24 Ağustos’tan beri bilinci kapalı olan hasta tutsak Koçer Özdal, Ankara Numune Hastanesi’nde eli ve iki ayağından yatağa kelepçelenmiş şekilde yaşamını yitirdi
24 Ağustos’tan beri bilinci kapalı olan hasta tutsak Koçer Özdal, Ankara Numune Hastanesi’nde eli ve iki ayağından yatağa kelepçelenmiş şekilde yaşamını yitirdi
Ankara Numune Hastanesi’nde yaşamını yitiren hasta tutuklu Koçer Özdal, 2014 yılından bu yana cezaevinde tutuluyordu. Cezaevine girmeden önce hiçbir sağlık sorun olmayan Özdal, cezaevinde kansere yakalandı. 19 Temmuz günü Bafra Cezaevi’nden Ankara Numune Hastanesi’ne sevk edildi. Burada kelepçeli muayene dayatmasıyla karşılaştı.
hasta tutuklu Koçer Özdal, yaşamını yitirdiğinde vücudunun her yerini kanser kaplamış, bilinci kapanmış, başında askerler bekliyordu. Özdal yaşamını yitirdiğinde eli ve iki ayağı bileklerinden yatağa kelepçeliydi.
24 Ağustos günü Özdal’ın bilinci kapanmasına rağmen yatağında eli ve iki ayağındaki kelepçeler çıkartılmadı. Özdal yatağa kelepçeli olmasına rağmen askerler hastane odasının kapısında beklemeye devam etti. Özdal’ın bilincinin kapanmasıyla birlikte hastaneye gelen eşinin yanında konuşan askerler, “kelepçeyi çözün, eşi görmesin ve tepki göstermesin” dediği öğrenildi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) konuyla ilgili yaptığı açıklamada Koçer’in tutuklandığında hasta olmadığını, dört yıl sonra kendisine mesane kanseri teşhisi konduğunu, aynı süreçte tansiyon rahatsızlığının ortaya çıktığını ve böbrekleri iflas ettiği için düzenli diyalize girme zorunluluğunun ortaya çıktığını aktardı.
Özdal, 2 yıldır tutulduğu hücrede yaşadığı ağır hastalıktan dolayı ihtiyaçlarını karşılayamadığı ve ilaçları zamanında verilmediği için tedavisi aksadı. Ayrıca, Samsun Eğitim Araştırma, 19 Mayıs Üniversitesi ve Ankara-Gazi Tıp Fakültesi hastanelerinde mahpus koğuşu olmadığı gerekçesi ile tedavisi yapılmadı.
Özdal, durumu ağırlaşınca 19 Temmuz 2018 tarihinde acil olarak Ankara-Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine yatırıldı. Doktorlar, kanserin idrar torbasına tamamen yayıldığını ve alınması gerektiğini belirtti ve her iki böbreği de çalışmadığı için süreç içinde alınabilineceğini, bu nedenle hemen diyalize girmesi gerektiğini söyledi.
Ailesi, uzun ve neredeyse işkenceye varan uğraşlarla savcılıktan izin alarak 30 Temmuz’da görüştüğünde; Koçer Özdal bitkin, konuşamaz durumda ve kendine bakamayacak haldeydi. Yanında Refakatçi kalmasına izin verilmedi.
Doktorlar aileye, önce Özdal’ın ameliyat edilmesi gerektiği ancak bunun için bazı tetkiklerin yapılacağını, birkaç gün sonra ise ciğerlerinde su toplandığı için ameliyatın çok risk taşıdığını, bu nedenle önce göğüs hastalıkları ilgili bir sanatoryuma yatırılması gerektiğini söyledi. 13 Ağustos tarihinde yoğun bakım ünitesine kaldırılan Koçer Özdal’ın ailesi 20 Ağustos’ta doktoru ile yaptıkları görüşmede, kanserin tüm vücuduna yayıldığını ve artık ameliyatının imkânsız olduğunu öğrendi.
Bayram nedeniyle Koçer Özdal ve ailesinin 2-3 dakikalık görüşmeleri de engellendi. 22 Ağustos’ta ise doktorlar, Koçer Özdal’ın, akut böbrek yetmezliği, akciğerden kaynaklı solunum yetmezliği, dolaşım yetmezliği olduğu ve bu nedenle diyalize alındığını belirterek bilincinin kapandığı söyledi.
Özdal hastaneye kaldırıldıktan sonra Bafra ve Sincan savcılıklarına, infazın ertelenmesi için yapılan başvuruların hiç birine yanıt verilmedi.
İHD, Cumartesi Anneleri’nin 700. oturma eyleminin ardından Koçer Özdal’a özgürlk talebiyle oturma eylemi yapmayı planladıklarını ancak polis saldırısı nedeniyle yapamadıklarını belirterek “Bu eylemde Koçer Özdal’ın ailesi ve yakınları ile veda hakkı olduğunu ve bunun bir an evvel hayata geçirilmesini isteyerek yetkililere görevini hatırlatacaktık” dedi.
İHD, Alaattin Çakıcı’ya verilen, Türk Tabipler Birliği’nin de “usule ve fenne uygun düşmediğini”ni belirttiği sağlık raporunu hatırlatarak şunları söyledi:
Yakın zamanda, raporu veren hastane ve verilen raporun şaibeli olmasına rağmen Alaattin Çakıcı’ya sağlanan “veda hakkı” ne yazık ki Koçer Özdal‘a sağlanmadı.
Bizler insan hakları savunucuları olarak diyoruz ki, Koçer Özdal bu devletin ve devlet yetkililerinin kin ve nefreti nedeniyle adım adım ölüme gönderilmiştir. Tüm kamuoyu önünde durumu ve koşulları bilinmesine rağmen yaşaması sağlanmadığı gibi sevdikleri ile vedalaşması da engellenmiştir. Dileğimiz o ki, Koçer Özdal hapishaneden tabutuyla çıkan son mahpus olsun.
Sendika.Org