ABD, Türkiye’nin özgürleştirilmiş Kuzey Irak’ı tehdit sayma ihtimalini ciddiye almaması sonucu sınırı geçme noktasında. Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerinin bozulması, İsrail’in bölgedeki en yakın müttefikini ve Araplarla aracısını kaybetmesi anlamına gelir Türkiye’nin Irak’la sınırında kaynama noktasına yaklaşan ve Türk askerlerini Irak’ta üslenen Kürt isyancılarla karşı karşıya getiren kriz, Amerika veya Batı açısından daha kötü bir zamanda ortaya […]
ABD, Türkiye’nin özgürleştirilmiş Kuzey Irak’ı tehdit sayma ihtimalini ciddiye almaması sonucu sınırı geçme noktasında. Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerinin bozulması, İsrail’in bölgedeki en yakın müttefikini ve Araplarla aracısını kaybetmesi anlamına gelir
Türkiye’nin Irak’la sınırında kaynama noktasına yaklaşan ve Türk askerlerini Irak’ta üslenen Kürt isyancılarla karşı karşıya getiren kriz, Amerika veya Batı açısından daha kötü bir zamanda ortaya çıkamazdı. 70 milyonluk nüfusuyla Asya ve Avrupa kıtalarının arasında bulunan Türkiye, Müslüman ulusların en laik olanı ve İsrail, Amerika ve Avrupa’nın stratejik planlaması açısından en kritik önem taşıyanı. Bununla birlikte Türkiye kendisini bir anda, 2003 Irak istilası sonrasında, en hoşnutsuz azınlığı olan Kürtlerin yeniden enerji kazanmış isyanıyla karşı karşıya buldu.
Türkiye, Irak’ın Kürt bölgesine bir istilayla karşılık vermeye tehlikeli derecede yakın. İstila gerçekleşirse, Amerika’nın Irak’a barış getirme, İsrail’in de Arap komşularıyla başarılı müzakereler yapma umutları açısından yıkıcı etkiler yaratabilir.
AB de yeteri kadar dikkatli davranmıyor
En çok cesaret kıran şeyse, bu krizin öngörülebilir olmasıydı. Gerçekten de, Irak’taki Amerikan işgali, mevcut olayları başlatmadan çok önce öngörülmüştü. Amerika yine de istilasını gerçekleştirdi.
Türkiye, doğu bölgelerinden Kuzey Irak ve İran’a uzanan bir bağımsız Kürt devleti kurmak isteyen Kürt milliyetçilerine karşı yıllardır direniş karşıtı bir savaş yürütüyor. İsrail bir zamanlar Kürtlere sempati duyuyordu fakat Türkiye’yle ilişkilerinin 1970’lerde tam anlamıyla bir ittifaka dönüşmesi sonrası Ankara’nın tarafını tuttu. Türkiye şu an İsrail’in Müslüman dünyadaki en yakın dostu ve İsrail-Arap anlaşmalarında hayati önemdeki bir aracı.
Avrupa da kendi adına yıllardır, genellikle post-Hıristiyan olarak görülen AB’ye üye olmak isteyen Türkiye’yle ilişkilerini tanımlamaya çalışıyor. Avrupa’nın, Müslüman bir ulusun post-Hıristiyan laik Avrupa’daki rolüne dair Türkiye’yle yaptığı müzakereler, Avrupa algılamasında kaygı dolu bir sembolizme dönüştü; müzakereler, İslam’ın Avrupa’daki rolüyle ilgili daha geniş kapsamlı sorunun ‘vekili’ gibi görülüyor. Hem İsrail hem de Avrupa için, Türkiye’nin Batı’yla ilişkilerindeki bir kesinti (her şeyden önce Washington’la) son derece tehlikeli olacaktır.
Washington ise Saddam’dan nefret eden Kürtlere, Saddam sonrası Irak’ta bir istikrar merkezi olarak şiddetle dayandı. Çoğu gözlemciye göre şu neredeyse kesin ki, Amerikalı planlamacılar, yeni ve özgürleştirilmiş Irak Kürdistanı’nın Türkiye açısından hızla hoşgörülemez bir uyarıcı teşkil etme ihtimalini hiçbir zaman ciddi anlamda değerlendirmedi.
Türkiye sabrını kaybederken, Ankara’nın önce Irak’la, sonra Amerika’yla, sonrasında İsrail’le ve nihayet Avrupa’yla ilişkilerinde bir kriz patlayacaktı. Pentagon yetkilileri, Şii yönetimindeki ve İran’la sıkı ittifak halindeki bir Irak’ın ortaya çıkmasının neredeyse kesin olduğunu reddettikleri gibi, bu senaryoyu da bir fantezi sayıp görmezden geldi.
Fakat yanlış yaptılar ve şimdi bu noktadayız.
Şimdi görünüşe göre Amerika’nın en iyi umudu, Kürtlerin kardeşlerinin isyanını bastırması, Türkiye’nin de sabırlı davranıp Kürtlere harekete geçmeleri için zaman vermesi yönünde. Bunların hiçbiri muhtemel görünmüyor. En iyi durumda, Türkiye Washington ve Kürtlere PKK’yı kontrol altına almaları için birkaç hafta verecek ve sonrasında da kendini göstermesini sağlayacak kadar büyük, fakat bölgesel yangına bulaşmaktan kaçınabilecek kadar da küçük bir güçle sınırı aşacaktır.
İsrail müzakerelerde yalnız kalacak
Bunun İsrail üzerindeki etkileri ciddi. Kudüs Filistinliler ve Arap Birliği’yle eninde sonunda acılı ve tehlikeli bir müzakere sürecine girmek zorunda kalacağını uzun zamandır biliyordu.
Batı ve Müslüman dünyadaki dostlarına güvenebileceğini varsaymıştı.
Fakat tam da söz konusu müzakareler başlarken Türkiye’nin Batı’yla ilişkileri İsrail’in Beyaz Saray’daki yakın dostları yüzünden bir kriz sürecine girerse, İsrail’in bu görüşmelere beklediğinden daha hassas bir biçimde ve yalnız katılması gerekecek. Ve yine de bu görüşmeler ilerlemek durumunda olacak.
9 Kasım 2007
*ABD’de yayımlanan haftalık dergi, başyazı