Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi üç acil talebini dile getirmek için hem Meclis komisyonunun vakit kaybetmeden kurulması gerektiğini ifade etmek, hem de bu komisyonun kadınların, kadın örgütlerinin sözünü duyması gerektiğini söylemek için Meclis önündeydi
Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi’nin çağrısıyla İstanbul, İzmir, Adana, Bursa, Tekirdağ, Kocaeli’den kaldırılan araçlarla Ankara’ya “Meclis göreve” demek için ulaşan kadınlar basın açıklaması yaptı.
Ülkenin birçok kentinden Ankara’ya gelen kadınlar, Güvenpark’ta toplanarak Meclis’e yürümek istedi. Ancak polis, otobüslerle alana gelen kadınların parka inmesine izin vermedi. Kadınların bulunduğu otobüsleri durduran polis, şoförlere “araçlarınızı bağlarız” tehdidinde bulundu.
Yapılan tehdit üzerine bazı şoförler araçlarını geri çekmek isterken, kadınlar araçlardan inerek yürüyüşe geçmek istedi. Ancak polislerin baskısıyla araç kapılarının açılması engellendi. Engellemelere tepki gösteren kadınların bulunduğu araçlar, Meclis’in Çankaya kapısına götürüldü. Burada indirilen kadınlardan bir grup, engellemelere rağmen Meclis’e doğru yürüyüşe geçti.
Meclis Parkı’na ulaşan kadınlar burada bir basın açıklaması yaptı. Açıklama Türkçe ve Kürtçe okundu. Açıklamada şunlar söylendi:
Bizler onlarca yıldır farklı zeminlerde barış için mücadele eden, farklı siyasetlerden, farklı toplumsal hareketlerden gelsek de barışa ihtiyacımızda ortaklaşan kadınlar, LGBTİ+lar olarak buradayız. Barışı da, Kürt sorununda tekçi, güvenlikçi anlayışın, yani bir halkın varlığını ve bugün her türlü itirazı ‘terör’ olarak tarifleyen anlayışın terk edilip demokratik, eşitlikçi bir çözüm geliştirilmesi odağında ele alıyoruz.
Ama elbette bunun daha geniş bir bağlamın parçası olduğunun farkındayız. Bununla bugün Suriye’de, İran’da, Gazze’de, Lübnan’da yaşananlar arasında, yani büsbütün coğrafyaları bölüşülecek kaynak olarak gören emperyalist güçlerin çıkarlarına teslim olmamak arasında bir bağ kuruyoruz. Bununla, bölgede molla rejimi gibi Kürtlere, kadınlara, LGBTİ+lara, solculara, kısacası istediği kalıba girmeyene yaşam hakkı tanımayan yönetimlere razı gelmemek arasında bir bağ kuruyoruz. Bununla bugün dünyanın sessiz kaldığı Kürt, Alevi, Ezidi katliamları, Gazze’de İsrail’in süren soykırımı arasında bir bağ kuruyoruz. Yine aynı şekilde, devletin Kürt sorunu ekseninde yıllarca uygulayarak geliştirdiği kayyum gibi, her ses çıkaranı cezaevine atmak gibi baskı politikalarının bugün nasıl kapsamının genişletildiğini görüyoruz, deneyimliyoruz. Her gün yeni operasyonlara, gözaltılara, belediyelerin fethedilecek cephe ilan edilmesine, sokakların ve var oluşların yasak edilmesine, Onur Yürüyüşleri’ne katılmayı bırakalım “katılma ihtimali olanların” bile tutuklanmasına, Beyoğlu’nun ortasında polisin gözü önünde bina basan cihatçıların değil onlara tepki gösterenin cezalandırılmasına, halka, köylüye, doğaya, işçiye düşman yasaların torbaya doldurulup geçirilmesine uyanıyoruz. Bugün sırf bu yüzden yine bu meclisin kapısının önünde nöbet tutan Akbelen direnişçilerine, çevrecilere ve köylülere buradan selam gönderiyoruz. Bizim mücadelelerimiz iç içe, biliyoruz. Madenden kar eden sermaye sahipleri savaş ticaretinden de kar ediyor, biliyoruz. Bugün “aile” deniyor, kadınlar, LGBTİ+lar katlediliyor. “Doğum oranları” deniyor, çocuklar evlendiriliyor, istismar ediliyor ya da işçiliğe zorlanıyor; aç, yoksul, geleceksiz bırakılıyor. Buna karşı çıkan suçlu, kadınları dövenler pek suçlu değil. Adına ister hukuksuzluk ister ikili hukuk diyelim, savaşın kanunu artık yaşamın her alanını kuşattı. Ve bunun bu ülkede normalleşmesi başta Kürt halkına yönelik savaş politikalarıyla oldu. Bugün hem kendi sokağımızda hem de Orta Doğu’da başka türlü bir seçenek için, barış mücadelesi vermemiz gerektiğini biliyoruz.
