Kredi derecelendirme kuruluşu JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen, OHAL nedeniyle yatırımların zora girdiğini, başta inşaat sektörü peş peşe iflaslar yaşanabileceğini söyledi
Japonya merkezli kredi derecelendirme kuruluşu JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen, Türkiye ekonomisinde stresin arttığını, OHAL nedeniyle yatırım sürdürülebilirliğinin zora girdiğini, durağanlaşma eğilimi nedeniyle inşaat sektörü başta olmak üzere peş peşe iflaslar yaşanabileceğini söyledi
Japonya merkezli kredi derecelendirme kuruluşu JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen, Türkiye ekonomisine ilişkin Cumhuriyet’ten Şehriban Kıraç’a konuştu.
Türkiye’de hem ekonomik hem de siyasi bakımdan stresin arttığını söyleyen Ökmen, piyasalardaki “OHAL kalıcılaştı” algısının yatırım, üretim ve istihdam odaklı bir sürdürülebilirliğe engel olduğunu kaydetti. Ökmen, durağanlaşma eğiliminin likidite sorunu yaşayan inşaat sektöründe peş peşe iflaslar yaşanabileceğine de dikkat çekti.
Ökmen’in değerlendirmelerinin öne çıkan bölümleri şöyle:
Durağanlaşma riski
Şu anda Türkiye ekonomisinin en zayıf yönleri neler?
Türkiye’nin durağanlaşma riski artıyor. Şu anda hem sektörlerde hem de firmalarda ciddi bir nakit tutma arzusu var. Borç ödeme arzusu düşüyor. Bu Türkiye’de ciddi bir likidite krizine yol açabilir. Hatta Türk bankacılık sektörü bazı sektörleri riskli ilan ederek onlara kredi tahsislerinde kısıntılara gittiğini duyuyoruz. Ekonomi genelinde firmaların nakit tutma eğiliminin artması, ödeme sürelerinin uzamış olması ve ödeme arzusundaki düşüklük halleri, seri iflas risklerini büyütmüştür.
Kredi Garanti Fonu ve bankaların toleransı ile ekonomide bir miktar yumuşatılmış olan genel nakit sıkışıklığı, tedarikçi zinciri vasıtasıyla hem yatay hem de dikey olarak sektörler ve firmalar arasına ve ekonominin geneline sirayet ederek kritik boyutlara yükselmiş ve seri iflas olasılıklarını hayli artırdı. Ayrıca, mevcut konjonktürde bankaların riskli ilan ettikleri sektörlere yönelik kredi isteksizliği de bu nakit sıkıntısını artıracak.
Mutlak miktarı 40 milyar dolara ulaşacak olan cari açığın finansman kalitesi bozuldu. Batı dünyasıyla gerginleşen ilişkilerin topyekun olarak ekonomiyi daraltıcı olasılıkları Türkiye’nin en önemli ekonomik risklerdendir. Hukuksal eksiklikler ve hukuksal aşınmalar da Türkiye için gelen yabancı sermaye açısından büyük risk yaratıyor.
Hangi sektörlerde iflas riski var?
İnşaat. İnşaat şirketleri likidite açısından sıkıntıya düşmeye başladı.
OHAL tedirgin ediyor
Türkiye uzun süredir OHAL ile yönetiliyor. Bu sürecin yatırımcıya etkisini değerlendirebilir misiniz?
OHAL’in peş peşe uzatılması, piyasalara “Artık OHAL kalıcılaşmıştır” algısı yarattı. Bu piyasaları tedirgin ediyor. Zira başlangıçta hukuk ve özgürlükleri koruma amacıyla ilan edilen OHAL’in peş peşe uzatılması, parlamentonun yönetim hakkının ve demokrasinin askıda kaldığı sürenin de kesintisiz olarak uzatıldığı algısını beraberinde getirmekte ve yatırımcıları endişelendirmekte.
OHAL, yabancı yatırımcıların ülkeden çıkışlarına veya ülkeye gelmeyi ertelemelerine sebep oluyor. OHAL döneminde yaşanan hukuki uygulamalar yabancı sermayeyi korkuttu ve belirsizliği artırdı. Türkiye’nin ve dünyadaki tüm toplumların temel ihtiyacı her zaman daha çok demokrasidir. Piyasalardaki stresin temel sebebi olan OHAL’in, devam etmesi, yığınsal yoksulluğu da artıracak. OHAL’in yarattığı siyasal belirsizlik ve istikrarsızlık hali döviz kuruna ve buradan genel maliyet artışına yansıyarak fiyatları yukarı çekiyor. OHAL’in artık uzatılma gerekçesi ortadan kalktı.
