Sosyal güvenlik kapsamında olmayan, sigortasız/kayıtdışı, ücretsiz, işsiz, “atanamamış”, “ihraç edilmiş”, “kadroya geçirilmemiş” ve borçlu milyonlarca seçmen 24 Haziran ve 8 Temmuz’da siyasal tercihini kullanacaktır. AKP iktidarlarının istikrar, refah ve gelecek sunmadığı ise ortaya çıkmıştır 3,7 milyon “göçmen nüfus dahil” yaklaşık 85 milyon Türkiyeli bu memlekette yaşıyor. 16 yıldır iktidarda olan bir siyasi partinin, doğmamış olanları […]
Sosyal güvenlik kapsamında olmayan, sigortasız/kayıtdışı, ücretsiz, işsiz, “atanamamış”, “ihraç edilmiş”, “kadroya geçirilmemiş” ve borçlu milyonlarca seçmen 24 Haziran ve 8 Temmuz’da siyasal tercihini kullanacaktır. AKP iktidarlarının istikrar, refah ve gelecek sunmadığı ise ortaya çıkmıştır
3,7 milyon “göçmen nüfus dahil” yaklaşık 85 milyon Türkiyeli bu memlekette yaşıyor. 16 yıldır iktidarda olan bir siyasi partinin, doğmamış olanları dahi etkileyecek bu baskın seçimdeki açıklamaları ise çok ilginç bir tablo sunmaktadır. Geçen 16 yıllık iktidarı boyunca işsizliğe, enflasyona, borçlanmaya ve faize ilişkin sorunları çözemeyen AKP, meydan meydan yetmedi ekran ekran bu sorunlara ilişkin sihirli çözümler öneriyor ve yaklaşık 56 milyon seçmenden oy isteyebiliyor.
Yeri gelmişken bu seçmenlerin bazı niteliklerine değinmek gerekiyor. En temel özellik, seçmen nüfusun birçok araştırmaya göre çoğunlukla “yoksul kitlelerden oluştuğudur.” Aşağıda birçok kurumun verisinden hareketle Türkiye’de yoksul olan seçmenlere dair bir tablo sunulacaktır. Bu tablonun “ustası” 16 yıllık AKP iktidarıdır. Referandum sonrası düzende ilelebet iktidarda kalmak için bu yoksulluğu “yönetilebilir” düzeyde tutmak AKP’nin en temel politikasıdır. Konuya geçmeden önce sorulması gereken sorulardan biri de; “Asgari demokrasi, seçimlerle siyasal iktidarların el değiştirebilme olasılığı ise AKP buna hazır mıdır?” Milyonlara varan yoksul ve borçlu seçmenler buna hazırlanıyor. Her seçim döneminde “istikrar” diye sunulan reçetelerin “daha çok yoksulluk ürettiği” aşağıdaki verilerde gösterilmektedir.
Türkiye’de, 15 yaş üzeri her iki kişiden biri zaten işgücü dışındadır. Kadınlarda bu oran daha da yüksektir. Genelde %52,8 olarak TÜİK tarafından açıklanan işgücüne katılma oranı, kadınlarda %33,6’ya kadar düşmektedir. İstihdam oranları bu oranlardan daha da düşük olup genelde %47,1, kadınlarda ise %28,9 olarak açıklanmıştır. Yukarıda ifade edilen 85 milyon Türkiyeli içerisinde “işte” görünen kişi sayısı resmi verilere göre 28 milyon 189 bindir. Yani bir kişi çalışıp en az üç kişiyi geçindirmektedir. 18 yaş üzeri seçme ve seçilme hakkına sahip olduğu için işgücü içerisinde bu yaş aralığına bakmak gerekiyor. Aşağıdaki tabloda 55,8 milyonda bu kapsamda “yoksul seçmen” verileri gösterilmiştir.
Kaynak: TÜİK, T. Bankalar Birliği, SGK, ÇSGB
Seçmenlerin %54’ü borçlu olup 2,5 milyon kişisi konut kredisi olmak üzere 30 milyon 192 bin seçmen borçlu konumdadır. AKP’nin iktidara geldiği 2001 krizi sonrasında bile bu oran %10’un altındaydı. AKP ile birlikte Türkiye’nin toplam borç miktarı artmış ve özellikle emekçiler yoksullaşmıştır. OHAL dönemi uygulamaları ile birlikte iki haneli olan işsizlik ve enflasyon, borçlu seçmenlerin yoksulluğunu daha da derinleştirmiştir. Borç ödemeleri dışında elde kalan gelirin satın alma gücü, kur ve enflasyon etkisi nedeniyle çok fazla düşmüştür. Değer kaybeden paralar içerisinde TL’nin öncü olduğu bu süreçte sabit gelirliler ve asgari ücretliler yoksullaşmıştır.
