Sosyalizm! Birçoklarımız için hala bir ideal, ama Sovyetler Bloğunun çökmesi, Çin ve diğer neo-Stalinist rejimlerin bozulmasıyla ve İşçi Partisi’nin (İngiltere) satılmasıyla bizden çok uzaklaştı. Eğer yeni bir model, küresel kapitalizme gerçek bir alternatif ortaya çıkacaksa, bu nasıl bir şey olacak? Sol’un iktidarı Yakın zamanlara kadar genellikle çoğunluğun (ve kabul etmemiz gerekir, birçok emekçinin de) pek […]
Sosyalizm! Birçoklarımız için hala bir ideal, ama Sovyetler Bloğunun çökmesi, Çin ve diğer neo-Stalinist rejimlerin bozulmasıyla ve İşçi Partisi’nin (İngiltere) satılmasıyla bizden çok uzaklaştı. Eğer yeni bir model, küresel kapitalizme gerçek bir alternatif ortaya çıkacaksa, bu nasıl bir şey olacak?
Sol’un iktidarı
Yakın zamanlara kadar genellikle çoğunluğun (ve kabul etmemiz gerekir, birçok emekçinin de) pek umursamadığı bu düşüncelerle yalnız Troçkistler, anarşistler, küreselleşme karşıtı eylemciler ve Red Pepper katılımcıları ilgilenmişti. Ama Venezüella, Brezilya, Uruguay, Bolivya, Ekvador ve Nikaragua’da sol kanat zaferleri, Küba’da sosyal ve ekonomik iyileşme ve bölgede diğer olumlu gelişmelerle gazeteciler artık “Latin Amerika’nın pembe gelgiti” ve “21. Yüzyılın Sosyalizmi”ni ateşli bir şekilde tartışmaya başladı.
“21. Yüzyıl Sosyalizmi” kavramını ilk defa olarak Chavez Aralık 2004’te Caracas’ta bir aydınlar toplantısında kullandı. O zamandan beri bölgede halk hareketleri ve sola dönük ülkelerde aydınlar ve kamu görevlileri tarafından da yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı.
Birçok politik yorumcu Venezüella’da Chavez’in, Brezilya’da Lula’nın ve Bolivya’da Morales’in sözlerini retorik diye önemsemiyor ve kanıt olarak ciddi sosyalist önlemler alınmadığını ve bu ülkelerde uluslararası sermayenin hala üstün güç olduğunu ileri sürüyorlar. Ama son gelişmeler bu kuşkuculuğun sorgulanması gerektiğini gösteriyor.
Venezüella yalnızca petrol şirketi PDVSA’yı yeniden kamulaştırmakla kalmadı, kambiyo işlemlerini denetim altına aldı, ülkede devlet demir yolları şebekesi, limanlar ve telekomünikasyon ağı kurmaya başladı ve kamulaştırılan bazı şirketlerde işçi-ortak yönetim başlattı, binlerce kooperatif ve işçi özyönetiminde işyerleri açılmasına önayak oldu. Toptan ve perakende ticarette, birçok endüstriyel ve tarım sektöründe özel sermaye hala üstünlüğünü koruyor ve orta ve yüksek tabakada hala ABD tipi tüketim devam ediyor; ama şimdi Venezüella’nın gayri safi yurtiçi hasılasının %50’sinden fazlasını ve aynı orana yakın ve gittikçe büyüyen yeni iş alanlarını çeşitli halk işletmeleri sağlıyor. Chavez’in ocak ayında elektrik, su ve telekomünikasyon endüstrisinin kamulaştırılacağı ve Merkez Bankası’nın özerkliğine son verileceğini açıklaması Venezüella’nın sosyalizmde hızla ilerlediğini gösteriyor.