İstihdam yok
Türkiye inşaat ve tüketim eksenli büyüyor, istihdam yaratmayan bu büyüme sürdürülebilir mi?
İşsizliğe çözüm olmayan bir büyüme. Demek ki büyümede bir yerlerde yanlışlık yapılıyor. Türkiye’nin büyüme potansiyeli yüzde 5,5’i de aşabilir ama bu Türkiye’nin sorunlarını çözmüyor. Ekonomik büyümenin bu günkü haliyle uzun vadede sürdürülebilirlik kabiliyeti oldukça zayıftır.
Uzun süreden bu yana gözlemlenen yatırımcı güven eksikliğine bağlı olarak, Türkiye’nin üretim gücünü artıracak olan yatırımların gerilemekte olması, kurumsal kalitedeki ve hukuk sistemindeki aşınmalar ekonomik büyümenin sürdürülebilirlik gücünü zayıflatıyor. Türkiye ekonomisinin inşaata dayalı olması kırılganlığı artırıyor. TL’nin değer kayıpları, fonlama maliyetleri üzerindeki olumsuz gelişmeler ve enerji fiyatlarındaki artışlar inşaat sektörünün 2017 yurtiçi performansını ve likidite olanaklarını oldukça hırpaladı. Büyük altyapı projelerinin finansmanı oldukça zorlaşıyor. Bankalar açısından inşaat sektörünün 2017’de riskli kategoriye yükseltilmesi de sektörel likidite zorluğu yaratıyor.
Daha fazla istihdam, üretim ve yatırım odaklı bir büyüme için, ülkenin kalkınma potansiyelini iyileştirmek, ekonomik büyümeyi sürdürülebilir kılmak adına yatırım ortamının hukuk ve demokrasi açılarından iyileştirilmesi en temel öncelikli gerekliliktir.
Kaçırılan reformlar hangileri?
Türkiye’de her hükümet kendi eğitim sistemini kurmak istedi. Eğer eğitime böyle yaklaşırsanız eğitimin stratejik özelliği kayboluyor. İşsizlikte bir katılaşma var. Bunun en büyük sebebi belki de yüzde 70 sebebi eğitimdeki yanlış politikalar. Çok iyi okulları bitiren üniversiteleri mezunları bile işsiz. Burada ciddi bir reforma ihtiyaç var. İkincisi en önemlisi hukuksal reformun yapılması gerekiyor. Özellikle demokraside bir erozyon oluştu. Bunun telafi edilmesi ve daha da geliştirilip AB standartlarına uyumlulaştırılması gerekiyor.
Hukuksal yapının güçleneceği ve demokrasi seviyesinin yükseltileceğine dair işaret görüyor musunuz?
Biz bunu temenni ediyoruz. Bizim için bunun belli bir bekleme süresi var. Bu süre ne kadar uzatılırsa bu o ülkenin notuna olumsuz yansıyacak demektir. Biz de bu alanlarda ilerleme olacağına dair şu anda bir işaret görmüyoruz
Orta Vadeli Program hedefi tutmaz
Orta Vadeli Program’da yüzde 5,5’in üzerinde büyüme hedefi söz konusu bu ve diğer hedefleri gerçekçi buluyor musunuz?
Son çeyrekte büyümenin bir miktar yavaşlamasını bekliyoruz. Hedeflenen büyüme hedefi tutabilir. Ama büyüme hedefi neyin pahasına çıkacak; yüksek enflasyon pahasına, bütçe aşımları pahasına çıkacak. Büyümeyi 5,5 alırsanız enflasyonun ve bütçe açığının tutma şansı bulunmuyor. Hedefler arasında bir çelişki var. Enflasyondaki hedefleri gerçekçi bulmuyoruz. Cari açığın da artacağını düşünüyoruz. Büyümeye ağırlıklı hedefler konduğu için diğerlerinin tutma ihtimali yok.
İstihdama dönük hedefleri hiç gerçekçi bulmuyoruz. Çünkü mevcut büyüme istihdam üretmiyor. Erken seçim olasılığı olursa sıkı para politikası nasıl uygulanacak. Bununla ilgili kuşkularımız var. Orta Vadeli Program’ın (OVP) 2017 büyüme tahmini yüksek enflasyon pahasına olası gözükmektedir.
Sendika.Org