Özgecan Aslan davasında kadınların aleyhine karar veren erkek yargı sayesinde tüm kadınlar artık Zelal’in uğradığı saldırının da mağdurudur. Bu saldırıların hepsi bedenlerimize, ulaşım hakkımıza, özgürlüklerimize, kamusal alanda kendimizi var etme hakkımıza yönelik saldırılardır
Özgecan Aslan davasında kadınların aleyhine karar veren erkek yargı sayesinde tüm kadınlar artık Zelal’in uğradığı saldırının da mağdurudur. Bu saldırıların hepsi bedenlerimize, ulaşım hakkımıza, özgürlüklerimize, kamusal alanda kendimizi var etme hakkımıza yönelik saldırılardır
Zelal Topçul, geçtiğimiz günlerde Mersin’de bindiği bir minibüsten zorla indirilerek, erkekler tarafından şehrin ortasında kaçırıldı. Zelal kadın dayanışması sayesinde hızla bulundu ancak Zelal’in kaçırılmasına sahne olan minibüs yani “toplu taşım aracı”, tıpkı Özgecan Aslan olayında olduğu gibi, erkek yargı kararları yüzünden kadınlar açısından tehdit oluşturmaya devam ediyor.
Bundan tam üç ay önce, 29 Eylül’de, Yargıtay’ın Özgecan Aslan davasında Fatih Gökçe hakkında verilen kararı kısmen bozmasının ardından görülen yerel mahkeme öncesinde söylemiş, erkek yargıyı uyarmıştık: ‘Mahkeme bozma kararına direnmezse bu ülkede yaşayan kadınların güvenli ulaşım hakkı ihlal edilir, kadınlar benzer saldırılara açık hale getirilir’. Ancak “erkek yargı” o dönemde kadınları yok sayan bir karara imza attı.
Fatih Gökçe hakkında nitelikli cinsel saldırı suçu ile ilgili verilen karar Yargıtay tarafından iki yönden bozulmuş ve dava Tarsus 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden gerçekleşmişti. Özgecan davasıyla üniversite öğrencisi Zelal’in kaçırılması olayı arasında bağlantı kurduğumuzda, yerel mahkemenin Yargıtay kararına direnmeyerek kabul ettiği bozma gerekçesi, yani Yargıtay’ın Özgecan’ın katledildiği minibüsü toplu taşımadan saymama biçimindeki bozma gerekçesi, bizi doğrudan ilgilendiriyor. Peki gerekçe neydi? Bunun Zelal’in kaçırılması ile ne ilgisi var?
Yargıtay’ın bozma kararının toplu taşıma araçları ile ilgili olan gerekçesi şuydu:
Kabule göre; sanık hakkında TCK’nın 102/2. maddesi ile belirlenen temel ceza, suçun beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, insanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlendiği gerekçesiyle aynı Kanunun 102/3 (a) ve (e) bentleri uygulanmak suretiyle arttırılmış ise de; maddenin gerekçesine bakıldığında suçun yetiştirme yurdu, ceza infaz kurumu, öğrenci yurdu, okul pansiyonu ve hastane gibi insanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle işlenmesi halinde (e) bendi ile artırım yapılabileceği, somut olayda sanığın cinsel saldırı eylemini gerçekleştirdiği kabul edilen minibüsün insanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamlardan sayılamayacağı bu nedenle (e) bendinin uygulanma koşullarının bulunmadığının gözetilmemesi…
Kısacası Yargıtay minibüsü “toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğu bulunan bir ortam” saymayarak kararı bozmuştu.
Yargıtay ‘ın bozma kararının ardından 12 Eylül’de görülen davadan hemen sonra “Eğer yerel mahkeme Yargıtay kararına direnmez ve beraat kararı verirse bu açıkça tüm kadınlara ‘toplu taşıma araçlarına binme’ demek olacaktır. Bu da kadınların kamusal alanda kendini var etme hakkının ihlal edilmesi, sokağa çıkma hakkının, özgürlüklerinin gaspıdır’ demiştik. Tüm uyarılarımıza rağmen erkek yargı yine kadınların aleyhine bir karar vererek Yargıtay’ın bu kararını kabul etti.
Aradan 3 ay geçti ve Zelal’in sokağa çıkma ve toplu ulaşımdan yararlanma hakkı yine bir minibüste erkekler tarafından ihlal edilerek özgürlüğü gasp edildi. Biz karardan önce Yargıtay’ın bozma kararına uyulması durumunda benzer saldırıların tekrarlayacağını ve bunun sorumlusunun da erkek yargı olduğunu söylemiştik. Zelal’in bindiği minibüsten zorla indirilerek kaçırılmasının sorumlusu, Özgecan davasında kadınlar aleyhine karar veren erkek yargıdır.
Bütün kadınlar Özgecan’ın katledilmesi olayının mağdurudur. Özgecan Aslan’ın her gün yüzlerce kadının kullandığı bir toplu taşıma aracında katledilmesinden sonra, kadınların toplu taşıma araçlarına güveni daha da azalmıştır. Kadınlar artık toplu taşıma araçlarında son yolcu olmaktan, geç saatlerde toplu taşıma araçlarına binmekten korkmaktadır. Tüm kadınlar Özgecan davasının mağduru iken, üstelik toplu taşıma araçlarında kadınlara yönelik saldırılara yenileri eklenmişken (Ankara’da belediye otobüsünde bir kadının cinsel saldırıya uğraması, şort giydiği için Ayşegül Terzi’nin minibüste tekmelenmesi) erkek yargı ve eril sistem kadınların yeni mağduriyetlerine zemin hazırlamıştır.
Tüm kadınlar Ankara’da belediye otobüsünde bir kadının cinsel saldırıya uğradığı olayın mağdurudur. Şort giydiği için minibüste tekmelenen Ayşegül Terzi olayının mağdurudur. Şimdi tüm bunlara Zelal’in uğradığı saldırı eklenmiştir.
Özgecan Aslan davasında kadınların aleyhine karar veren erkek yargı sayesinde tüm kadınlar artık Zelal’in uğradığı saldırının da mağdurudur. Bu saldırıların hepsi bedenlerimize, ulaşım hakkımıza, özgürlüklerimize, kamusal alanda kendimizi var etme hakkımıza yönelik saldırılardır. Erkek yargı erkeklerin sırtını sıvazladıkça kadınlar bu tür saldırılara daha açık hale getirilecektir. Yaşamlarımıza sahip çıkmanın yolu ise, erkek yargıyı besleyen erkek egemen sistem karşısında yaşamlarımızı savunmak üzere örgütlenmektir.