Bolivya’da Evo Morales görevinin ilk yılında ülkenin en önemli endüstrisi petrol ve gazı kamulaştırdı ve Venezüella’nın benzeri bir tarım reformunu açıkladı. Brezilya’da ilerleme, uluslararası baskı altında olan Lula hükümetinin ortodoks mali politikalar uygulaması sonucu çok daha kısıtlı oldu. Ama bolsa familia (en fakir kesime aile yardımı) gibi, uygulamadaki önemli birkaç sosyal program halkın umudunu devam ettirdi ve Lula’nın seçimi ikinci defa kazanmasını sağladı.
Sosyal adalet ve ekonomik bağımsızlığa yönelik benzer programlar Arjantin ve Uruguay’da da, hiç olmazsa kısmen, uygulanmağa başladı ve şimdi Venezüella’nın öne sürdüğü, ve MERCOSUR (Güney Amerika Ortak Pazarı) ve Küba’nın desteklediği ALBA (Amerikalar İçin Bolivar Seçeneği) çerçevesinde işbirliği ile etkinliği artıyor. ALBA açıkça sosyalist değil ama içten kalkınma (öz yeterlilik), adil takas ticareti ve toplumsal dayanışmayı vurgulaması onu neo-liberalizm ve ABD’nin desteklediği FTAA’nın (Amerikaların Serbest Ticaret Anlaşması) kuvvetli bir karşıtı yapıyor. En azından, sosyalist girişimlerin gelişmesi için gerekli korumacı çatıyı sağlıyor.
Teori ve uygulama
Bütün bu girişimler için tutarlı bir ideoloji, teorik bir temel var mı? Hiç kimse şimdiye kadar geniş kapsamlı bir doktrin belirtmedi. Ama zaten Latin Amerikan eylemcilerinin çoğunluğu ve önderlerin istediği en son şey dogmatik bir formül yahut uzun zaman uluslararası komünist hareketleri etkilemiş olan artık fosilleşmiş bir “Marksizm-Leninizm” modeli. Ama bu kendi yaratıcı düşünceleri yok demek değil.
Kopye edilen bir model olmamakla beraber, direnişi, sosyalizmi savunmasıyla, eğitim ve sağlık hizmetlerinde yardımıyla bir esin kaynağı olan Küba’da yönetim, Fidel’in hastalığı ve ABD’nin “geçiş dönemi” tahminlerine rağmen, sosyalizminden vazgeçilmeyeceği, devam edeceği ve mükemmelleştirileceği konusunda ısrarlı. Dikkat edilecek başka bir önemli nokta: Küba İşçi Sendikaları Konfederasyonu en son yapılan 19uncu kongresinde “Küba’da sadece daha çok devrim, sosyal adalet ve sosyalizme geçiş” olacağını bildirdi. Aynı zamanda Kübalı üst düzey bir görevli Küba’nın Çin’in devlet denetimindeki dizginsiz kapitalist modelini benimsemeyeceğini ve özel sektörün küçük çapta serbest iş ve çokuluslular-devlet ortak yatırımlarıyla kısıtlanacağını doğruladı.
Fakat Küba’da “21. Yüzyıl Sosyalizmi”ne karşı tutumun ne olacağı şu ana kadar tartışma konusu olmuş değil. Venezüella ve diğer yerlerde ise, Mao’nun deyişiyle “bin fikir yarışıyor”. Chavez hükümetinde kısa bir süre bakan olan eski gerilla lideri Roland Denis Venezüella’da halk hareketlerinin amacının “yeni bir demokrasi, yeni bir düzen ve yeni bir umut” kurmak için doğal kaynakların, su, endüstri, eğitim ve sosyal hizmetlerin ve her şeyin halkın denetiminde olacağını ve “konseye karşı sorumlu, görevden alınabilen delegelerin ve halk meclislerinin gücünü yansıtan sözcülerin oluşturduğu herkesin meclisi, kolektif mecliste” konuların açıkça dile getirileceğini söyledi; “Şu anda var olan Bolivar anayasasından daha ileri gitmemiz gerekiyor” diye ısrarla belirtti.
