İsmet Berkan (15 Ekim tarihli yazısında) kriz karşısında hakikaten de baş yazarı ve yayın müdürü olduğu gazetenin namına layık bir tavır takınmış. Berkan’ın küresel kapitalizmin ilk -genel olarak kapitalist sistemin üçüncü- büyük krizi karşısında, Cüneyt Ülsever gibi neoliberalizmden Keynezyenizme çark eden sağ liberallere oranla, ‘Radikal’ bir çizgi seçmesinde aslına bakılır ise şaşılacak bir yan yok. […]
İsmet Berkan (15 Ekim tarihli yazısında) kriz karşısında hakikaten de baş yazarı ve yayın müdürü olduğu gazetenin namına layık bir tavır takınmış. Berkan’ın küresel kapitalizmin ilk -genel olarak kapitalist sistemin üçüncü- büyük krizi karşısında, Cüneyt Ülsever gibi neoliberalizmden Keynezyenizme çark eden sağ liberallere oranla, ‘Radikal’ bir çizgi seçmesinde aslına bakılır ise şaşılacak bir yan yok.
Ülsever’in yarım özeleştirisini eleştirdiğimiz kısa yazıda değindiğimiz gibi, bu tip sağ-içi dönüşler sağlam bir analize dayanmaktadır. Doğması kaçınılmaz olan yeni döneme şimdiden uyum sağlamaya, kapılacak ve dönülecek köşelerin garantilenmesine, gelmesi kaçınılmaz olan müdahaleci zihniyet ile şimdiden barışmaya yönelik atılan adımlardır. Bir sağ-neoliberal, kapitalizmin geriye doğru evrilmek üzere olduğunu gördüğü ve hala manevra şansı olduğunu bildiği için bu adımı atmaktan çekinmemektedir.
Fakat Berkan ve onun, sözüm ona, ‘radikal’ matbuatı gibi sol-neoliberal şahıs ve aygıtların maalesef gidecek bir yeri kalmamıştır, yeni dönemde seçeneği olmayan varlıklardır bunlar. O yüzden küresel finansal kapitalizmi savunmaktan başka çareleri de yoktur. Berkan’ın, tam da bu nedenle, kapitalizmin çökmekte olduğunu ilan eden ve Marx’ın haklı çıktığını dile getirenlere öfkeyle kalkışması normaldir. Eleştirdiklerini cahil ve bilgisiz bulan Berkan’ın tek umudu finansal ve küresel kapitalizmin ayakta kalması olunca, kendisi de cahilce ve bilgisizce saptamalar yapmaya mecbur kalmıştır.
Eleştirdiği kişileri finansal türevleri tanımamakla, bilmemekle ve bu kağıtların/ finansal araçların açtığı geniş ufku görememekle itham ediyor Berkan; yani kraldan çok kralcı. Neredeyse bütün finans uzmanları bu tehlikeli kağıtları, zehirli birer unsur olarak tanımlarken bunların yok olamayacağını, bu ufkun kapanmaması gerektiğini ileri sürüyor yayın müdürümüz. İşin aslı şu: Kendisinin, ailesinin, iş camiasından arkadaşlarının geleceği, umutları, rüyaları, fantezileri bu türev, türevin türevi, türevinin türevinin türevi kağıtlara yatırılmış durumdadır. Bu araçlar paradan para getirmektedir ve Berkan’ın bakmaya bayıldığı bu ufkun kapanması, kontrol ve müdahaleye dayalı Keynezyen bir ekonomiye dönüş asla ve asla kabul edilemezdir.
Daha da ötesi, böyle bir dünyada Berkan’ın ne kendisine ne de gazetesine yer vardır. Solun tabanında veya merkezde üzerine oynanacak kitle dönüşecektir ve gazete ‘radikal’ misyonunu kaybedecektir yeni dönemde. Böyle olacağına ah keşke finansal kapitalizm hiç yıkılmasa da Marx hep yanılsa ne de güzel olacaktır bizim müdür için.
Küresel kapitalizmin bütün merkezleri alev içindeyken; Wall Street uzmanları, City brokerları kan ağlıyor, Soros bile bu türevleri eleştiriyor iken*; Moskova korkudan borsayı açmıyor, trilyonlar buharlaşıyor, gıda fiyatları roketliyor, insanlar açlıktan kırlıyor, işsizlik artıyor ve işinde kalabilenlerin çalışma koşulları daha da geriliyor iken, sol-neoliberallerin nuh deyip peygamber dememelerinin nedeni budur.
Peki, bu mudur finansal türevlerin sunduğu ufuk? Neden sizden başka hiç kimsenin aklına gelmiyor finansal faşizmi savunup pazarlamak? Cevap belli. Ne yazık ki iş başa düşmüştür, sol-neoliberallerin kaderi kendi bacaklarından asılmak olmuştur.
Fakat kendileri, maalesef sistemi kurtarabilecek kadar büyük değiller karşılarındaki kriz ise büyük. Finansal kapitalizmin çöküşü ile bunların çöküşü, öyle görünüyor ki birlikte olacak. Aynı şey Taraf ve eşrafı için de geçerli. Taraf fenomeninin de daha gün yüzü göremeden sonu geleceğe benziyor.
Umalım ki kriz, bu sefer, sol üzerinde uyarıcı bir etki yapsın. Sol-neoliberallerle birlikte hareket etmenin maddi koşullarının ortadan kalkmakta olduğu görülsün. Aklı başında sosyalistler, solcular seçimler öncesinde muhakkak ki işbirliği yapmanın yollarını bulmayı başarsın, ve sol kitle partileri üzerinde bu yönde baskı yapabilsin. Demokratik kitle örgütleri bağımsız, inançlı, aktif ve etkin olabilsin.
Ele ele verebilmemiz lazım, çünkü yaklaştığı açıkça sezilen devrimci momentum bir daha yakalanamayacak cinsten olacak.
* John Cavanagh’ın http://casinocrash.org’da 14 Ekim trihinde yayınlanan yazısından.