Emperyalizm, bu gücüne dayanarak ideolojik ve kültürel hegomanya yanında açık politik ve askeri baskı mekanizmalarını da eskisine oranla daha çok devreye sokmaya başladı. Bu olgu, dünya çapında emekçilerin bir yandan büyük ölçüde örgütsüzleşmesine neden oldu. Bir yandan da emekçilerin ulusal ve yerel sınırlar içine çekilmesine neden oldu. Daha da önemlisi kendi ideolojisi doğrultusunda ekonomik sosyal […]
Emperyalizm, bu gücüne dayanarak ideolojik ve kültürel hegomanya yanında açık politik ve askeri baskı mekanizmalarını da eskisine oranla daha çok devreye sokmaya başladı. Bu olgu, dünya çapında emekçilerin bir yandan büyük ölçüde örgütsüzleşmesine neden oldu. Bir yandan da emekçilerin ulusal ve yerel sınırlar içine çekilmesine neden oldu. Daha da önemlisi kendi ideolojisi doğrultusunda ekonomik sosyal düzenine uygun insan tipi yaratma olanaklarına kavuştu.
Teknolojinin gelişmesi ve bu teknolojinin burjuvazinin tekelinde bulunması nedeniyle işçi ve emekçi kesim yoğun bir şekilde burjuva ideolojisi ve telkini altında bulunmaktadır. Bu ideoloji ve telkin kitle iletişim araçları ve burjuva kurum ve kuruluşları aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Her gün ve her dakika yeniden üretilmektedir. Bu yoğun burjuva ideolojisi ve telkini emekçilerin yaşam biçimini, değer yargılarını, tutum ve davranışlarını, ve giderek kişiliklerini bu yönde oluşturmaktadır. Bunun anlamı burjuvazinin kendi ekonomik ve sosyal düzenine uygun insan tipi yaratmasıdır. Öyle bir insan tipi ki; yalıtılmış, yalnızlaştırılmış, duyarsızlaştırılmış, atomlaştırılmış bir insan tipi.
Kapitalizm yerel ilişkileri ortadan kaldırarak yetenek ve gereksinmeler çerçevesinde sonsuz gelişme potansiyeline sahip olan yeni bir etkinlik öznesi yaratmıştır. Ancak bu etkinlik öznesi olan bireyin önü yine kapitalizm tarafından kesilir. Kapitalizmin yarattığı yabancılaşma ortamı etkinlik sahibi olan bireyin etkinliğinin öznesi olma olanağını ortadan kaldırır. Birey yaşamın nesnesi olarak sürece katar ve üretimine yabancılaştırır. Bunu da bütün kurum ve grupları ile destekler. Kapitalizmin bütün kurum ve grupları adeta yabancılaşmayı yeniden üretir. Birey, sonsuz yetenek ve gereksinmelerini karşılayamaz. Bunun anlamı bireyin bu toplumda yeteneklerini açımlayamamasıdır. Yetenek ve gereksinmelerini açımlayamayan birey mutsuz yitik ve duyarsızdır. Kendi emeğine kendisine ve çevresine yabancıdır. İlişkiler insani değildir. Meta ilişkisi içindedir. Yaşamına yön veren metadır. Öyle ki, kapitalist toplumda bireyler paraları ölçüsünde ilişkiye girebilirler. Deyim yerinde ise parası ölçüsünde adamdır. Örneğin 180 milyon alan bir emekçiyi düşünelim, 180 milyon alan bir emekçi, kapitalist toplumda ancak aldığı para oranında ilişki kurabilir. Çevresi yaşamı parasıyla sınırlıdır ve köle bireydir. Özünde ilişkiyi kuran kendisi değil parasıdır. Bu ilişkiyi üreten kapitalist toplumun kendisidir. Kapitalist toplumun hakim ideolojisi köle bireyi yeniden ve yeniden üretmenin çabası içindedir.
Ancak kapitalist toplum, kendi bünyesinde egemen olarak burjuva kurum ve grupları barındırmakla birlikte en azından nüve olarak, proletaryanın kurum ve gruplarını da barındırır. Bu kurum ve gruplardan biri sendikalardır. Sendikalar bu anlamda proleter ideolojisi doğrultusunda bireyin tutum ve değerlerini, davranışlarını ve kişiliklerini evirecek alanlardır. Yani özgür bireyleri yaratmanın çabasını örecek araçlardır. Çünkü sendikalar burjuva ideolojisinden kısmen bağımsızdır. Bunun anlamı burjuva ideolojisini de taşıdığıdır. Bu nedenle de hem burjuvazi hem de emekçi sendikaya ihtiyaç duyar. Burjuvazi sendikaları burjuva işleyişi egemen kılmaya çalışır. Kendi idelojisini ve politikasını sendikalar aracılığıyla kitlelere dayatmak ister. Kitlelerin bilincini çarpıtmak ve kitleleri kişiliksizleştirmek, kontrol altına almak ister. Sendikaları düzenle uyuşmanın araçları olarak görür. Sendikaları ilkelerinden uzaklaştırır. Sendika yönetimini üyelerinden yalıtmak ister. Onları kitlenin denetiminden uzak tutmak ister. Bunu yaptığı oranda uysal duyarsız ve atomlaştırılmış köle bireyler yaratacağını bilir. Buna karşın işçi (emekçi ) nin sendikalardan çıkarı; proleter ideolojidedir. Sendikaları özgür toplumu ve özgür bireyleri yaratmanın araçlarından biri olarak görmektedir. Sendikalarda demokratik işleyişi egemen kılmak işçinin (emekçinin) çıkarınadır. Bu anlamda denetlediği, mücadeleye katıldığı oranda özgürleşeceğinin farkına varmalıdır.
Kapitalizmin yalıtılmış, yalnızlaştırılmış, duyarsızlaştırılmış, atomlaştırılmış bencil birey tipinin; duyarlı, mücadeleci, çok yönlü, kollektivist birey haline gelmelerinde sendikalara görev düşerken; Ayrıca sendikayı sınıfın ihtiyaçları doğrultusunda mücadeleci hatta çekecek, burjuva ve devletin ideoloji ve politikasından bağımsızlaştıracak anlayış ve bireylere de görevler düşüyor.
Mustafa Arslan
Eğitim Sen İzmir 2 Nolu Şube