Aralık ayında Chavez’in çarpıcı seçim zaferinden beri anayasanın sosyalizm hedeflerini yansıtacak şekilde değiştirilmesi gerektiğini söyleyenlerin sayısı artıyor. Chavez de yeni bir tek parti gerektiğini (tek bir devlet partisi değil ama bütün solu yani chavista’ları birleştiren tek bir parti) ve bu partinin eski politikacılar değil, halk tarafından, tabandan kurulmasını istediğini söyledi.
Toplumsal üretim işletmeleri
Yeni bir sosyalist seçenek görüşünü en tutarlı bir şekilde açıklayan Chavez hükümetinde çeşitli görevler yapan eski gerilla lideri Carlos Lanz oldu. Lanz bir süre için, bazılarının “iş bulma misyonu” diye tanımladığı “Vuelvan Caras” misyonunu yönetti. Ama bu misyonun asıl hedefi sadece yeni iş alanları yaratmak değil; amacı her türden kalkınma proje seçeneklerini desteklemek, eğitim ve çalışmayı, devlet bürokrasisini yok etmeyi ve demokratik planlamayı esas alarak “sosyoekonomik, politik-kültürel modeli” değiştirmek.
Lanz, hedef kolektif ihtiyaçları karşılayan, güdüsü kar olmayan “yeni bir üretim yapısı” yaratmak diyor. Ama kamu, özel ve özyönetimli ortak mülkiyetin var olduğu geçiş döneminde karma ekonomi, fiyatlar ve borsa dahil, toplumsal denetim ve kurallar olmasını gerektiriyor. Lanz’a göre, bu yeni strateji, “Kamu işletmeleri, yardımcı ekonomi, ulusal sermayenin tekel olmayan sektörü ve kentsel ve kırsal küçük ve orta boy işletmeler arasında” stratejik bir birlik gerektirecek, yani sosyo-politik deyişle, “Toplumsal Devrimci Blok’un yapılandırılması”.
Hükümetin son on sekiz aydır yaptığı işler bu lafların sadece retorik olmadığını gösteriyor. Hükümet yalnız işletilmeyen fabrikaları geri alıp işçilere devretmekle kalmadı, aynı zamanda tarım reformunu ve birçok çeşit kooperatifin kurulmasını hızlandırdı. Temmuz 2005’te Chavez yoksul batı bölgesi eyaleti Sucre’de “Birleşik Kakao Tarım-Endüstri Kooperatifi”nin açılışını yaparken, onun
yeni bir üretim yapısı olan Toplumsal Üretim İşletmelerinin (Empresas de Produccion Social – EPS) bir örneği olduğunu açıkladı. Chavez, “(Bu işletmeler) 21. Yüzyıl Sosyalizmine ekonomik dönüş noktasının tam merkezinde” dedi.
Chavez açıklamasına EPS’lerin sadece kooperatif üretim birimleri olmadığını anlatarak devam etti. Beklenen onların yerel toplumla her bakımdan bütünleşmeleri, sosyal hizmetler sağlamaları ve yalnız kooperatif üyelerinin değil, bütün toplumun ihtiyaçlarını karşılamaları. Böylece Kakao Kooperatifi daha şimdiden yerel çocuklara yemek veren bir kantin açtı ve yerel halka hizmet verecek “Barrio Adentro” tıbbi kliniğinin kurulmasına maddi destek sağladı. Chavez işçilerin üretim işlevi toplum yaşantısıyla bütünleşmeli dedi ve işletmenin kârıyla ortak bir iş fonu, toplumsal hizmetler ve bir dağıtım ağı yaratılmasını ve bir mikro-banka kurulmasını önerdi.
Chavez, “kimse bunları uyduruverdiğimizi düşünmesin” dedi. “Bir süreden beri bu stratejik planımız üzerine çalışıyorduk ve şimdi geliştiriyoruz, ilerletiyoruz ve güçlendiriyoruz.”
