El Kuds El Arabi gazetesi genel yayın yönetmeni Abdulbari Atwan, Irak’ın işgalinin 6 yıldönümünü ‘kurtuluş günü’ olarak görenlere soruyor: “Neden kimse bu günü kutlamıyor?” Irak’ta kurtuluş kutlamaları yok Iraklıların, bazılarının tabiriyle ‘diktatörlükten kurtulmasının 6. yıldönümü’ münasebetiyle, dans ederek, şarkılar söyleyerek sokaklara inmesi; ülke televizyonlarının bu projeye katılan ‘kurtarıcı Amerikan tankları’nı öven programlarla dolması öngörülüyordu. Fakat […]
El Kuds El Arabi gazetesi genel yayın yönetmeni Abdulbari Atwan, Irak’ın işgalinin 6 yıldönümünü ‘kurtuluş günü’ olarak görenlere soruyor: “Neden kimse bu günü kutlamıyor?”
Irak’ta kurtuluş kutlamaları yok
Iraklıların, bazılarının tabiriyle ‘diktatörlükten kurtulmasının 6. yıldönümü’ münasebetiyle, dans ederek, şarkılar söyleyerek sokaklara inmesi; ülke televizyonlarının bu projeye katılan ‘kurtarıcı Amerikan tankları’nı öven programlarla dolması öngörülüyordu. Fakat yıldönümü, özellikle de bu kimseler açısından, utanç verici bir sessizlikle geçti.
Bağdat’ta gördüğümüz törenler Kürt kardeşlerin Nevruz bayramı iken, ABD’nin başkenti Washington ve diğer Batılı başkentler de protesto gösterileri vardı.
Birçok Iraklının hemfikir olduğu husus, bütün alanlarda şartların kötüleşmesi. Ancak ortada yağmalama yoluyla işgalden istifade eden bir grup var. On milyarlarca doları bulan kamu parasını yağmalıyor ve soyuyorlar. Bu paralar dışarıya kaçırılıyor, özellikle de Londra, Abu Dabi, Şam ve Lübnan’da gayrimenkul ve şirket yatırımlarında kullanarak iç ediliyor.
Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler’in resmi istatistikleri, rekor düzeyde ve korku verici. 1 milyon 200 bin Iraklı şehit oldu. 2000 doktor suikasta uğradı. 5500 akademisyen, bilim adamı ve aydın öldürüldü veya tutuklandı. 5 milyon mülteci avare avare dolaşıyor. Bunların 2,7 milyonu Irak içinde, 2 milyonu canlarını kurtarmak için komşu ülkelere kaçtı. Kızılhaç istatistiklerine göre bu rakamın 20 bini doktor.
Irak artık dullar ülkesi
Irak bugün dullar ülkesi. Ülkede Amerikan savaşı ve öncesinde 13 yıl süren ambargo sebebiyle 2 milyondan fazla dul, 5 milyondan fazla çoğunluğu evsiz yetim var. Dahası hali hazırda Irak’ın çocuklarının üçte biri kötü besleniyor ve Irak’ın kızlarının yüzde 70’i okula gitmiyor.
Uluslararası İngiliz yardım kuruluşu Oxfam’ın raporu işgalden altı yıl sonra elektriğin Bağdatlılara günde sadece altı saat verildiğini, topraklarından iki nehrin geçtiği ülkede suların kesik ve arıtılmış olmadığını, her 10 Iraklıdan dördünün fakirlik sınırı altında yaşadığını ifade ediyor.
Daha da önemlisi ülkede 26 resmi cezaevi ve 600’den fazla gizli tutuklama kampı var. Irak Siyasi Tutuklular Birliği’nin açıklamaları, 10 bini kadın 400 bin Iraklının tutuklandığını ve bu tutukluların yüzde 87’isinin hiçbir mahkemeye sunulmaksızın işkenceye maruz kaldığını ifade ediyor.
Yolsuzluk konusuna gelince; Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün raporuna göre, dünyada yolsuzluğun en fazla bulunduğu ülke olarak Irak, Somali ve Myanmar’dan sonra üçüncü sırayı alıyor.
Kurtuldular, ama hala çocuklarına ekmek bulamıyorlar
Kurtarıcıların kendi refahı, hakları ve şartlarının iyileştirilmesi için çalıştıklarını iddia ettikleri basit Irak insanı bir kurbandı ve halen de öyle. ‘Kurtuluştan’ altı yıl sonra hala çocukları için bir lokma ekmek arıyor ve günlük olarak ölüm tehlikesiyle karşılaşıyorlar.
BBC Arapça televizyon kanalında Iraklıların sürekli olarak ‘yeni Irak’ gölgesindeki şartlarından bahsetmeleri, önceki şartlara rahmet okumaları ve o dönemde şartlarının bin kere daha iyi olduğunu vurgulamaları şaşırtıcı değil.
