Gençlik örgütleri ve 78’liler Girişimi’nin çağrısıyla Beyazıt ve Halepçe katliamlarının yıldönümünde İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde eylem yapıldı
16 Mart 1978 Beyazıt Katliamı ve 16 Mart 1988 Halepçe Katliamı’nın yıldönümünde üniversite öğrencileri ve 78’liler Girişimi’nin çağrısıyla, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde açıklama yapıldı.
Üniversite öğrencilerinin “Beyazıt ve Halepçe katliamını unutmayacağız”, 78’liler Girişimi’nin “16 Mart Katliamı’nı unutmadık, unutturmayacağız” yazılı pankartların açıldığı eylemde, “Beyazıt faşizme mezar olacak”, “Beyazıt Katliamı’nın hesabı sorulacak”, “16 Mart’ı unutma, unutturma”, “Halepçe’yi unutmadık”, “Unutmayacağız, affetmeyeceğiz”, “Onların tarihi inkar, katliam, bizim tarihimiz direniş” dövizleri taşındı.
İstanbul Üniversitesi’nde Beyazıt ve Halepçe anması: “Unutmadık, unutturmayacağız”https://t.co/96QBRbND3A pic.twitter.com/34eRuciUsv
— sendika.org (@sendika_org) March 16, 2022
78’liler Girişimi adına söz alan İstanbul Üniversitesi İktisat bölümü mezunu dönemin tanığı bir yurttaş söz aldı.
78’liler Girişimi, Eczacılık Fakültesi önünde açıklama yaptı: “16 Mart’ın hesabı sorulacak”https://t.co/96QBRbND3A pic.twitter.com/NBhUwkYJJR
— sendika.org (@sendika_org) March 16, 2022
Yapılan açıklamada, 44 yıl önce Beyazıt’ta yaşanan bombalı ve silahlı saldırının, günler öncesinden bilinmesine rağmen engellenmediği hatırlatılarak, “İstanbul Emniyeti’ne gönderilen bir bilgi notunda, ‘sol gruba mensup öğrencilerin fakülteye devam etmeleri halinde 8-10 gün içinde bu grubun üzerine bomba atılacağı’ ihbar edilmesine rağmen bırakalım güvenlik önlemlerini, öğrenciler katliama açık hale getirilmişti” denildi.
Açıklamada ayrıca, katliama karşı kitlesel tepkilerin etkisiyle bir grup MHP yöneticisi ve Ülkü Ocakları mensubu hakkında soruşturma başlatıldığı, bir kısmının takipsizlikle sonuçlandığı ve bir kısmının da 1 Nolu Sıkıyönetim Mahkemesi’nde açılan davada yargılansa da 1982’de delil yetersizliğinden beraat ettiği hatırlatıldı.
Katledilen devrimci öğrencilerin dönem arkadaşı avukatların, 1997’de davanın yeniden açılmasını sağladığı belirtilerek şöyle denildi:
Saldırının olacağını bildikleri halde hiçbir güvenlik tedbiri almadıkları gibi gerçekleşmesini kolaylaştıran güvenlik kuvveti amirleri ve saldırganların yakalanmasını engelleyenler, saldırıyı gerçekleştirenler ve türlü kirli bağlantılar bir bir açığa çıkarılıp, mahkemeye çağrıldılar. Ancak önemli bir kısmı mahkemeye gelmedi. Ayrıca mahkeme bu konuda caydırıcı da davranmadı. Katliamı kolaylaştıran resmi görevliler aklandı. ‘Ünlü’ işkenceci İstanbul Emniyet müdürü Şükrü Balcı, Süreyya Sanlı gibi polis şefleri ‘görevinde kayıtsız kalmakla’, Emniyet Amiri Reşat Altaylı ‘öğrencileri dışarıda götürmesi gereken noktaya kadar koruması gerekirken üniversite kapısında terk etmekle’ suçlanmışlar, 12 Eylül günlerinde mağdurlara haber verilmeden yargılanıp aklanmışlardı. Reşat Altaylı, Oral Çelik, Meral Çatlı, Haluk Kırcı, Murat Bayrak ve 12 Mart’ta Denizler’in savcısı Baki Tuğ’un aralarında olduğu 11 kişi hakkında 13 Mayıs 1997’de suç duyurusu yapılacaktı. Olayın dış bağlantıları da kısmen ifşa olacaktı. Planlayıcılardan Nasibullah Türker olaydan sonra Almanya’ya, Nazi geçmişli CIA ajanı Ruzi Nazar’ın yanına dönecekti. 16 Mart davası, doğrudan bir kontrgerilla davasıydı. 2008 yılında kontrgerilla ile hesaplaşacağı iddia edilen Ergenekon davasının başladığı gün davanın ‘zaman aşımı’ kararı ile sonuçlanması tarihin ironisiydi. Soykırım, katliam, işkence gibi insanlık suçlarında zaman aşımı olamayacağı biçimindeki insanlığın hukuki müktesep hakkına rağmen böyle oldu. Davamız bitmedi, adalet mücadelemiz sürüyor.