Tam da bu yüzden, biz kadınlar barışın inşası, Kürt sorununun barış içinde demokratik ve eşitlikçi çözümüne doğru bir yol açılması için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden üç somut talepte bulunuyoruz. Bu taleplerin karşılanması bir lütuf değil, demokratik bir zorunluluktur.
Açıklamanın devamında üç talep öne çıkarıldı:
Siyaset suç olmaktan çıksın. Buna zemin sağlayan Terörle Mücadele Kanunu gibi kanunlar kaldırılsın, hasta tutsaklar başta olmak üzere siyasi mahpuslar özgür bırakılsın.
Sınır ötesi harekâtlara, özel güvenlik bölgesi uygulamalarına, askeri yığınağa derhal son verilsin.
Tüm kayyumlar geri çekilsin!
Açıklamanın sonunda “Bu üç talep yalnızca “barışa ihtiyacım var” diyen kadınların değil, toplumun bütününün temel ihtiyacı ve buradan başlayarak çok daha fazlasını konuşabiliriz” denilerek şunlar söylendi:
Türk Ceza Kanunu’ndaki kadın düşmanı uygulamaları, LGBTİ+ların yaşam hakkına, var oluşuna karşı açılan savaşı ve bunun üzerinden siyaseti dizayn etme çabasını, üniformalıların cinsel şiddetini, yargının bağımsız olmamasını, eğitimdeki eşitsizliği, zorla yerinden edilmeleri, köy boşaltmalarını, kayıpları ve kayıp yakınlarını, KHK’larla yaratılan güvencesizliği, yoksulluğu, adaletsiz bütçeyi, ekolojik yıkımı…
Biz feministler, Kürt Kadın Hareketi, kadın örgütleri ve kadın hareketinin farklı bileşenleri olarak, barışa ihtiyacım var diyen kadınlar olarak bugün meclisin önünden hem meclise hem kamuoyuna bir kez daha sesleniyoruz:
Meclis acilen barışın hukuki zeminini oluşturmak için görev almalı. Bunu hep birlikte talep etmeliyiz. Barış için siyaset suç olmaktan çıkmalı, siyasi tutsaklar özgür kalmalı, kayyumlar ve buna imkan veren KHK geri çekilmeli, sınır ötesi operasyonlar durmalı. Bunlar için hemen bugün harekete geçilmeli. Bize dayatılan, silahlar susarken militarizmin, şiddetin, eşitsizliğin sürdüğü özgürlüklerin yok edildiği bir “barış”ı kabul etmiyoruz.
Kürt halkının da, kadınların da, köylülerin de, işçilerin, emekçilerin, LGBTİ+ların, Alevilerin de, tüm ezilen kesimlerin eşit olduğu, hukukun bir avuç imtiyaz sahibi için değil hepimiz için işlediği, sahici, kalıcı ve toplumsal bir barış istiyoruz.
Açıklamanın Kürtçe okunmasının ardından Gültan Kışanak’a söz verildi. Kışanak barışın niçin gerekli olduğunu ve kadınlar için niçin hayati olduğunu açıkladı.
Eylem sloganlarla sona erdi.
Sendika.Org