Kürt seçmenin yoğun olduğu semtlerdeki pazarlarda yanımıza yaklaşıp “Bizi kandıramazlar, gözümüzü kapatacağız, İmamoğlu’na oy vereceğiz. Kürtler artık eski Kürtler değil” diyenler oldu. AKP seçmeninin yoğun olduğu bir semtin pazarında İmamoğlu için çalışma yaptığımızı görünce bize tepki gösteren orta yaşlı bir kadına kendi oğlu şöyle cevap veriyordu: “İmamoğlu yedi bela Hüsnü gibi hepsinin hakkından geliyor, ondan çekemiyorsunuz”
Ekrem İmamoğlu’nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni (İBB) 31 Mart yerel seçimlerinde kazanması üzerine AKP’nin YSK’ye yaptığı itiraz sonucu İBB seçiminin 23 Haziran’da tekrarlanacağı açıklandı. Tekrarlanan seçimde İmamoğlu, oy farkını 59 kat arttırarak 806 bin 415 oy farkıyla kazandı. İmamoğlu’nun yüzbinlerce oy farkı ile seçimi kazanmasının elbette birçok nedeni var. Bu yazıda İstanbul seçiminin kazanılmasında önemli bir paya sahip olan Esenyurt ilçesinden izlenimlerimi aktaracağım.
Esenyurt, 900 bine yakın nüfusuyla İstanbul’un en kalabalık ilçesi ve İstanbul’un en büyük işçi havzalarından biri durumunda. Ayrıca sol seçmenin kendisini hissettirdiği ve Kürt nüfusunun yoğun olduğu bir ilçe. Bu durumdan yola çıkarak Esenyurt için İstanbul seçimlerinin kırılmalar yaşadığı fay hatlarından biri diyebiliriz. Son yıllarda sıkça dillendirilen “Esenyurt’u alan İstanbul’u alır” sözü bu gerçeği daha net ortaya koymaktadır. (16 Nisan Referandumu, 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde Esenyurt ilçesindeki sonuçlar ile İstanbul genelindeki sonuçların birbirini desteklediği görülecektir.)
İstanbul Büyükşehir Belediye seçiminin 23 Haziran’da tekrarlanacağının açıklanması üzerine 2 Haziran Pazar günü, yani seçimlere 21 gün kala “İstanbul Seninle Kazanacak” sloganıyla ilk toplantımızı yaparak çalışmalarımıza başladık. Bu 21 günlük süre içerisinde Esenyurt’un meydanlarında, metrobüs duraklarında ve mahalle pazarlarında binlerce bildiri dağıtıp pankart çalışmalarına giriştik. 2 ay önceki 31 Mart seçim sonuçlarına bakarak AKP-MHP ittifakı oylarının yüksek olduğu ve sandığa gitmeyen seçmenin ağırlıkta olduğu Saadetdere, Turgut Özal, Balıkyolu, İnönü, Güzelyurt, Bağlarçeşme mahallelerine gittik. Ayrıca CHP oyu yüksek olsa da AKP oyunun azımsanmayacak olduğu Namık Kemal ve İncirtepe gibi mahallere de giderek çalışmalarımızı yürüttük.
31 Mart’ta CHP’li belediye başkan adayı Kemal Deniz Bozkurt’un Esenyurt’u alması ile kritik bir eşik atlanmıştı. CHP’ye bu eşiği atlatan kuşkusuz sol, sosyalist çevrelerin yanı sıra esasen HDP’nin verdiği destekti. Bu destek neticesinde AKP’nin 15 yıllık yerel iktidarı son buldu.
Esenyurt’un eski belediye başkanı Necmi Kadıoğlu’nun yerine atanarak gelen AKP’li Ali Murat Alatepe’nin şu sözleri dikkst çekiciydi: “Esenyurt’un hiçbirimize ihtiyacı yok ama Tayyip Erdoğan’a ihtiyacı var. Niye var? Burayı kaybedersek Kudüs’ü kaybederiz, hiçbir yeri kaybetmeyiz, İslam’ı kaybederiz, Mekke’yi kaybederiz.”
AKP’nin ve temsil ettiği siyasal İslamcı rejimin bir süredir içinde bulunduğu kriz 31 Mart akşamı somut haline bürünüyordu, AKP birçok belediyeyi kaybediyordu. 23 Haziran’a giden süreçte Esenyurt halkı artık eskisine göre daha özgüven doluydu, çünkü AKP’ye kaybettirdiğini iyi biliyordu. Sokaklarda İstanbul Seninle Kazanacak Gönüllüleri’ni görenlerin yüzleri gülüyordu.
