HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, Tayyip Erdoğan’ın “HDP eşittir PKK, eşittir YPG-PYD” sözlerine yanıt vererek “HDP eşittir halktır” dedi
HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, Tayyip Erdoğan’ın “HDP eşittir PKK, eşittir YPG-PYD” sözlerine yanıt vererek “HDP eşittir halktır” dedi
HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, gündemdeki gelişmelere dair bugün (4 Şubat) Meclis’te basın toplantısı düzenledi.
Tayyip Erdoğan’ın katıldığı bir televizyon programında sarf ettiği “HDP eşittir PKK, eşittir YPG-PYD” sözlerine yanıt veren Bilgen, “HDP eşittir halktır” dedi.
HDP’li Bilgen sözlerine şöyle devam etti:
Eğer siz bir partinin, rekabet uğruna, siyasi hırs uğruna bu kadar kriminalize edilmesini bir siyasi kazanç görürseniz, o dışladığınız topluma söyleyecek sözünüz kalmaz. Elbette ki siyasi partiler kendi çalışma yöntemlerini tartışma, tarzlarını kanunlar çerçevesinde kendileri belirlerler. Burada galiba sözün muhatabı HDP’den çok diğer muhalefet partileri. Çünkü onları korkutmaya, kaygılandırmaya yönelik bir siyaset yürütülüyor. Liderlerin korkuları, kaygıları, siyasi partilerin küçük hesapları eğer halkın bir kısmının, isterse tek kişi olsun, küçük bir kesiminin bile dışlanmasına zemin oluşturuyorsa o ülkede siyasi kamplaşmadan medet umuluyor demektir. Liderler ve siyasi partiler kendi hesaplarıyla, halkın geleceğini tehdit eden, tehlikeye sokan söylem ve yaklaşımlardan kaçınmalıdır.
Tehdit dilinin, kamplaştırma siyasetinin Türkiye’nin bugününü ve geleceğini tehdit eder nitelikte olduğunu belirten Bilgen, bazı adayların ve AKP temsilcilerinin sarf ettiği sözlere dikkat çekerek şöyle konuştu:
“Bakın bir siyasetçi sanki savaşa gidiyormuşuz gibi “Ezip geçeriz” diyor aday çıkartırlarsa. Seçim yarışı ‘ezip geçme’ işi değildir, centilmence yarışma işidir. Halkın önüne çıkarsınız, sözünüzü söylersiniz, adaylarınızı ortaya koyarsınız, halk tercih yapar. Eğer siyasetçilerin birbirini ezme yarışına dönüşürse seçim, evet bugün siz ezebilirsiniz, yarın da başkası ezer ama sonuçta toplum ezilmeye, siyasetçiler, muhalifler ezilmeye devam eder ki bunun hiç kimseye faydası olmayacaktır. Yine bir başka aday çok açık biçimde diyor ki “Projelerinizi yapmak için merkezi hükümete mahkumsunuz, mecbursunuz. Cumhurbaşkanlığının onayı olmadan hiçbir hizmet yapamazsınız, yatırım yapamazsınız” demeye getiriyor. Eğer hukuk devletiyse Türkiye, yerel seçimler bir anlam ifade ediyorsa, halk yerelde kimi iktidar yaparsa yapsın, kimi seçerse seçsin sonuç itibariyle bir tercih hakkını kullanmıştır. Bu hakka saygı duymak ve merkezin yerelle ilişkisinde vesayeti değil, adaleti esas almak siyasi ahlakın da halk iradesine saygının da gereğidir.
Partiler yarışırlar ama son kararı veren halktır. Dolayısıyla siyasi kampanya sırasında doğrudan doğruya partileri kriminalize eden yaklaşımlar, evet bir siyasi kampanya mantığı içerisinde, bir propaganda tekniği içerisinde kendince başarıya da götürebilir. Ama bunun ülkeyi nasıl bir felakete, nasıl bir tehlikeye sürükleyeceğini bütün sorumlu siyasetçilerin dikkate alması, gözetmesi gerekir.
HDP’ye oy veren 6 milyon seçmen sonuç itibariyle halktır. Diğer partilere oy verenler nasıl halksa, HDP’ye oy verenler de halktır. HDP’yi kriminalize edip aslında HDP’yi yönetenleri değil, HDP yönetimlerini değil, doğrudan doğruya halkı cezalandırmayı da hiç kimse demokrasilerde kendisi için mubah, meşru bir konuma, pozisyona asla taşıyamaz.
Ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bilgen, Erdoğan’ın “Suriye yönetimi ile alt düzeyde temaslarımız sürüyor” açıklamasına ilişkin bir soru üzerine şunları söyledi:
Biz başından beri Suriye politikasındaki tutarsızlığa, çelişkiye, kapalı kapılar ardında yapılanla kamuoyu önünde sarf edilen sözlere dikkat çekmeye çalıştık. Türkiye’nin Suriye politikasında temel kriteri gerçekten toprak bütünlüğü ise bunu sağlamanın yolu bütün toplum kesimlerinin Suriye’nin geleceği ile ilgili söz söyleme hakkının tanınmasıdır. Bunun dışında toprak bütünlüğünü sağlamanın yolu insanlık tarihinde bulunabilmiş değil. Türkiye, Venezüella’da darbeye karşı çıkıyor ve orada kurucu meclisin iyi bir formül olduğunu düşünüyor. Bir ülke ister dış tehdit isterse iç savaş tehlikesiyle karşı karşıya kalsın, kurucu meclis ve yeni bir anayasa yapımı bir arada yaşamının önemli bir yolu ise Venezüella’da savunduğunuzu Suriye’de neden savunmuyorsunuz? Niye Suriye’de bütün kesimlerin katılacağı kurucu meclis ve anayasa yapım sürecini siyasetinizin merkezine oturtmuyorsunuz? Yanlış politikaların bedelini bütün Türkiye ödemek zorunda kalacaktır.
Sendika.Org