Balkanlar’ın kendine özgü karmakarışıklığı 19 Şubat 2008’de Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesi ile yeni bir aşamaya ulaştı. Yüzyıllardır dinsel, etnik, kültürel birçok anlaşmazlığın kanla çözümlendiği, daha doğrusu çözümlenemediği bir coğrafya olagelmiş Balkanlar’da Kosova ABD’nin gölgesinde bağımsızlığını ilan etti. Kosova’da 2007 yılı itibarı ile yaşayan 2,2 milyon kişinin onda dokuzunu oluşturan Arnavutların ilk devlet deneyimi değildi bu. […]
Balkanlar’ın kendine özgü karmakarışıklığı 19 Şubat 2008’de Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmesi ile yeni bir aşamaya ulaştı. Yüzyıllardır dinsel, etnik, kültürel birçok anlaşmazlığın kanla çözümlendiği, daha doğrusu çözümlenemediği bir coğrafya olagelmiş Balkanlar’da Kosova ABD’nin gölgesinde bağımsızlığını ilan etti. Kosova’da 2007 yılı itibarı ile yaşayan 2,2 milyon kişinin onda dokuzunu oluşturan Arnavutların ilk devlet deneyimi değildi bu.
Balkanlar’ı mesken tutan ulusların belki de en eskisi olan İlirler’in devamı sayılan Arnavutlar M.S. 4. yüzyıldan itibaren Balkan topraklarını buraya kuzeyden göç eden Slavlarla paylaşmak zorunda kaldılar. Osmanlıların 13. yüzyıldan itibaren bölgeye egemen olmaya başlamasına değin genel olarak Hıristiyanlığı ya da Pagan türevi inançları benimseyen Arnavutlar, Osmanlı Devleti’nin bölgeyi ele geçirmesiyle Slavların baskı ve egemenliğine göre daha rahat var olma koşullarına kavuştular. 14. yüzyıla değin özellikle Sırpların yoğun olarak mesken tuttuğu Kosova bölgesi, Osmanlı akınlarıyla giderek Sırpların bölgeden ayrılmasına ve yerlerine Arnavutların yerleşmesine sahne oldu. Kosova Osmanlı egemenliğine değin dinsel olarak da Ortodoks Sırp Kilisesi’nin merkezi konumundaydı. Osmanlı istilası Sırpların merkezinin giderek kuzeye, Belgrat’a kaymasına yol açtı. Böylelikle Slavlardan önce olduğu gibi bölgede etken nüfus konumuna gelen Arnavutlar, 19. yüzyıla değin Kosova’daki bölge nüfusunun çoğunluğunu oluşturmaktaydı. Ne var ki söz konusu durum Sırplara onların ilk yerleştikleri toprağın Kosova olduğunu unutturmadı.
20. yüzyılda Osmanlı’nın güçsüz düşerek parçalanması ile yalnız kalan Arnavutlar, kanlı mücadeleler sonrasında yeniden Sırp egemenliğini kabul etmek zorunda kaldılar. Sırpların Yugoslavya çatısı altında asimilasyon çabalarına karşın Arnavutlar 1930’larda da Kosova’nın üçte ikisini oluşturmaktaydı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Tito önderliğinde kurulan sosyalist Yugoslavya Federasyonu’nda, geçmişten gelen kaygılardan da ötürü, federatif devlet statüsü verilmeyen Kosova’ya 1974’te özerklik statüsü tanındı.
Kosova 1974 – 1989 yılları arasında, federal bir bileşen olmamakla birlikte, diğer Yugoslav devletlerine denk bir statüye sahipti. Söz konusu statü 1989’da Kosova’yı, Osmanlı İmparatorluğu’nun Sırpları yenilgiye uğrattığı savaşın 600. yıldönümünde ziyaret eden Slobodan Miloşeviç’in, ziyareti esnası ve sonrasında başlattığı bir girişimler dizisi ile geri alındı. Daha sonra Arnavutlar, Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) adlı gerilla örgütünün öncülüğünde Sırbistan’a karşı ayaklandılar. Sırbistan’ın kolluk güçleri ile Arnavutlara karşı uyguladığı baskı ve yıldırma politikası Arnavutların da benzer şiddet hareketleri ile yanıt vermesine yol açtı.
