Eskişehir’de Türk Tabipler Birliği’ne yönelik operasyonu protesto etmek için “TTB’nin yanındayız” diyerek bildiri dağıttığı gerekçesi ile “terör örgütü propagandası yapmak” suçlaması ile yargılanan 10 kişi beraat etti
Eskişehir’de Türk Tabipler Birliği’ne yönelik operasyonu protesto etmek için “TTB’nin yanındayız” diyerek bildiri dağıttığı gerekçesi ile “terör örgütü propagandası yapmak” suçlaması ile yargılanan 10 kişi beraat etti
TSK’nin cihatçı çeteler eşliğinde yaptığı Afrin operasyonuna ilişkin Türk Tabipler Birliği (TTB) “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” başlıklı bir bildiri yayımlamış, açıklamanın ardından TTB Merkez Konsey üyeleri “terör örgütü propagandası yapmak” suçlaması ile gözaltına alınmıştı. Bunun üzerine Eskişehir’de “TTB’nin yanındayız” diyerek bildiri dağıtan 5’i Öğrenci Kolekfitleri’nden, 4’ü Halkevci 1’i EMEP üyesi 10 kişi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınanlardan 3’ü Öğrenci Kolektifleri’nden, 2’si Halkevleri’nden olmak üzere toplam 5 kişi tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edilmiş, mahkeme adli kontrol şartıyla serbest bırakılmalarına karar vermişti.
ESKİŞEHİR’DE TTB’YE DESTEK BİLDİRİSİ DAĞITAN 10 KİŞİ SERBEST
“Silahlı terör örgütü propagandası yapmak” ve “OHAL kanununa muhalefet” suçlamasıyla ilgili açılan davanın karar duruşması bugün görüldü. Duruşmada yargılanan 10 kişi, Eskişehir Valiliği’nin resmi web sitesinde OHAL nedeniyle eylem yapılmasına ilişkin herhangi bir yasak olmadığını ve isnat edilen suçu işlemediklerini belirtti. Savunmaların ardından mahkeme heyeti, 10 kişinin beraatine, haklarındaki adli kontrol şartının kaldırılmasına karar verdi.
30 Ocak 2018’de bildiri dağıtımı ardından gözaltına alınanların müdafisi olarak karakola giden Avukat Fatma Girgin de “şüpheli ” olarak gözaltına alınmıştı. Kararı Sendika.Org’a değerlendiren Girgin şunları söyledi:
Bu dava en başından beri hukuksuzluklarla dolu bir süreçle başladı. Bu soruşturmalarla, yargılamalarla barıştan yana olanları, barış isteyenleri susturulmak istendi. “Türk Tabipler Birliği yalnız değildir” diyenlerin nasıl toplumdan soyutlanmak istendiğini gördük bu dosyada. Bildiri alan iki vatandaş da gözaltına alındı. Biri selam verdiği için diğeri yoldan geçen paketçi. Barış isteyenlerin arkadaşlarını, avukatlarını herkesi susturalım gibi bir tavırla karşılaştık.
Gözaltına alınan müvekillerin ifadelerine katılmak üzere Emniyete gittiğim esnada dosyaya şüpheli olarak dahil edildim. Barış istemek suç değildir, bunu tüm duruşmalarda dile getirdik karar da ispatı oldu.
