Uluslararası finansal sistem kargaşa içinde. Bu kargaşa, bugünlerdeki gibi artan belirsizliklerle, dalgalanma ve inişle iç içe geçmişse kriz algılamaları da ortaya çıkıyor. Bir borç krizinin ön-koşulları gözleniyor. Amerika’daki düşük gelir gruplarına dönük ipotekli konut kredisi (“mortgage”) sektöründe borçluların tökezlemesi, kriz-öncesi koşulların bir boyutudur. Bu sektördeki iflas haberleriyle başlayan dalgalanma iki kanaldan reel ekonomiyi etkiliyor. Birincisi, […]
Uluslararası finansal sistem kargaşa içinde. Bu kargaşa, bugünlerdeki gibi artan belirsizliklerle, dalgalanma ve inişle iç içe geçmişse kriz algılamaları da ortaya çıkıyor.
Bir borç krizinin ön-koşulları gözleniyor. Amerika’daki düşük gelir gruplarına dönük ipotekli konut kredisi (“mortgage”) sektöründe borçluların tökezlemesi, kriz-öncesi koşulların bir boyutudur. Bu sektördeki iflas haberleriyle başlayan dalgalanma iki kanaldan reel ekonomiyi etkiliyor. Birincisi, konut piyasalarındaki durgunlaşma inşaat yatırımlarını aşağı çekiyor. İkincisi, konut fiyatlarının gerilemesi, hane halklarının servet değerlerini aşındırıyor; bu da tüketim talebini durgunlaştırıyor. Bu iki olgunun ABD ekonomisinin büyüme hızını aşağı çekeceği anlaşılıyor; ancak, salt bu etkenlerden kaynaklanan bir gerileme değil, olsa olsa bir “durgunlaşma” söz konusu olabilecektir.
Ne var ki, durum borçlulardan toplam talebe yayılan etkilerle sınırlı değil. Finansal sistemdeki kargaşa, borçlulardan çok alacaklıları, yani finans kapitalin ana aktörlerini ilgilendiriyor. Bu da zincirleme etkilerle yaygınlaşabilecek bir finansal kriz tehlikesine yol açıyor. Durum bu doğrultuda gelişirse, konut ve inşaat piyasalarıyla sınırlı bir durgunlaşma değil, Amerikan ekonomisinin tümünü ve oradan hareketle tüm dünya ekonomisini kucaklayacak kapsamlı bir kriz olasılığı gündeme gelebilecektir.
“Alacaklıları” ilgilendiren “kargaşa” nereden kaynaklanıyor? Finansal sistemin kural ve ilişkilerini tamamen değiştiren çeşitlenmeler, yenilikler var. “Türev” olarak adlandırılan yeni finansal araçlardan söz edebiliriz. Örneğin, iki aktör (örneğin banka ile müşterisi) arasındaki bir kredi sözleşmesi ikinci el piyasalarda alınıp satılan bir “menkul değer” haline getirilebiliyor. Böylece ipotekli konut (“mortgage”) sözleşmeleri, banka kredileri, türlü çeşitli yükümlülükler sepetler içinde toplanarak yepyeni piyasalara sürülüyor; “hedge” fonlarınca alınıp satılıyor. Wall Streel Journal’da yazan David Wessel’e göre, 1988’de riskli krediler için daha yüksek sermaye tutma kuralı getiren bir uluslararası anlaşma tam aksi sonuç vermiştir: Bankalar, açtıkları ipotekli kredileri kapatmışlar; bu tür kredileri havuzlarda toplayıp borç senetlerine dönüştürmüşler; pazarlamışlar ve sermaye gereksinimi kısıtını böylece aşmışlar.
Öyle bir noktaya gelindi ki, finans piyasalarında işlem yapmaya yetkili bir aktörün imzasını taşıyan ve parasal yükümlülük içeren, paraya çevrilebilen herhangi bir belge, o tür “kâğıtların” işlem gördüğü piyasalarda alınıp satılmaktadır. Fiyatların yaygın biçimde düşmesi halinde, aktörler zararlarını kapatmak veya finansman gereksinimi sağlamak için bankalara yüklenmekte; faizler yukarı çekilmekte; diğer piyasalardaki menkul değerler nakde çevrilmekte; New York’tan Tokyo’ya kadar uzanan bir coğrafyanın tümünde ve İstanbul gibi ara-noktalarında borsalar inişe geçebilmektedir.
***
Bu arada Batı merkez bankaları piyasalara 200 milyar doların üstünde para çıkardılar. ABD Merkez Bankası (“FED”), bununla da yetinmeyerek “gecelik iskonto penceresi”nin faizini aşağı çekti. Günlük vadeyi otuz güne çıkardı; uzatılabilmesine imkân tanıdı. Bu “pencere”den borçlanmak için her türlü (sağlam-çürük) senedin teminat olarak kullanılabilmesini de kabul etti. Eylül ortalarında gösterge faizi de indirmesi bekleniyor.
FED’in finansal çalkantıya parasal genişlemeyle tepki göstermesi doğru mudur? Sağ ve sol uçtaki Batılı iktisatçılara göre (farklı gerekçelerle) yanlıştır.
Solcular, FED’in muslukları açmasını, Wall Street’in büyük patronlarına verilen bir açık çek olarak yorumluyorlar. Onlara göre halkın sırtından finans kapitalin dev temsilcilerine bir “güvenlik ağı” sağlanmaktadır. Son beş yıl boyunca bu şirketler olağanüstü kazançlar sağladılar. Bugünkü kayıplarını geçmiş kârlarıyla karşılayabilecek durumdadırlar. Desteklenmesi gerekenler, onlara göre, yükselen faizler nedeniyle taksitlerini aksatan ve konutlarından tahliye edilen yoksul ipotek borçlularıdır.
Fanatik piyasacı iktisatçılara gelince, onlar, batan riskli yatırımcıların devlet (FED) tarafından kurtarılmasının ahlâk bozucu etkilerini vurguluyorlar. Onlara göre krizler, çürük yumurtaların temizlenmesine yol açmasına vesile oluşturdukları ölçüde kapitalizme sağlık aşılayacaktır.
Buna karşılık finans kapitalin ağır topları, FED’i hızla “teslim almış” olmanın keyfini yaşıyorlar ve Eylül’deki faiz indirimini güvenceye almak için baskılarını yoğunlaştırıyorlar.
Amerikan ekonomisinin aşırı kaynak kullanımının dünya ekonomisine taşıdığı çarpıklık ve aşırı likidite, parasal musluklar açılarak giderilemez. İçsel etkenler veya dışsal bir şok yumuşak veya sert bir düzelmeyi er veya geç gündeme getirecektir. Bugünlerde patlak veren içsel etkenlerin önünün FED müdahalesiyle tıkanması, belki de, yumuşak bir uyum fırsatının kaçırılması anlamına gelecektir.