Türkiye’nin gündemindeki en önemli sorunlarından biri dış borçların çevrilmesi. AKP iktidarının hayırhah tutumu sonucu dış borç yükü öylesine çığ gibi büyüdü ki, şimdi küresel kriz koşullarında bu borcu nasıl çevireceğiz sorusu uykuları kaçırıyor. 2002 sonrası, IMF’nin de telkiniyle izlenen düşük kur politikası, dış borçlanmayı kamçılayan önemli bir etken oldu. Döviz kurunda yukarı doğru bir ani […]
Türkiye’nin gündemindeki en önemli sorunlarından biri dış borçların çevrilmesi. AKP iktidarının hayırhah tutumu sonucu dış borç yükü öylesine çığ gibi büyüdü ki, şimdi küresel kriz koşullarında bu borcu nasıl çevireceğiz sorusu uykuları kaçırıyor.
2002 sonrası, IMF’nin de telkiniyle izlenen düşük kur politikası, dış borçlanmayı kamçılayan önemli bir etken oldu. Döviz kurunda yukarı doğru bir ani sıçrama olmayacağına güvenen ve dış piyasalardaki faizlerin içeriye göre düşüklüğünü fırsat sayan sanayi ve hizmet kesiminin hızlı borçlanmasıyla dış borç stoku 2002’deki 130 milyar dolarlık düzeyinden 2008 sonunda 277 milyar doları buldu. Dış borç stokunda banka ve özel firmaların payı yüzde 67’ye ulaştı.
Özel kesimin uzun vadeli dış borcu 2002 yılında yaklaşık 30 milyar dolar iken, 2008 sonuna gelindiğinde 140 milyar doları buldu. Diğer yandan, bankacılık dışı şirketlerin borç stokunun yaklaşık yüzde 71’i değişken faize tabi ve ortalama libor+2.2 faiz oranları ile borçlanılmış. Bankacılık dışı şirketlerin dış borç stokunun yüzde 61.7’si dolar, yüzde 35.4’ü Avro cinsinden. Söz konusu kesim ağırlıklı olarak İngiltere, Bahreyn, Almanya, Malta gibi ülkeler üzerinden borçlanmış. 2007 yılı sonu itibarıyla söz konusu borç stokunun yaklaşık yüzde 70’i 250 şirkete ait. Yani, devasa borç sorunu, 250 şirketin sorunu, ama tüm Türkiye okkanın altında.
***
Özel kesim dış borcunun yaklaşık yüzde 69’u finansal olmayan şirketlerin. Bunların da ağırlıkla sanayi dışı, bir başka ifadeyle de ihracatçı olmayan sektörler olması dikkat çekici.
Bunca borçlanma ne için yapıldı… Sanayinin ihracat gücünü arttırıcı teknolojik yatırımlar için mi, ne gezer… Özel sektörde dış borçlanmanın yüzde 13’e yakını gayrimenkul sektörünce yapılmış. Bunlar, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere Türkiye’nin çeşitli illerinde yapılan iş-rezidans kuleleri ve alışveriş merkezleri (AVM) için yapılmış borçlanmalar. İkinci sıradaki ulaştırma, haberleşme, uçak kiralama, mobil telefon şirketlerinin yaptığı borçlanmalar. Ticaret, inşaat ve elektrik-gaz, borçlanan diğer önemli sektörler. Sanayide ise metalürji, gıda-içki-tütün, madencilik ile tekstilin en çok borçlananlar arasında olduğu dikkat çekiyor.
Alacaklılara göre dağılıma bakıldığında en büyük alacaklı kategorisinin, yüzde 56 paylarıyla, yabancı ticari bankalar olduğu görülüyor. Ama ikinci sırada yüzde 29 paylarıyla, “yerleşik bankaların yurtdışı şube ve iştirakleri” geliyor. Demek ki Türkiye’de yerleşik bankalar (bunlar yabancı ortaklı bankalar da olabilir) için yurtdışındaki şube ya da iştirakleri yoluyla kredi kullandırmakta kendileri açısından bir yarar vardı.
***
Özel sektör dış borcunun vade dağılımı, borçların yüzde 36 ‘sına yakınının 2009’da, yüzde 18’inin de 2010’da ödenmesini öngörüyor. Dolayısıyla, bu yıl ve gelecek yıl, borç çevirmede kritik yıllar. IMF parası da işte burada önem kazanıyor.
Hem bankacılık sektörü, hem de finans dışı 250 büyük şirket, IMF yolu gözlüyor. IMF anlaşmasının bu kesimi rahatlatmasının karşılığında, sokaktaki insanlara vaadi, kamuda küçülme, mali disiplin, kemer sıkma…
mustafasnmz@cumhuriyet.com.tr