Çalışmaya hazır, “sürekli iş aramasına rağmen işsiz olan seçmen” sayısı 3 milyon 150 kişidir. Haliyle henüz seçmen olmayan genç işsizler dahil olunca bu sayı daha yükseliyor ve 3,5 milyon bandına ulaşıyor. İş aramaktan bıkan ve iş olsa çalışmaya hazır olduğunu söyleyenleri de içeren “gerçek işsiz sayısı” ise 6 milyonun üzerindedir. İşsiz seçmenlerin yanı sıra herhangi bir ücret almadan çalışan “ücretsiz aile işçisi sayısı” 3 milyon 134 bin kişidir. Çoğunluğu (2,2 milyonu) kadın olan ücretsiz aile işçileri içerisinde seçmen olanların sayısı 2 milyon 721 bin kişidir.
Türkiye’de toplam emekli sayısı SGK verilerine göre 12,2 milyon olarak açıklanmıştır. Toplam nüfusun %15’ini oluşturan emeklilerin 7,8 milyonu geçinebilmek için başka bir işte çalışmaya devam etmektedir. Bunun önemli bir nedeni, AKP döneminde ortaya çıkan yeni yoksullaştırma politikalarıdır. AKP döneminde emekli olmak zorlaştırıldığı gibi emekli maaşları da düşürülmüştür. Hem enflasyon oranı altında zamlarla hem de aylık bağlama oranlarını düşürerek emeklileri yoksullaştıran AKP uygulamaları, 2008 yılından sonra işe başlayanlar için daha da yoksul günleri getirecektir. Yurttaşlar emekli olabilmek için daha çok prim gün ödemek zorunda bırakılırken emekli olabilme yaşı ise kademeli olarak 65’e yükseltilmiştir.
SGK verilerine göre GSS primini ödeyemeyecek kadar yoksul olan seçmen sayısı da dikkate değerdir. 8 milyon 7 bin 384 seçmen 81 TL olan GSS primini bile ödeyemeyecek koşullarda yaşamaktadır. Kişi başına düşen gelirlerinin 676 TL’nin altında olduğu resmi olarak ispatlandığı için GSS primleri bütçeden ayrılan paylarla karşılanmaktadır. Yine 65 Yaş üzeri olan yaşlılara ödenen aylık ortalama maaş 2017 Yılı için rakamla 238TL (Yazıyla: ikiyüzotuzsekizTL)dir. ASPB tarafından açıklanmış verilere göre bu kapsamda 618 bin 162 “yoksul” yaşlıya 12 ay için ödenen toplam maaş 1,7 milyar TL’dir.
Yani “örtülü ödeneğin yarısı kadar bile” olmayan bu toplam ödeme ile 65+ yaş üzeri seçmenlere bir AKP’linin kamudaki taşıt giderleri için söylediği “çerez parası bile değil” ifadesi geçerlidir.
Zaten adil olmayan gelir bölüşümü son yıllarda Türkiye’de daha da bozulmuştur. TÜİK’İn Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması sonuçlarına göre nüfusun en iyi durumdaki %20’si gelirin %47,2’sini “kapmaktadır”. Buna karşın en kötü koşullarda yaşayan %20 nüfus ise sadece %6,2’sini alabilmektedir. Buradan hareketle nüfusun ve yaklaşık olarak seçmenlerin %80’nin neredeyse %20’si kadar gelir elde ettiği sonucuna ulaşılabilir. Toplumun en zengin %20’sinin gelirinin en yoksul %20’sinin gelirine oranı şeklinde hesaplanan P80/P20 oranı 2016 yılında 7,6’dan 7,7’ye yükselmiştir. 2017 yılında bu oranın daha da adaletsiz bir şekilde yükselmesi olasıdır. Aşağıdaki grafikte görüleceği üzere Türkiye’de kişi başına düşen gelirde de bir düşme vardır. Ancak bu düşüş asgari ücretliler için daha da eşitsiz bir yaşam ortamı oluşturmaktadır.
Sonuç olarak 2023 yılında kişi başına düşen gelirde 25 bin dolar hedefini, son 5 hükümet programına koyan AKP iktidarı, 16 yılın sonunda emeğin koşullarını iyileştirmemiştir. Reel ücret artışı alamayan emekçiler, AKP ile birlikte kiralık işçilik, zorunlu BES, güvencesiz istihdam, uzun ve belirsiz çalışma saatleri ile karşı karşıya bırakılmıştır. OHAL’in birlikte ifade edildiği temel başlıklar grev hakkı gasbı ve sendikal örgütlenmenin engellenmesi olmuştur. 2001 yılından bu yana “binlerce” kanun çıkaran AKP hükümetleri; emeğin, haliyle genel olarak seçmenlerin yaşam standartlarında bir ilerleme sağlayamamıştır. Sosyal güvenlik kapsamında olmayan, sigortasız/kayıtdışı, ücretsiz, işsiz, “atanamamış”, “ihraç edilmiş”, “kadroya geçirilmemiş” ve borçlu milyonlarca seçmen 24 Haziran ve 8 Temmuz’da siyasal tercihini kullanacaktır. AKP iktidarlarının istikrar, refah ve gelecek sunmadığı ise ortaya çıkmıştır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.