Toplumsal özyönetim
Venezüella’da halk katılımı ve öncülüğünün (halkın karar vermesi) kurumsal ifadesi çok kafa karıştırıcı: Ne zaman bir tür örgüt başarısız olursa, Chavez ve danışmanları derhal başka bir şey deniyor ve halkın içinden de yeni tasarımlar oluşuyor. Bunlar sonradan kabul ediliyor ve resmileştiriliyor. İlk olarak Bolivar Çemberleri vardı, sonra Yerel Halk Planlama Konseyleri ve şimdi Toplumsal Konseyler. Bunlara ilaveten daha özel işlevleri olan kurullar: Seçim Savaşı Birimleri (Sonraları İçten Kalkınma Birimlerine döndü), Yerel Su İşleri Yönetimi, Elektrik Komiteleri ve şimdi daha yaygın bir kurum olan yerel özyönetime katılan Kentsel Arazi Komiteleri.
Venezüellalılar Brezilya’nın Katılımcı Bütçe modelini de benimsemeye ve başka konularda da halkın yerel yönetimde kararlara katılmasını yaygınlaştırmaya başladı. Yerel konulara öncülük tanıyan misyonları uygulamaya sokan Toplumsal Konseyler bu gelişmenin bir yansıması; 1000-2000 nüfuslu mahalleleri temsil eden konseyler doğrudan katılımcı demokrasiyi gerçekleştiriyor.
Son zamanlarda Caracas’a bir ziyaretim sırasında şehrin dışında bir yamaçta kurulu Antimano barrio’sunda bir konsey toplantısına katıldım. Eluz bana “Biz burada kendi işlerimizi yürütüyoruz”, dedi. “Profesyonel politikacılarla hiçbir alışverişimiz olsun istemiyoruz.” Arkadaşı Francisco da tabandan halkın bütün sosyal ve ekonomik yaşamı kontrol etmesinin yeni sosyalizmin temeli olduğunu söyledi.
Bolivya’da da Evo Morales hükümeti petrol ve gazı kamulaştırırken, parasız sağlık ve eğitim programları için Küba ve Venezüella’yı yardıma çağırırken, tabandan gelen halk hareketleri de toprak ve su dağıtımından ve yerel ticarete kadar her şeyi denetlemeye başlıyor. Aynı zamanda geçen temmuzda Venezüella’nın tam üyeliğinin onaylandığı ve Küba’nın üyelik için başvuruya karar verdiği MERCOSUR (Güney Amerika Ortak Pazarı) zirve toplantısında, sosyal programlarda işbirliği ve ekonomik denkleştirmenin sağlanması için karar alındı. Bu şekilde MERCOSUR sadece gümrük birliği olmayacak, bölge bütünleşmesi için çalışacak.
Ekvador’da Rafael Correa’nın seçim zaferi bu yeni akımı güçlendiriyor. Correa’nın yaptığı ilk iş ABD ile serbest ticaret anlaşmasını reddetmek, Venezüella’yı ziyaret edip Chavez ile konuşmak ve Venezüella gibi And Paktı’ndan çekilip MERCOSUR’a katılmak istediğinden bahsetmek oldu. Kurucu Meclis’i toplamaya da söz verdi.
Sonuç ne olur hakkında karar vermek için daha çok erken ama bu girişimler bölgede neo-liberalizme karşı stratejiyi kuvvetlendirecek ve bu Venezüella ve Bolivya’nın tavandan ve tabandan emperyalizmi yıkma çabaları ile birleşince, sosyalizmi kurmak için eski tepeden inme bürokratik veya anarşistlerin tabandan kendiliğindenciliğe bel bağlayan metotlarından daha etkili olabilir. Sam Amca’nın arka bahçesinde “21. Yüzyıl Sosyalizmi” gerçekten gündeme gelebilir.
(Red Pepper Blog)
2 Şubat 2007
[Venezuelanalysis’den Emine Kunter tarafından Latinbilgi için çevrilmiştir]