1990 – 2007 sürecinde yüz binlerce Arnavut ve daha az sayıda Sırp, Kosova’daki yurtlarını terk etmeye zorlandı. Sırbistan devlet erkini ve ordusunu kullanarak Kosova’da yoğun bir Arnavutsuzlaştırma ve Sırplaştırma politikası uyguladı. Arnavutlar ise baskılara direnmeyi sürdürdü. Ulusçu hezeyanlarla körüklenen çatışmalarda zaman zaman Sırplar ve Arnavutlar kendi içlerinde de çatıştı. Ilımlı yaklaşımlara yandaş her iki ulustan unsurlar da bu çatışmalar sonucunda sustu ya da susmak zorunda bırakıldı. Ekonomik bakımdan Yugoslavya’nın daima en elverişsiz koşullarına sahip bir bölge olagelmiş Kosova’nın söz konusu durumu 1990’dan itibaren federasyondan ayrılan ekonomisi görece sağlam Slovenya ve onu takip etmeye yeltenen Hırvatistan’dan gelen desteklerin kesilmesiyle 1990’larla birlikte daha da kötüleşti.
Sırpların uyguladığı devlet şiddeti ve karşılığında – CIA ve MI5 tarafından desteklendiği belgelenen – Kosova Kurtuluş Ordusu UÇK önderliğindeki Arnavutların direnişi, 1999’da NATO’nun Sırbistan’ı, BM Güvenlik Konseyi çağrılarına uymadığı gerekçesi ile bombalamaya başlaması bölgede 2008’in başına değin sürecek fiilî belirsizlik durumunun da önünü açtı. NATO’nun işgal ettiği Kosova’da 1999 – 2008 arasındaki süreçte ülkede yerleşik bulunan Sırpların yarısı (yaklaşık yüz bin kişi) Kosova’yı terk etmek zorunda kaldı. UÇK’nın Sırplara ve ılımlı Arnavutlara karşı şiddet eylemleri azalarak da olsa söz konusu süreçte devam etti.
2008 yılının Şubat ayı itibarı ile Kosova bağımsızlığını ilan etti. Herhangi bir denize kıyısı olmayan bu devlet kişi başı yıllık 1600 dolar dolayında olan geliri ile Avrupa’nın en yoksul ülkesi konumunda. Ülkede işsizlik %40 düzeyinde ve bu oran genç nüfus için daha da korkutucu boyutta (%60). Kosova’nın ihracatı ithalatının ancak %6’sını karşılayabiliyor. Ülke büyük ölçüde dış yardımlar, yurtdışında çalışan Kosovalıların ülkeye aktardığı paralar (yılda yaklaşık 500 milyon ABD doları), ülkedeki BM / NATO güçlerinin harcamaları ve diğer dış yardımlarla ayakta durmayı kör topal başarabilmekte. ABD’nin dünyada sahip olduğu en büyük askerî üslerden Bondsteel Kampı’nın Kosova’da olması bu açıdan da şaşırtıcı değil belki.
Kosova’nın bağımsızlığını ABD ve AB’nin önde gelen ülkeleri, Arnavutluk ve Türkiye hemen tanırken Rusya’nın başını çektiği Slav devletleri ve etnik sorunlarından ötürü İspanya, Romanya gibi devletler tanımadı. Sırbistan, Karadağ net bir biçimde Kosova’yı tanımayacağını açıklarken, Kosova ile sınırı bulunan bir diğer ülke olan – nüfusunun üçte birini Arnavutların oluşturduğu – Makedonya ise Slav cephesini ve Batı cephesini gücendirmeme ikileminde kalarak tanıma / tanımama konusunda, bu yazı kaleme alındığında net bir adım atmış değildi.
Kosova’nın ABD gölgesindeki bağımsızlık ilanı Sırbistan içerisindeki Arnavut toplulukların, Bosna Hersek içindeki Sırp Cumhuriyeti’nin, Kosova içerisindeki, özellikle Mitrovica’da yaşayan Sırpların bağımsızlık heveslerini daha da tetikleyecek olasılıkla. Dahası Gürcistan’ın Osetya ve Abhazya ile sorunları Rusya tarafından, Rusya’nın Çeçenistan ile sorunları Batı tarafından gündeme daha fazla sürülecek ilerleyen günlerde. Kürtlerin Irak Kürdistan’ında ve Türkiye Kürdistan’ındaki var olma çabaları ve Kıbrıs’ın bölünmüşlüğü de elbette -Kosova gibi- ABD güdümünde bir başka Müslüman ülke olan Türkiye’yi etkileyecek. Olasılıkla Kosova’nın bağımsızlığına sevinenler de, üzülenler de biraz erkenci davranmaktalar, Balkanlar’da her daim hüküm sürmüş Pirius zaferleri ve Sisifos söylenlerinin modasının geçtiği kanıtlanabilmiş değil çünkü henüz…