Eski rejimin hataları vardı ama…
Önceki dönemde hataların işlendiği, özgürlüklerin yok olduğu ve hakların çiğnendiği doğru; ancak buna karşın o dönemde güvenlik, istikrar, güçlü bir merkezi hükümet, toprağı ve ırzı korumaya kadir bir ordu ve farklı alanlarda kalkınma da dahil olmak üzere, birçok olumlu yön de vardı.
Önceki rejimin kendi değerlerinden, Arap ve İslami prensiplerden ödün verme, iktidarda kalmak için ümmetin düşmanlarıyla gizli anlaşmalar yapma genişliği vardı. Ancak bazılarının sunduğu teklifleri reddetti ve lideri, darağacına gidene kadar başı dik şekilde saygınlık ve vatanseverlik kapısından tarihe geçmeyi tercih etti.
Ürdün Kralı Hüseyin’in vefatının onuncu yıldönümünde, kralın en yakın dostlarından, Londra Üniversitesi iktisat fakültesi öğretim görevlisi ve Haşimi ailesinin yakın dostu olması vesilesi ile bazı belgelere vakıf olan Nigel Ashton, dostunun hayat hikayesi mesabesinde bir kitap yazdı. Kitapta, Kral Hüseyin’in kırk yılı aşkın yönetimi süreciyle ilgili önemli ve tehlikeli birçok sırrı su yüzüne çıkardı.
Arap dünyasının doğu anahtarı Irak
Bu sırların en önemlisi Irak’la ilgili. Yazar İsrail Başbakanı İshak Rabin’in, 1995 yazı başında Saddam Hüseyin’le yakınlaştığından bahsediyor. Rabin, Ürdün Kralı’ndan Saddam Hüseyin’in kendilerini -yani Rabin ve Kral Hüseyin’i- Bağdat’a davet etmesi önerisinde bulunmasını istemiş. Davetteki amaç ise, Saddam’ın düşmanı Suriye Devlet Başkanı Hafız Esat üzerinde, İsrail’in barış şartlarını kabul etmesi yönünde baskıda bulunmak. Zira Rabin Irak’ı Arap dünyasının doğu anahtarı, İran’ın İsrail’e yönelik tehdidi önündeki engel olarak görüyor.
Ashton şöyle diyor: ‘Rabin ile Kral Hüseyin arasında bağlantılar eski Mossad yetkilisi Afraim Halifi ve o vakitler Ürdün Kraliyet Divanı Başkanı Ali Şükrü kanalıyla yapıldı. 1995 Haziran’ında Ürdün Kralı Saddam Hüseyin’e Ürdün Dışişleri Bakanı Mervan El Kasım’ın teslim ettiği gizli bir mesaj gönderdi. Fakat Irak Devlet Başkanı ülkesine dayatılan ambargoya rağmen bu teklifi reddetti.
Bu teklifin kabulü ile ambargonun kalkması, Washington’la ve dolayısıyla kendisine düşman Körfez ülkeleriyle iyi ilişkiler demekti. Mervan El Kasım hala hayatta ve şayet bu bilgiler yanlışsa tarihe katkıda bulunmak için bu tarihi rivayeti düzeltebilir. Bu görevi başkalarına bırakmamız mantıklı olmaz.
Bazıları Irak’ın şartlarının iyileşme içinde olduğunu iddia edebilirler, ancak cüzi ve kırılgan bir iyileşme bu. Kanıt olarak altı milyon Iraklının güvenlik için Irak’ın kuzeyine ve komşu ülkelere göç ettiğine ve dışarıdaki zor yaşam şartları sebebiyle birkaç bini hariç hiçbirinin ülkeye dönmediğine işaret etmek yeterli.
Neden kimse sokaklarda dans etmiyor?
Irak’ta işgalden sonra kurulan ilk hükümet konseyi üyeleri nereye gitti; bilemiyoruz. Niçin ortadan kayboldular? Irak’ın ‘kurtuluş’ gününü Irak halkının her yıl kutlayacağı ulusal bir bayram günü ilan eden kararın desteklenmesi yönünde oy kullananlar nerede? Niçin süslü elbiseleriyle yüz binlerce Iraklı bu büyük başarıyı kutlayarak, dans edip meydanı doldururken George Bush, Dick Cheeny, Donald Rumsfeld, Bremer ve Tony Blair’i, Iraklıların kurtuluşunun ‘kahramanlarıyla’ yan yana Firdevs meydanında selamlaşırken ve askeri geçit izlerken göremiyoruz?
Bu öldürücü tablonun ortasında aydınlık bir nokta var. Bu nokta Irak halkının işgale direniş kahramanlıklarıdır. Bu kahramanlıklar, ABD’yi yenilgiye uğrattı ve hazinesine şu ana adar 800 milyar dolardan fazlasına mal oldu. Kayıpların nihai hesaplanması içinde bu rakam 3 trilyona çıkabilir. Bu direniş hali hazırda gördüğümüz şekilde Amerikan ekonomisinin belli başlı çöküş sebeplerinden biri oldu.
* Londra’da Arapça yayımlanan El Kuds El Arabi gazetesi, Genel Yayın Yönetmeni, 23 Mart 2009, Arapçadan çeviri: HALİL ÇELİK