Dosya avukat Mert Ekinci ise şunları söyledi:
Sürecin başlangıcı TTB tarafından yayınlanan “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” başlıklı bildirinin Halkevleri üyeleri tarafından çoğaltılıp dağıtılmasıyla başlıyor. Siyasal anlamda AKP’nin politikalarına karşı söylem geliştiren toplumsal muhalefetin çeşitli yollarla gayri meşru ilan edildiği, bu bakımdan “hukukun” siyasal amaçlara hizmet etmeye zorlandığı bir sürecin neticesi olarak başlayan bir adli süreç var. Bu anlamda soruşturma Halkevleri üyeleri olan müvekkillerimizin TTB bildirisini dağıtması ve polisin usul ve yasaya aykırı bir şekilde müvekkillerimize müdahalesi ile başlatılıyor. İçerisinde üyelerimiz ve Halkevleri GYK üyelerinin ve Avukat Fatma Girgin’in de içerisinde olduğu bu soruşturmada en temel usulü ilkelere dahi uymaksızın tahkikat yürütülüyor. Her şeyden önce siyasi saiklerle hareket edildiği ve suç yaratılmaya özen gösterildiği çok açık. Normal şartlarda delilden sanığa doğru işlemesi gereken muhakeme süreci bu dosyada sanıktan delile doğru yürütülüyor. Müvekkillerimiz kimlik tespiti maksadıyla karakola götürülüyor, avukat olarak orada bulunan ve süreci takip etmek için karakola giden Av Fatma girgin karakolda şüpheli sıfatıyla dosyaya dahil ediliyor. Hazırlık aşamasında 2911 Sayılı yasaya muhalefet ve valinin aldığı tedbirlere aykırı davranmaktan savcı ifade alıyor ama hiç ifadeye dahil edilmeyen “silahlı terör örgütü propogandası yapmak” suçundan tutuklamaya sevk edilen bir kısım müvekkillerimizin hiçbir aşamada karşılaşmadıkları bir suç tipinden sorgusu yapılıyor. Burada bir savunma hakkı ihlali olduğu çok açık. Ayrıca bir avukatın meslek ifasından dolayı dosyaya şüpheli olarak dahil edilmesi de avukatlık mesleğinin kamu hizmet ifası olduğu gerçeği ile çelişir vaziyette.
Haklarında örgüt propogandası, valinin aldığı tedbirlere muhalefet ve kamu görevlisine direnme suçundan dava açılan müvekkiller aslında o dönem ilan edilmemiş bir valilik yasak kararı doğrultusunda yasak olmasına rağmen bildiri dağıtmışcasına yargılanıyorlar. Valilik sitesinde 30.01.2018 tarihine ilişkin herhangi bir yasak kararı olmamasına ve bununla ilgili tüm yazılı deliller dosya kapsamına sunulmasına rağmen duruşma savcısı tarafından cezalandırılma talep ediliyor. O gün herhangi bir yasak kararı olmadığı zaten mahkemenin yazdığı müzekkereye yönelik o güne ilişkin yasak kararı sunamayıp 2017 tarihli kararları sunan valilik tarafından da zımnen kabul edilmiş durumda.
Ayrıca TTB bildirisi içeriği itibarıyla halk sağlığı sorunlarına ilişkin olup bu konuda savaşın yıkıcı sonuçlarına ilişkin bir bildiri. Herhangi bir yerinde örgüt propogandası suçu için zorunlu hukuki unsurlar olan terör örgütünün cebir tehdit veya şiddet içeren eylemlerini övme veya meşru göstermek gibi bir amaca hizmet etmiyor. Özetle atılı suçun unsurları itibarıyla oluşması hukuken mümkün değil. Kamu görevlisine direnme suçu da somut olay itibarıyla oluşmuyor çünkü anayasal hakkını kullanan müvekkillere usul ve yasaya aykırı bir şekilde müdahale etmek teknik olarak bir kamu görevi değil. Ayrıca yine polislere herhangi bir cebir veya tehdit içerikli müdahale de olmuyor. Kısacası bu süreç, evrensel hukuk ilkeleri ve tüm yasal mevzuatımız çiğnenerek siyasi bir amaca yönelik olarak başlatılıyor ve devam ettiriliyor.
Süreç içerisinde Halkevleri ve üyeleri politik olarak yıpratılmaya ve baskı altına alınmaya çalışılıyor. Bu kapsamda kamuoyunda muhalif fikirlerin örgütlenmeye çalışılması sözde hukuki yol ve cezalandırma metotlarıyla engellenmeye çalışılıyor. Neticede tüm suçlar bakımında beraat kararı veriliyor. Ancak bu karar da söz konusu faaliyetin fikir ve ifade hürriyeti kapsamında kaldığından değil delil yetersizliğinden alınıyor. Aslında fikir ve ifade hürriyeti kullanımı olduğu tüm dosya kapsamı itibarıyla ortadayken böyle bir gerekçe ile beraat kararı verilmesi tarafsız ve bağımsız olması gereken hakimler üzerinde bir siyasal baskı olduğu düşüncemizi kuvvetlendirir nitelikte.
Sendika.Org