Üniversite öğrencileri adına yapılan açıklamada ise “16 Mart 1978 yılında devrimci öğrenciler, saldırı tehdidine karşı İstanbul Üniversitesi Merkez Kampüsünden toplu çıkış yaptıkları esnada üzerlerine atılan bomba ve ardından açılan yaylım ateşiyle saldırıya uğradı; 7 öğrenci yaşamını yitirirken onlarcası yaralandı. Dokuz gün öncesinden ihbar edilmiş katliamdan haberdar olan devlet katilleri korudu, akladı” denildi.
Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı:
Hatice Özen’i, Cemil Sönmez’i, Baki Ekiz’i, Turan Özen’i, Abdullah Şimşek’i, Hamit Akıl’ı ve Murat Kurt’u yaşamdan koparan katilleri iyi tanıyoruz. Saray Rejimi’nin besleyip kolladığı faşist çeteler bugün de Akdeniz Üniversitesi’nde, Cebeci’de, Beyazıt’ta devrimci öğrencilere yönelik saldırılar gerçekleştirmeye devam ediyor. Beyazıt katliamının tarihin tozlu raflarına kalktığını düşünen failler, devrimcileri faşist saldırılarla yıldırabileceğini düşünen bu eli kanlı çeteler ve iktidar bilsin ki; helalleşmek için kurulan masaları yıkacağız. Kanı dökülen, geleceği ve hayatı elinden çalınan her bir öğrencinin hesabını sorana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.
Üniversite öğrencileri “Katillerden hesabı gençlik soracak” sloganıyla açıklamaya başladı: “İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde, aynı gün gerçekleşen iki katliamı, Beyazıt ve Halepçe Katliamlarını anmak üzere bir araya geldik.”https://t.co/96QBRbND3A pic.twitter.com/n2mqf6noma
— sendika.org (@sendika_org) March 16, 2022
16 Mart 1988’de Irak devletinin, kendisine itaat etmeyen Kürt halkını Halepçe’de kimyasal ve zehirli gazlarla katlettiğinin belirtildiği açıklamada, devamla şunlar kaydedildi:
Var olmak için durmaksızın savaşlar yaratan bu sömürü düzeni, bugün de Ukrayna’da yaşayan halkların hayatına mal oluyor. Halk için ölüm, yıkım, yoksulluk ve kitlesel göç getiren savaşa karşı Beyazıt Katliamı’nda katledilen devrimcilerin, yerkürenin pek çok bölgesini varlığı ve genişleme hedefiyle istikrarsızlaştıran NATO’ya karşı sürdürdükleri antiemperyalist ve savaş karşıtı mücadeleden aldığımız mirasla söylüyoruz: Bizler için tutulacak tek taraf adil, eşit ve onurlu bir barıştır. Bugün unutmamak ve unutturmamak üzere bir araya geldiğimiz Beyazıt ve Halepçe Katliamlarının failleri, her ay yüzü aşkın işçiyi iş cinayetlerine kurban edenler; İstanbul Sözleşmesi’nden çekilerek kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik şiddeti meşru ve cezasız kılmaya çalışanlar, Sibel’in ve Hakan’ın geleceğini çalanlar, Enes’i bizden koparan tarikatları kollayanlardır.
Üniversite öğrencileri tüm sıra arkadaşlarına “Gelin, bizlere yalnızca geçinme kaygısı ve geleceksizlik vaat edenlerle, kampüslerimizin kapısını bizlere kapatıp başıbozuk, eli kanlı çetelere açanlarla, barınma hakkımızı elimizden alıp bizleri tarikat ve cemaatlerin kucağına itenlerle birlikte mücadele edelim” çağrısıyla açıklamayı sonlandırdı.
Sonrasında söz alan bir üniversiteli açıklamalarda bulundu.
Eylem, Beyazıt Marşı’nın söylenmesinin ardından İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önüne karanfil bırakılmasıyla sona erdi.
Eylem, Beyazıt Marşı'nın söylenmesinin ardından İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önüne karanfil bırakılmasıyla sona erdi.https://t.co/96QBRbND3A pic.twitter.com/3mmLt3RX52
— sendika.org (@sendika_org) March 16, 2022
Sendika.Org