UNCTAD, Birleşmiş Milletler’in kalkınma, dış ticaret ve uluslararası yatırımlar konularında uzmanlaşmış bir yan kuruluşudur. Geçenlerde (Türkçeye çevirirsek) Doğrudan Yabancı Yatırımların Rolünü Yeni Baştan Düşünmek başlığını taşıyan bir incelemesi yayımlandı. Bu yayın doğrudan yabancı yatırımlar (kısacası ”DYY” ) ile gelişme süreci arasındaki bağlantıları, özellikle Afrika bağlamında inceliyor. Ancak, Afrika değerlendirmesini, Üçüncü Dünya’nın diğer coğrafyalarındaki DYY bulgularına […]
UNCTAD, Birleşmiş Milletler’in kalkınma, dış ticaret ve uluslararası yatırımlar konularında uzmanlaşmış bir yan kuruluşudur. Geçenlerde (Türkçeye çevirirsek) Doğrudan Yabancı Yatırımların Rolünü Yeni Baştan Düşünmek başlığını taşıyan bir incelemesi yayımlandı. Bu yayın doğrudan yabancı yatırımlar (kısacası ”DYY” ) ile gelişme süreci arasındaki bağlantıları, özellikle Afrika bağlamında inceliyor. Ancak, Afrika değerlendirmesini, Üçüncü Dünya’nın diğer coğrafyalarındaki DYY bulgularına dayanan bir dizi çözümleme ile birleştiriyor ve ”Kalkınmak istiyorsanız, kapılarınızı sonuna kadar doğrudan yatırımlara açınız” diye özetlenebilecek stratejik öneriyi eleştirel bir mercek altına alıyor.
Altı ay kadar önce bu köşede Türkiye’deki DYY saplantısını eleştirmiştim. Son günlerde Türkiye’de DYY fanatizminin yeni baştan pompalanması, beni aynı konuya dönmeye zorladı. Ancak, bu kez altı ay önceki görüşlerimi tekrarlamak yerine UNCTAD’ın bulgu ve saptamalarını okurlarımla paylaşmayı yeğliyorum.
Önce bir soru: Gelişmekte olan diğer coğrafyalarla karşılaştırılırsa, bazılarının ileri sürdüğü gibi Türkiye’de DYY gerçekten çok mu düşüktür?
Mutlak rakamları karşılaştırmak yerine UNCTAD iki göreli gösterge kullanıyor: DYY girişlerinin kişi başına büyüklüğü ve milli gelire oranı … Türkiye verilerine göre kişi başına DYY’nin 2003 ve 2004 ortalaması 32 dolardır. UNCTAD bulguları, farklı ”Güney” coğrafyalarında 2003’e ait bu ortalamayı veriyor ve Türkiye’yi aşan tek bölgenin kişi başına 93 dolarlık DYY ile Latin Amerika olduğu ortaya çıkıyor. Toplam DYY girişlerinde aslan payını alan Asya’nın kişi başına ortalaması ise 29 dolarda kalıyor.
DYY girişlerinin milli gelire oranına baktığımızda, Türkiye’de 1994-2003 yılları arasında bu oranın yüzde 0.67 olduğunu saptıyoruz. UNCTAD ”Güney” coğrafyaları içinde aynı dönemde bu oranı aşan hiçbir büyük bölge olmadığını belirliyor. Alt-bölgelere indiğimizde sadece petrol zengini Batı Asya yüzde 0.80 ile Türkiye’nin üzerindedir. Bize en çok yaklaşan alt-bölge ise yüzde 0.45’lik bir ortalamayla Güney Amerika’dır. ”Gelişmekte olan” coğrafyanın en hızlı büyüyen ülkelerini içeren Doğu ve Güney Asya için ise yüzde 0.16’lık bir oran söz konusudur.
Şüphesiz, Türkiye ile bölgesel ortalamaları karşılaştırmak yanıltıcı olabilir. Tek tek ülkeler alındığında Türkiye’nin üstünde göstergelere ulaşan örnekler ortaya çıkmaktadır. Kişi başına DYY’de 150-200 dolarlık düzeylerde dolaşan Malezya, Şili ve 75 dolarlık bir ortalamaya ulaşmış görünen Meksika örneklerinde olduğu gibi… Ancak, Üçüncü Dünya’ya giden DYY akımlarından toplamda aslan payını alan Çin’de bu ortalama Türkiye’nin çok altındadır.
Görüldüğü gibi, göreli büyüklükler ve oranlar dikkate alındığında ”Türkiye’ye çok az DYY giriyor” diye ağlaşanlar yanılmaktadırlar.
DYY’nin etkilerini ”kalkınmacı” bir perspektifle inceleyen UNCTAD benim altı ay önce vurguladığım savları destekleyen bir dizi uyarı getiriyor. Bazılarını basitçe özetleyelim:
* Kapasite arttırıcı yabancı yatırımlarla, (yabancıya dönük özelleştirmelerde olduğu gibi) mülkiyetin salt el değiştirmesinden ibaret olan DYY arasında ayrım yapınız; etkileri çok farklıdır.
* DYY girişlerinin ulusal yatırımların düşmesine ve yerli işletmelerin tasfiyesine yol açması söz konusu olabilir; bu durumlarda büyüme hızı düşebilecektir.
* Dış dengede ilk aşamadaki net döviz girişleri ile sağlanan olumlu etki, orta dönemde kâr transferleri sonunda, ayrıca ihracata yönelmeyen ve/veya yüksek ithalat eğilimi gösteren DYY türleri söz konusu olduğunda olumsuza dönebilir.
Ancak, bunların da ötesinde UNCTAD şu önemli uyarıyı yapıyor: ”Toplumsal bakımdan kazançlı olup olmadığı, DYY girişlerinin kalkınma hedefleriyle tutarlılığına, gelirin artışı, bölüşümü, istihdamın genişlemesi, yeni becerilerin, teknolojilerin edinilmesi ve ödemeler dengesi istikrarı üzerindeki etkilerine bağlıdır.” Bu ifade, ”Kalkınma hedeflerine ulaşmayı sağlayan araçlar arasında DYY’nin rolü nedir?” sorusu ile bağlantılıdır.
Türkiye’nin bugünkü ortamında ise, egemen çevreler ve siyasi iktidar için ”kalkınma hedefleri” diye bir şey yoktur. Bu boşlukta, araçlar, hedefler haline dönüşmüştür. Hangi türden olursa olsun, yabancıların doğrudan yatırımları ekonomiyi yönetme iddiasında olanların temel amaçlarından biri haline gelmiştir.
Eskilerin ifadesiyle ”bizatihi” bir temel amaç mertebesine yükselince, DYY’nin etkilerini, sonuçlarını çözümlemek ve tartışmak da gündem dışı olacaktır.