‘Dünkü yazısında Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, ‘Önümüzde coğrafyası belirgin çizgilerle çizilmiş çok zor bir Kürt sorunu var’ diye yazdı. Sanırım bu coğrafyaya Kürdistan diyecek de, dili varmadı. İşte ‘sınırları belirgin çizgilerle çizilmiş’ olan coğrafyada seçim sonuçları yepyeni bir dönemi başlattı. ‘Temsil ve muhataplık sorunu’ çözüldü. AKP’nin aynı anda hem Türkleri, hem de Kürtleri ‘memnun’ edemeyeceği […]
‘Dünkü yazısında Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, ‘Önümüzde coğrafyası belirgin çizgilerle çizilmiş çok zor bir Kürt sorunu var’ diye yazdı. Sanırım bu coğrafyaya Kürdistan diyecek de, dili varmadı.
İşte ‘sınırları belirgin çizgilerle çizilmiş’ olan coğrafyada seçim sonuçları yepyeni bir dönemi başlattı. ‘Temsil ve muhataplık sorunu’ çözüldü. AKP’nin aynı anda hem Türkleri, hem de Kürtleri ‘memnun’ edemeyeceği anlaşıldı. Başbakan tıpkı kayıktan iskeleye çıkmak isteyen adamın, bir ayağıyla kayıktan güç almak, öteki ayağıyla iskeleye basmak isterken, kayığın iskeleden açılmasına neden olması ve ne kayığa tekrar geri dönmeyi, ne de iskeleye çıkmayı başaramayarak denize düşmesi gibi, bir ayağıyla Kürtlerin kayığından güç almak, öteki ayağıyla da Türklük iskelesine çıkmaya çalışmak isterken hem Kürtlerin, hem de Türklerin oyunu yitirmeye başladı. AKP Türk-Kürt birliğini sağlayamaz. Bu artık kesin. Kürt-Türk birliğini sağlama misyonu, Kürt özgürlük hareketine ve onunla ittifak edecek olan Türk demokratik çevrelerinin ittifakına bağlı.
Bu tez de seçimlerde kanıtlanmıştır. Sanılanın aksine, bütün elverişsiz koşullara rağmen, DTP’nin tüm Türkiye illerinde, ilçelerinde tam bir güçle seçimlere katılamayışına rağmen, Fırat’ın Batısı’nda, şu andaki haliyle değil, ilk başta düşünüldüğü haliyle bir Çatı Partisi’nin hala kurulamamış olmasına rağmen, DTP oyları artma eğilimine girmiştir. Medyada, hafif bir ses tonuyla da olsa, kimi yazarlar, bu seçim sonuçlarından hareketle, gelecek genel seçimlerde DTP’nin seçim barajını aşma olanağına kavuşmakta olduğunu teslim etmişlerdir.
Kürt coğrafyasında elde edilen seçim başarısı, Zap’ta ortaya çıkan askeri yolun çıkmaz yol olduğu gerçeğinden hareketle, ‘siyasi Zap’ olarak görülebilir. Bir başka ifadeyle, ‘ikinci uluslararası komplo’, Kürt seçmeninin kendi önderlerine, partilerine sahip çıkmasıyla, tıpkı ‘birinci uluslararası komplo’ gibi iflas etmiştir. Yani karşı karşıya olduğumuz sıradan bir seçim zaferi değildir. Otuz yıllık bir sürecin organik devamıyla karşı karşıyayız.
Bu elverişli durum, Çatı Partisi girişiminde yaşanan şansızlıkları aşmak için yeni bir olanağı da ortaya çıkarmıştır.
Şimdi sınırlara dokunulmadan Kürt sorununu çözmek isteyen bütün demokratik güçlerin ittifakı için yeni bir başlangıç mümkün hale gelmiştir. Solla DTP arasında sarsılan ittifakı yeniden onarmak, demokratik İslami çevrelerle yeni bir ilişkiyi gerçekleştirmek, AKP’nin AB yoluyla askeri vesayete ve Kürt sorununda çözümsüzlüğe son vereceğini düşünen, ama bu seçimlerle bu düşüncenin sağlam temellere dayanmadığını gören liberal, sol liberal çevreler, demokrat aydınlarla yeniden buluşmak mümkündür. Çatı Partisi sürecinde kesin ve açık bir düzeltme sağlamak, geniş bir demokratik cepheyi kurmak için adım atabiliriz.
Seçimin batıdaki sonuçları gösteriyor ki, böyle bir Çatı Partisi, Türkiye’deki demokratikleşme sürecini derinleştirebilir, tüm bölgede barışçı süreçlere katkıda bulunabilir ve daha da önemlisi, asıl şimdi yıkıcı etkileri ortaya çıkacak olan kapitalist ekonomik krize karşı en geniş emekçi kitlelerini, milyonlarca yoksul kadın ve erkekleri harekete geçirerek, gerçek bir halk muhalefetinin örgütlenmesine öncülük edebilir.
Bölge’de elde edilen Belediyeler, bilinmeli ki, derinleşecek ekonomik krize karşı yoksul Kürt halk kitleleri için sağlam birer mevzi olacaktır. Batıda ise, bütün sendikaları, varoşlardaki sendikasız, sigortasız yoksul kitlelerin örgütlenmesine yöneltmek böyle bir Çatı Partisi’nin başarabileceği bir iştir.
Askeri vesayet rejimi güçlerinin, Ergenekon sürecini kendi denetimlerinde, kontrollü olarak sürdürmelerini önlemek, onların yeniden mevzilenmesine fırsat vermemek, ABD, AB, Türkiye ve Irak arasında kotarılan Kürt sorununda çözümsüzlük planlarını boşa çıkartmak, bu hedeflere, yani vesayete ve çözümsüzlüğe son verme hedeflerine, ekonomik krizin sonuçlarından etkilenen geniş emekçi kitlelerinin mücadelelerini yükselterek yürümek günümüzün temel politik yönelimidir.