Dilimizdeki yerleşik anlamıyla sadaka, dilenciye verilen para demektir. Dolayısıyla sadaka diye bir şey olabilmesi için “dilenen” birisi olması gerekir. Bu yüzden de “sadaka” insanlık onuruyla bağdaşan bir durum değildir. Sadaka, dilenmek zorunda kalmış olanların bulunduğu yerlerde olur. Sadaka, bir hakkı ifade etmez, ama alt sınıftan olanların kendileri için farklı uygulama istemeleri, hizmetlere daha ucuza ya […]
Dilimizdeki yerleşik anlamıyla sadaka, dilenciye verilen para demektir. Dolayısıyla sadaka diye bir şey olabilmesi için “dilenen” birisi olması gerekir. Bu yüzden de “sadaka” insanlık onuruyla bağdaşan bir durum değildir. Sadaka, dilenmek zorunda kalmış olanların bulunduğu yerlerde olur.
Sadaka, bir hakkı ifade etmez, ama alt sınıftan olanların kendileri için farklı uygulama istemeleri, hizmetlere daha ucuza ya da bedava ulaşmayı istemeleri bir haktır.
***
Zaman zaman rastladığımız bir görüntü var. Bir nedenle bedava mal dağıtılıyor, yaşlısı, genci, çocuğu, kadını, birbirini ezerek o maldan edinmek, daha çoğunu edinmek için uğraşıyor.
Bu hal, “sadaka” durumunun en acı görüntülerinden biridir ve bu görüntünün hiçbir toplumda yaşanmaması gerekir. Çünkü bu görüntü insanın en kötü halinin görüntüsüdür.
Ekonomik olarak alt düzeyde bulunanların desteklenmesine ilişkin sosyal politikalar ise “sadaka” kelimesiyle açıklanamaz.
Dünyada, sanayi devriminden itibaren solun getirdiği ve artık yerleşmiş sosyal politikalar, “en alttakiler” için geliştirilmek zorundadır. Ama bu politikalar, adı gibi “sosyal politika” olmak, insanın onurunu zedeleyen “sadaka” ile ilgisiz olmak zorundadır.
AKP’li belediyelerin yürüttüğü “sosyal politikalar” ın uygulama şekilleri zaman zaman “sadaka” ya dönüşüyor.
Bu yardımlara muhtaç olanların, uygulama şekliyle ilgili rahatsızlık belirtmemelerinin de bir önemi yoktur. İçinde bulundukları ağır maddi sorunlar nedeniyle böylesi bir özeni talep etmeyebilirler. Ama eğer adı “sosyal politika” ise, uygulamakla sorumlu olanlar, bu özeni göstermekle de yükümlüdür.
***
Gelişmiş toplumlarda bugün geçerli olan belediyecilik ve yerel yönetim anlayışında sosyal politikalar önemli bir ağırlık taşıyor. Bazı hizmetlerin bedelini ödeyemeyecek durumda olanlara da bu hizmetleri ulaştırmak artık yerel yönetimlerin birincil görevleri arasında.
AKP’nin tepesi, ne zaman bu uygulamalara ilişkin bir eleştiri gelse sinirleniyor. “Ben her eve kömür veriyorsam bu iş bitmiştir, nasıl verdiğim önemli değildir” düşüncesi, geri bir mantığın, “köylülük ruhu” nun göstergelerinden biridir.
Bizim kültürümüzde sadaka yoktur. Fitre ve zekât, o günün koşulları içinde yaratılmış bir “sosyal politika” uygulamasıdır. Ama her ikisi de “sadaka” değildir.
2009 yılının ilk gününde sadakanın iyi bir şey olduğunu söyleyen bir zihniyete sosyal politikanın ne olduğunu anlatmak oldukça zor olacak…