ABD’de patlak veren ve sonrasında küresel etkileri halen görülen 2008 krizini, kapitalizmin 1970’lerdeki yapısal krizi bağlamında ele almamız gerekir. Konuya bu şekilde baktığımızda güncel kriz tartışması açısından üç önemli gelişmeye işaret edebiliriz
Günümüzdeki kriz konjonktürünü, 1970’ler ile bağlayan neoliberal politikalardır. Zira neoliberalizm, 1970’lerdeki krize sermayenin verdiği yanıttan oluşur. Dolayısıyla ABD’de patlak veren ve sonrasında küresel etkileri halen görülen 2008 krizini, kapitalizmin 1970’lerdeki yapısal krizi bağlamında ele almamız gerekir. Konuya bu şekilde baktığımızda güncel kriz tartışması açısından üç önemli gelişmeye işaret edebiliriz
“Kapitalizm yürümüyor” – “Başka bir dünya mümkün”
Bu yazı üç haftadır süren ve dünya ekonomisindeki güncel siyasal-iktisadi gelişmeleri ele aldığım mini yazı-dizisinin sonuncu yazısı olacak.
İlk yazıda, ABD merkez bankası Fed’in Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısında alınan 2019’da faiz artışlarına ara vereceği kararını ele almıştım.
İkincisinde, Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kurumlardan gelen kriz uyarılarına işaret ederek, Fed’in faiz artışlarına ara verme kararını, iki önemli gelişme bağlamında değerlendirmemiz gerektiğini hatırlatmıştım. Bunlardan ilki yükselen piyasa ekonomileri olarak kodlanan ülkelerdeki ve Avrupa’daki yavaşlama eğilimi, ikincisi de olası bir krizde politika yapıcıların ellerindeki alet kutusunun daha da daraldığı idi.
Üçüncü yazıda, Fed’in faiz artışına ara vermesinde etkili olduğu ileri sürülen ABD ile Çin arasında karşılıklı gümrük vergilerinin yükseltilmesi ile sonuçlanan ticari gerilimi, hegemonya krizi ve küresel ara rejim kavramları etrafında tartışmanın yararlı olabileceğini belirtmiştim.
Bu yazıda ise, hegemonya krizine eşlik eden 2008’den bu yana süren ekonomik kriz konjonktürünün sistemik bağlantılarına değineceğim.
2008 küresel ekonomik krizinin neoliberalizmin bir krizi mi yoksa neoliberalizm içi bir kriz mi olduğu tartışması, bu mini yazı dizisi açısından önemli. Kriz sonrası gelişmelere bakıldığında, merkez kapitalist ülkelerdeki politika yapıcıların tespitinin ikinci şık lehine olduğuna şüphe yok. Zira 2008 krizi sonrasında uygulanan ekonomi politikaların kriz öncesinin bir devamı, hatta daha da tahkim edilmiş hali olduğu görülebilir.
Mevcut krizin neoliberalizmin krizi olması için gerekli olan sadece ekonomik sorunların daha da derinleşmesi değil. Herhangi bir değişim, ancak ekonomik sorunlar derinleşmişken her bir ülkedeki burjuvazi için, mevcudu (neoliberal politikaları) sürdürmenin daha maliyetli hale getirilmesi durumunda ortaya çıkabilir.
Mevcut durumu sürdürmeyi sermaye açısından daha maliyetli hale getirecek olan özne kimdir ve bunu nasıl yapabilir soruları ayrı bir tartışma konusu. Ancak halen bu role aday olan en önemli aktör, eski ve eriyen, yeni ve genişleyen bileşenleri ile toplumun çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfıdır.
Ancak işçi sınıfı, olası tek aktör değil. Sermaye içi farklı fraksiyonlar da bir restorasyon projesi kurabilir. Bu, aşağıdan gelen baskının ekonomik elitleri ne kadar sıkıştıracağı ile ilgili. Bunun anlamı şu: Karşımızdaki neoliberalizmin krizi olsa dahi, bu aynı anda kapitalizmin krizi anlamına gelmeyebilir. Zira kapitalizm içinde olası tek ekonomi politikası neoliberalizm değil.
Günümüzdeki kriz konjonktürünü, 1970’ler ile bağlayan neoliberal politikalardır. Zira neoliberalizm, 1970’lerdeki krize sermayenin verdiği yanıttan oluşur. Dolayısıyla ABD’de patlak veren ve sonrasında küresel etkileri halen görülen 2008 krizini, kapitalizmin 1970’lerdeki yapısal krizi bağlamında ele almamız gerekir. Konuya bu şekilde baktığımızda güncel kriz tartışması açısından üç önemli gelişmeye işaret edebiliriz.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.