AKP stantları hemen her yerde tarihinde hiç olmadığı kadar cılız ve moralsizdi. Bunun yanı sıra CHP, HDP ve İstanbul Seninle Kazanacak gönüllülerinin Esenyurt’ta sıkı bir saha çalışması göstermeleri, Binali Yıldırım için çalışma yapan AKP’lilerde moral bozan bir başka etken oldu.
Kürt seçmenin yoğun olduğu pazarlarda yanımıza yaklaşıp “Bizi kandıramazlar, gözümüzü kapatacağız, İmamoğlu’na oy vereceğiz. Kürtler artık eski Kürtler değil” diyenler oldu. AKP seçmeninin yoğun olduğu pazarda İmamoğlu için çalışma yaptığımızı görünce bize tepki gösteren orta yaşlı bir kadına kendi oğlu şöyle cevap veriyordu: “İmamoğlu yedi bela Hüsnü gibi hepsinin hakkından geliyor, ondan çekemiyorsunuz.” Pazarda bizi gördüğünde “Siz balon veya bez torba vermiyor musunuz?” sorusunu yönelten teyzeye, bizden önce cevap veren pazarcılar vardı: “Bunlar çalmıyor ki, nasıl versin?”
Karşılaştığımız farklı diyalogları aktarmaya çalıştım, bu örnekler çoğaltılabilir. Ancak şunu söylemeliyim ki, bu seçim dönemi ne 7 Haziran seçimi ne de 16 Nisan referandumu havasındaydı. Bu seçim 25 yıllık yolsuzlukla, hırsızlıkla, yandaşını kayırmacılıkla çürümüş bir düzene karşı bir araya gelenlerin seçimi oldu.
23 Haziran gününe kadar yaptığımız çalışmalarda aldığımız tepkiler çok güzeldi ve nereye gitsek yüzümüz gülüyordu. Seçim günü geldiğinde hepimizde bir gerginlik vardı. Tüm sandıklarda kurul üyeleri ve müşahitler vardı ama yine de tedirgindik, ta ki saat 14.00 sularında HDP’nin okul temsilcisiyle görüşene kadar. HDP’li temsilcinin “şu saat itibariyle mahalledeki seçmenimizin tamamını sandığa getirdik, rahat olun” demesi 4 saat sonraki kutlamaların habercisiydi.
Sandıklar açılınca İmamoğlu’nun kazandığı belli olduğunda hiç tanımadığımız insanların gözündeki ışıltıyı görüp karşılıklı gülüşmek ve “bu sefer oldu” demek, uzun süredir yaşamadığımız bir duyguydu.
Binali Yıldırım’ın yenilgiyi kabul eden açıklamasının üzerine soluğu Esenyurt Cumhuriyet Meydan’ında (Köyiçi Meydan) aldık. Ancak sosyal medyada takip ettiğimiz kadarıyla diğer ilçelerdeki kutlamalara göre Esenyurt’ta farklı bir hava vardı. Davul, zurna eşliğinde halaylar çekiliyor, “Yaşasın halkların kardeşliği”, “Selo Başkan”, “Demirtaş’a Özgürlük” sloganları atılıyordu. Tüm Esenyurt halkı adeta sokağa dökülmüş gibiydi…
Bu seçim dönemi Kürtlerin tüm varlığıyla sandığa yüklenmesiyle, oy kullanmak için tatilini yarıda kesenlerle, sosyalistlerin, devrimcilerin bağımsız bir çalışma örgütlemesiyle yüzde 54’leri bulan oy oranını getirdi. İmamoğlu’na oy veren İstanbullular; 25 yıldır kentini yağmayanlara “dur” dedi, halkın parasını yandaşlarına peşkeş çekenlere “dur” dedi, “vergilerimizin tarikatlara, cemaatlere gitmesini istemiyoruz” dedi.
Asıl işimiz şimdi başlıyor. İstanbul’dan göndermek yetmez, şimdi İstanbul’dan yolladıklarımızı memleketten yollama, süpürme zamanı. Eşitliğin, laikliğin, barışın, demokrasinin ve özgürlüğün ülkesini birlikte kurma zamanı.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.