliberal saldırı sonucu, devlet Türkiye’de bugün yatırımlarda ancak yüzde 25 dolayında payı olan bir yere geriletildi.
Kamu yatırımlarının bileşimi, üretici sektörlerden uzaklaştırıldığını da göstermektedir. 1980 öncesinde kamu yatırımlarının yüzde 26’dan fazlasını imalat sanayiine, yüzde 8’ini madenciliğe, yüzde 21’ini enerjiye yapardı. Yani geniş anlamda sanayi, devlet yatırımlarının yüzde 54’ünü oluşturuyordu. Bugün geldiğimiz noktada, sanayinin kamu yatırımlarındaki payı yüzde 1.7’ye düştü. Madencilikteki pay da yüzde 1.5’a geriledi. Enerji üretiminde de yüzde 21’lerden yüzde 12’lere gerileme yaşandı.
Genele bakıldığında 2008’de devlet, ulusal gelirin ancak yüzde 3-3.5’u oranında yatırım yapmıştır. Bu oran 10 yıl önce bile, yüzde 4.5’u aşıyordu.
Devletin geri çekilmesiyle, özellikle likidite bolluğunun yaşandığı 2001 krizi sonrası, sıcak para ve yabancı sermayenin girişi ve dış borçlanmanın artmasıyla yerli-yabancı özel yatırımlar da arttı ve ulusal gelirdeki payı yüzde 20’lerin üzerine çıktı. Ancak, küresel krizin Türkiye’ye yansımalarıyla birlikte, özel sektör yatırımları son 4 çeyrektir hızla geriliyor. Bu gerileme, “Özel sektörün yatırım iştahı nasıl yeniden açılacak” sorusunu da sordurtuyor.
***
1980 sonrasında devletin küçültülmesi ve anti-devletçilik, öncelikle ideolojik savaşla sürdürüldü ve liberal şablonlara hapsolmaya yol açtı. Devletin, özel sektörün yetmediği yerlerde bile sanayi yatırımcısı olabileceği ihtimali iyice zihinlerden kazınmış durumda. Bir örnek, 7 Temmuz tarihli Referans’tan… Paslanmaz Çelik Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (PASİAD) yönetim kurulu üyesi Kamil Birol Abacı, Türkiye’nin paslanmaz çelik yatırım ihtiyacından söz ediyor. Ancak böyle bir yatırımı sadece Erdemir’in yapabileceğini söylüyor, devletin özelleştirilmiş Erdemir’e “görev vermesinden” söz ediyordu!.. Belli ki, Abacı, Erdemir’in kâr saiki ile karar veren bir kuruluş olduğunu unutmuştu ve ağzına kamu sözcüğünü almayı aklına bile getirmiyordu, kamunun böyle bir yatırım yapma ihtimali neredeyse yoktu, belki de olmamalıydı.
***
Gerçekçi olmak gerekirse, Türkiye’de kamunun yatırım ve istihdama katkısı her dönem önem taşırken, kamu, özellikle sanayiden, enerjiden uzaklaştırılmış ve ağırlıkla ulaştırma yatırımcılığıyla sınırlandırılmıştır. Geri kalan yatırımların yerli-yabancı özel sektörce yapılması teşvik edilmiştir. Yaşanan deneyimle, özellikle dış kaynak geldikçe özel yatırımların arttığı ama bu yatırımların da yüksek katma değer üreten sektörlerden çok, dayanıklı tüketim malları üretiminde odaklandığı görülmüştür. Yeni bir Erdemir, Petkim, Tüpraş yatırımı söz konusu olamamıştır. Son 4 çeyrektir gerileyen özel yatırımların ne zaman hareketleneceği belli değildir. Buna karşılık işsizlik çığ gibi büyüyor ve atalet, Türkiye’nin rekabet gücünü geriletiyor.
“Devlet sanayi yatırımı yapmaz, enerji yatırımı yapmaz, yapmamalı” ezberini bozup kamuyu yeniden yatırımcı-üretici olarak ekonominin içine çekmek gereklidir. Hem üretimi arttırmak, hem istihdamı arttırmak için gereklidir. Kâr motifiyle hareket eden özel sektörün iştahını beklemek yerine kamusal yararla sorumluluk üstlenen kamunun yatırımcılığına yeniden başlanmalıdır. Her gecikme, ciddi kan kaybı olacaktır.
mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr