Milat gazetesinin “Canımız tehlikede” manşetiyle hedef alınan hekimler Sendika.Org’a konuştu: “Mesleğimize, işimize, eğitim hakkımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz
Milat gazetesi, KHK ile ihraç edilen ve güvenlik soruşturmaları nedeniyle ataması yapılmayan ve 450 gün boyunca çalışması yasaklanan hekimleri hedef aldı. Sendika.Org’a konuşan sağlık emekçileri Milat gazetesinin hekim düşmanı haberlerine yanıt verdi
İktidar medyasının yayınlarından Milat, bugünkü manşetine hekim düşmanlığını taşıdı. “Sağlıkta şiddet” diyerek süslenen ancak özünde hekimlerin çalışma haklarını gasp eden düzenlemede atılan geri adımlardan rahatsız olan gazete,”Canımız tehlikede” başlığı altında halkın ihraç edilen ve ataması yapılmayan “terörist” hekimler tarafından tedavi edilmek istemediğini ileri sürdü.
TTB Merkez Konsey Başkanı Sinan Adıyaman, SES Eş Başkanı İbrahim Kara, muhreç hekimlerden Mihriban Yıldırım ve Ankara Tabip Odası avukatlarından Ender Büyükçulha hekimleri hedef alan haberlerle ilgili Sendika.Org’a konuştu.
KHK ile ihraç edilmiş hekimlerden Mihriban Yıldırım, “Hekimlik yapmamız önce yasa ile elimizden alınmaya çalışıldı, Madde 5’e karşı verdiğimiz mücadele sonucu AKP geri adım atmak zorunda kaldı. Şimdi de yandaş medyaları ile kalemşörleriyle saldırıyorlar” diyerek sözlerine başladı. Yıldırım sözlerine şöyle devam etti:
Steteskop yerine bomba koyarak “Canımız tehlikede” manşeti atanlar, evet canınız tehlikede. Ancak haksız ve hukuksuz yere ihraç edilip terörist ilan etmeye çalıştığınız hekimler değil, toplum sağlığını yok sayan, hastayı müşteri olarak gören sağlık sistemi ve hekimle hastasını ayıranlar yüzünden canınız tehlikede.
İhraçlar ve güvenlik soruşturmaları hangi hukuki dayanaklara göre yapılıyor? Adil yargılanma hakkımız yok sayılarak bizler mesleğimizden uzaklaştırıldık. Hakkında hiçbir soruşturma olmayan, beraat etmesine rağmen görevine dönemeyen binlerce hekim var. Ben hakkımda açılan davadan beraat etmeme rağmen OHAL Komisyonu garabeti nedeniyle hâlâ mesleğime dönemedim. Nasıl ki adil yargılanmadan ihraç edildiysek şimdi de basınları aracılığıyla yargısız infazda bulunuyorlar. Bizi ihraç eden zihniyetin bir devamıdır bu.
Bana ve meslektaşlarıma, sağlık emekçilerine yapılan bu saldırıyı biz daha önce Kabataş yalancılarından biliyoruz. Kalemlerinden, dillerinden zehir saçanlara karşı biz yaşamak ve yaşatmak istiyoruz diyerek mesleğimize, işimize, eğitim hakkımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı Sinan Adıyaman, yasa değişikliğinin antidemokratik olduğunu, hekimlerin çalışma ve eğitim hakkını elinden aldığını belirtti. Adıyaman, güvenlik soruşturmalarının daha önce devletin stratejik kademelerinde görev alacak kişilere yapıldığını fakat OHAL’le birlikte hekimler de dahil olmak üzere neredeyse her kesime yayıldığını hatırlatarak sözlerine şöyle devam etti:
Tamamıyla hukuksuz, kanun, kimin verdiği belli olmayan görüşlerle hekim arkadaşların güvenlik soruşturmalarının sonuçlarının olumsuz gelmesi, hekimlerin çalışma ve eğitim hakkını engelliyor.
Birtakım gazetelerde haberler vardı. 2 gündür Sabah’ta vardı, şimdi de Milat gazetesinde. Burada bu yasanın tekrar değiştirilmesine ilişkin bir baskı yapılmaya çalışıldığını görüyoruz. Biz bir tek şeyi savunuyoruz, 1219 Nolu Kanun’da kimin doktorluk yapabileceği, kimlerin yapamayacağı bellidir; bu kanunlar uygulansın. İnsanları herhangi bir yargılama olmadan, herhangi bir mahkeme kararı olmadan, güvenlik soruşturması negatif geldi diye ya da ihraç edildi diye “terörist” damgası vurmak insanlık ve hukuk ilkelerine aykırıdır.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı İbrahim Kara, AKP’nin hukuk tanımaz tavırlarını sürdürdüğünü, OHAL’in ardından bu tavrını hekimlere yönelttiğini belirtti. Kara, basında hekimleri hedef alan haberlere ilişkin ise “Faşist zihniyet halkı, hekimlere karşı kışkırtmaya çalışıyorlar” dedi:
Güvenlik soruşturması gerekçesi ile atanmayan ve ihraç edilen hekim ve dişhekimlerinin zaten kamuda çalışması engelleniyordu, bir de yasa tasarısı ile özelde de çalışmalarını engelleyen bir yasa teklifi sundular. Sendikamızın da içinde bulunduğu emek ve meslek örgütlerinin uzun süredir yürüttüğü çalışmalar karşısında AKP geri adım attı. Geri adım attığı hal bile bizim için kabul edilebilir değil.
Eskiden faşist ırkçı zihniyet “Ya sev ya terk et” diyordu, şimdi ise “Ya itaat et ya da açlıktan öl” diyor. Bu zihniyetin ürünü olan basın da benzer bir tavırla halkı, haklarında herhangi bir soruşturma dava açılmamış, ceza almamış hekimlere karşı kışkırtmaya çalışıyor. Bunun bir adım sonrası ise bu hekim arkadaşlarımıza yönelik şiddetin artacağıdır. Yani bu arkadaşlarımız ya itaat etmeye zorlanıyor ya da bu kin ve nefret karşısında çalışamaz hale getirilmeye çalışılıyor. Bunun karşısında sessiz durmayacağız, tüm örgütlü gücümüzle buna karşı durmamız gerekiyor ve karşı duracağımızdan da kimsenin şüphesi olmasın.
Ankara Tabip Odası avukatlarından Ender Büyükçulha ise ihraç edilen veya güvenlik soruşturmaları gerekçesi ile atanmayan hekimler hakkında herhangi bir kesinleşmiş ceza olmadığını, bir hukuki süreç işletilmediğine, hekimlerin dünya görüşleri ve siyasi iktidara karşı muhalif konumlarından kaynaklı bu durumla karşı karşıya kaldıklarını belirtti. Büyükçulha sözlerine şöyle devam etti:
Bir hukuk devletinde bir kişinin terör örgütü üyesi olup olmadığına karar verecek olan, adil bir yargılanma neticesi vereceği hüküm ile, yargı organlarıdır. Kamudan ihraç edilen ya da güvenlik soruşturması nedeniyle kamuda görev yapması engellenen hekimler için şimdi “terörist” sıfatının kullanılması haksız, hukuksuz, vicdansız bir saldırıdır.
Bu hekimlerin Hipokrat yeminini çiğnediği söylenmekte. Siyasi iktidar ve yandaşlarına kalsa, böylesi hukuksuz, böylesi ayrımcı bir yaklaşımla, zaten bu ülkede Hipokrat’a dahi hekimlik yaptırmazlardı. Siyasi iktidar ve yandaşları, hukuki ve maddi gerçeklerden saparak, ancak kendinden olanlara yaşam alanı tanıyacakları bir toplum projesini dayatmaktadırlar. Bilim insanı, öğretmen, gazeteci, hekim, belki de yarın avukat, mühendis, mimar olarak mesleğinizi yapabilmek için, her şeyden önce emeğinizle geçiminizi sağlayabilmek için, belli ki siyasi iktidarın yandaşı olmanız, siyasi iktidara biat etmiş olmanız beklenecektir. Şimdi “canımız tehlikede” manşeti atanlar, belli ki bu ülkeyi ve kamusal alanı kendilerinden ibaret görenler, asıl onlar canımızı tehlikeye atıyor, yaşamlarımızı karartıyor.
Geçtiğimiz günlerde AKP tarafından Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen ve güvenlik soruşturmaları nedeniyle ataması yapılmayan hekimlerin çalışma hakkını gasp eden yasa teklifi TBMM’de ilgili komisyona gelmişti. “Sağlıkta Şiddet Torba Yasası” diye anılan torba yasada sağlıkta şiddetin önlenmesine ilişkin herhangi bir madde bulunmazken, 5. Madde ile ihraç edilen ve güvenlik soruşturması nedeniyle ataması yapılmayan hekimlerin SGK ile anlaşmalı özel hastanelerde çalışma hakkının tamamen gasp edilmesi öngörülüyordu. Teklife karşı başta TTB ve SES olmak üzere sağlık emekçileri Türkiye’nin birçok yerinde eylem yapmıştı.
Sağlık emekçilerinin direnişi sonucunda AKP geri adım attı ve teklifte düzenlemeye gitti. Yapılan düzenlemeyle birlikte hekimle özel hastanelerde çalışma hakkını korumayı başardı fakat 450 günlük çalışma yasağı ise düzenlemedeki yerini korudu.
Sendika.Org