İran’ın nükleer silah programını durdurduğunu ortaya koyan istihbarat raporu, İsrail lobisi ve Cheney gibi şahinlerin fikrini değiştirmeye yetmeyebilir. İran’ın nükleer silah programını dört yıl önce durdurduğunu teyit eden Amerikan istihbarat raporuna dair farklı görüşler var. Zira raporu Bush yönetiminin İran’ı vurma tehdidinden dönme adımı olarak yorumlayanların yanı sıra, bazıları Bush’un nükleer tehlikenin sürmesiyle ilgili açıklamaları […]
İran’ın nükleer silah programını durdurduğunu ortaya koyan istihbarat raporu, İsrail lobisi ve Cheney gibi şahinlerin fikrini değiştirmeye yetmeyebilir.
İran’ın nükleer silah programını dört yıl önce durdurduğunu teyit eden Amerikan istihbarat raporuna dair farklı görüşler var. Zira raporu Bush yönetiminin İran’ı vurma tehdidinden dönme adımı olarak yorumlayanların yanı sıra, bazıları Bush’un nükleer tehlikenin sürmesiyle ilgili açıklamaları doğrultusunda savaş ihtimalinin kaybolmadığı ve raporun iki akım arasındaki anlaşmazlığı yansıttığı görüşünde. Bu iki akımdan biri, Başkan Yardımcısı Cheney’nin liderlik ettiği ve operasyonu destekleyen şahinler. Diğeri, diplomatik baskı ve yaptırımları yeğleyen Savunma Bakanı Gates ve Dışişleri Bakanı Rice liderliğindeki güvercinler. Bu tür bir çekişme Irak savaşı öncesinde de yaşanmıştı ancak Cheney, Rumsfeld ve Wolfwofitz’in başını çektiği şahinler, yönetimdeki İsrail yandaşı yeni muhafazakârların desteğini alarak baskın geldi.
Bu senaryo İran’a karşı tekrarlanabilir. İstihbarat servislerinin ortak raporunun doğruluğundan ilk şüphelenenin, İsrail Savunma Bakanı Barak olması dikkat çekti. İsrail, İran’a karşı askeri seçeneğin en büyük teşvikçisi. Saddam rejimine karşı da aynısını yaptı. Bu raporun, İran üzerindeki baskıyı biraz hafifleteceği ve ABD’nin BM’de İran’a yeni yaptırım dayatma eğilimini zora sokacağı kesin. Rusya ve Çin, raporun İran’ın nükleer programının sadece barışçıl amaçla uranyum zenginleştirmekle sınırlı olduğunu itiraf etmesi sonrası yeni yaptırımlara gerek duymadıklarında anlaştı.
ABD’nin İran’a yönelik savaşçı niyetlerinin son bulacağını düşünmüyoruz. Çünkü ABD ve İsrail’i endişelendiren şey, İran’ın nükleer teknoloji alanındaki artan deneyimi. Savaşın ABD ve müttefiklerine vereceği zararları dikkate alsak da, savaş tehlikesi gitmiş değil. İran’ın petrol zengini bölgedeki Amerikan hegemonyasına yönelttiği tehlike nükleer programla sınırlı değil, ürkütücü füzeleri, çeşitli yerlerde ve özellikle de Lübnan (Hizbullah), Filistin (Hamas) ve Irak’taki (Şii milisler) siyasi ve askeri gücünde saklı.
Irak ve Afganistan savaşı öncesindeki dönemlerde yaşanan sızdırmalara dair deneyimlerimiz, bu Amerikan raporuna şüpheyle bakıp boyutunu değerlendirmeyi gerektiriyor. Özellikle de İsrail, İran’a karşı tahrikini sürdürürken ve bu ülkenin vurulması için son şansının Bush yönetiminin son bir yılı olduğu düşüncesindeyken… (Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, başyazı, 6 Aralık 2007)