Tuzla’da bir sanayi sitesinde bulunan vernik fabrikasında büyük çaplı patlama meydana geldi. Yangın, kontrol altına alındı. Patlamanın ve yangının fabrikada bıraktığı hasar havadan görüntülendi. İstanbul Valiliği tarafından olaya ilişkin yapılan açıklamada, yangında 3 işçinin hayatını kaybettiği, 9 işçinin ise hafif yaralandığı belirtti
Tuzla’da Vernikçiler Sanayi sitesi içerisinde bulunan bir vernik fabrikasında saat 13.00 sıralarında büyük çaplı patlama meydana geldi. Patlama sesi Tuzla çevresindeki farklı ilçelerinden de duyuldu. Patlamanın ardından fabrika yanmaya başladı. İhbar üzerine olay yerine itfaiye ekipleri sevk edildi. Ara ara patlamaların yaşandığı yangın nedeniyle gökyüzüne yoğun dumanın yayıldığı da görüldü. Yangın kontrol altına alındı.
İstanbul Valiliği tarafından Tuzla’daki yangına ilişkin yapılan açıklamada, “Bugün saat 13.15’te Tuzla ilçesi Ortamahalle Atayolu Caddesinde kimyevi üretim yapılan, Boya ve Vernikçiler Kooperatifindeki bir fabrikada henüz belirlenemeyen bir sebeple yangın meydana gelmiştir. Olay yerine ivedilikle itfaiye, ambulans, güvenlik ve AFAD ekipleri sevk edilmiş, yapılan müdahale neticesinde yangın kontrol altına alınmış, soğutma çalışmaları devam etmektedir. Ayrıca, yakın bölgedeki otluk alana sirayet eden yangın Orman Bölge Müdürlüğü ekiplerince söndürülmüştür. Yangında hafif şekilde yaralanan 9 işçimize sağlık ekiplerince müdahale edilmiş, T.A, M.Ö ve T.T adlı 3 işçimiz maalesef hayatını kaybetmiştir. Yangında hayatını kaybeden işçilerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır ve başsağlığı, yaralanan işçilerimize de acil şifalar diliyoruz” ifadelerine yer verildi.
İstanbul Tuzla’da bir fabrikada meydana gelen patlamayla ilgili olarak DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Seyit Aslan açıklama yaptı. Açıklama şu şekilde paylaşıldı:
İstanbul Tuzla’da Vernikçiler Sanayi Sitesi’ndeki bir fabrikada 29 Nisan 2022 Cuma günü öğle saatlerinde güçlü bir patlama yaşanmış ve patlama nedeniyle 3 işçi ölürken, 9 işçinin yaralandığını bildirilmiştir.
Nedenleri sonrasında netleşebilecek olan bu facianın, aslında bilinebilecek nedenlerle, yani işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin uygun biçimde alınmaması sonucu gerçekleştiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Bu facianın nedenleri, ilgili mevzuatlarda çok incelikli değişikliklerin yapıldığı torba yasalarda yatmaktadır. Yukardan aşağı işçi sağlığı ve iş güvenliği alanını kuralsız hale getiren sermaye ve onların iktidarının bizzat kendisidir. İktidarın üzerinde yükseldiği sermayenin birikim rejiminin karakteri temel olarak aşırı sömürü ve güvencesizlik üzerine kurulmuştur. Kamusal bir işçi sağlığı ve iş güvenliği sistemini inşa etmek bu birikim rejimimin karakteriyle tamamen çelişmektedir.
Sermayenin aşırı üretimi ve kar için engel gördüğü her düzenleme iktidar tarafından ya gevşetilmiş, ya belirsiz hale getirilmiş ya da sürekli ötelenmiştir.
Bu çerçevede ele alındığında, yaşanan facianın ATEX (Patlamadan Korunma Dökümanı) direktifleriyle bağlantısı ele alınmak durumundadır. Çünkü işyerinde patlayıcı ortam oluşma ihtimali, kalıcılığı, statik, elektrik, diğer tutuşturucu kaynaklar ve bunların aktif hale gelme olasılıkları gözden kaçırılmaması gerekmektedir.
İşletme, yaptığı işin yarattığı tehlike ve risklere uygun alınması gereken ana önlemleri almış mıdır? “Patlamadan Korunma Dokümanı”nı gerçekten o fabrikanın gereklerine uygun olarak düzenlemiş midir? Bu önemli dokümana uygun tehlike ve risk değerlendirmelerini yapmış, çalışanlarını bu patlayıcı üretimine uygun eğitimden geçirmiş ve onlara patlayıcı ortamlarda alınması gereken önlemleri anlatmış ve özel kişisel koruyucu donanımı sağlamış mıdır?
Her kazadan sonra bu hayati dokümanlar değiştirilmiş ve geliştirilmiş, buna uygun tedbirler alınmış mıdır? Faciaya bakılınca alındığını söylemek çok zor: Gerekli tedbirler alınmış olsa zaten bu patlama olmazdı, bu katliam yaşanmazdı.
Sorun sadece teknik önlemlerin alınmaması sorunu değildir. Bu yaşananlar, açgözlü sermayenin çıkarları için siyasal iktidarın yaptığı değişiklerle, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini piyasanın gereklerine uydurmasının bir sonucudur. Bu yaşananlar işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatını piyasa aktörlerine( hizmet alan ve satan) açmalarının sonucudur.
Siyasal müdahalelerin yarattığı değişiklikler, yetkili kurumların denetim ve yaptırımlarını sürekli gevşetmekte dolayısıyla engellemektedir. Sermayenin taleplerine uygun düzenlemeler böylesi işletmelerde denetim ve yaptırımları işlevsiz kılmış, dizginsiz bir sömürü ilişkilerinin de önünü açmıştır.
Zaten çökmüş bir sistem üzerine oluşturulmuş işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuatı, sürekli sermaye lehine olacak şekilde değiştirildiğinde böylesi facialar kaçınılmaz hale gelmektedir.
Bu sermaye birikim rejimi işçileri öldürmektedir. Bu birikim rejiminin ortadan kaldırılması elzemdir. Kamusal bir işçi sağlığı iş güvenliği anlayışı hızla yaşama geçirilmek durumundadır. Bunun için sendikaların, meslek oda ve birliklerinin bu politikalarda etkin rol alması olmazsa olmaz önemdedir. Ve son olarak, ülkemizde bir İSİG sisteminin kurulması için sendikalar, meslek oda ve birlikleri ve üniversitelerin içinde olduğu özerk-demokratik bir kurumsal yapı oluşturulması konusunda etkili bir mücadele verilmesi kaçınılmazdır.
DİSK yaşanan bu faciaların ve katliamların peşini asla bırakmayacak ve kamusal işçi sağlığı iş güvenliği için mücadelesini sürdürecektir.
Sendika.Org