Cumartesi Anneleri 636. buluşmalarında, 1953’te köy meydanında infaz edilen Mele Şehmus Öncü ve 1993’te aynı köyde gözaltına alınıp öldürülen oğlu Mehmet Sıddık Öncü için adalet istedi
636. buluşmalarında, 1953’te köy meydanında infaz edilen Mele Şehmus Öncü ve 1993’te aynı köyde gözaltına alınıp öldürülen oğlu Mehmet Sıddık Öncü için adalet arayan Cumartesi Anneleri, “Öncü ailesinin 64 yıllık yası bu topraklarda süren zulmün özetidir. Artık yeter, babadan oğula süren bu zulüm son bulsun” dedi. Kayıp yakınları Galatasaray Meydanı’nda barış istediklerini vurgularken, mücadeleden asla vazgeçmeyeceklerini kaydetti
Cumartesi Anneleri, cezasız bırakıldığı için kendini tekrarlayan ağır insan hakkı ihlalleri unutulmasın diye bir kez daha bir araya geldi.
Galatasaray Meydanı’nda “Kayıplar belli failler nerede?” sloganıyla gerçekleştirilen 636. buluşmada, gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları ve karanfiller taşındı. HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun da katıldığı bu haftanın buluşmasında, devletin Öncü ailesine 40 yıl arayla tekrarladığı insanlık suçu hatırlatıldı.
İlk olarak söz alan 1995’te yılında gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ı ağabeyi Ali Ocak, 22 yıldır mücadele ettiklerini kaydetti. Ocak, yüz yıldır bu topraklarda adaletsizliğin kol gezdiğini dile getirdi ve ekledi: “Egemenler ve iktidarlar insanlık suçlarıyla yüzleşmediği için yeni insanlık suçları yaşanıyor, yeni acılar yaşanıyor.”
Özellikle son 1 yılda yaşanan ağır hak ihlallerine dikkat çeken Ocak, şu ifadelerle devam etti: “Toplum müdahale etmedikçe egemenler ve iktidarlar bu suçların üstünü örtmeye devam edecektir. İktidar, insanlık suçlarıyla ve tarihle yüzleşsin.”
Emine Kaya Erbek ise 1996 yılında gerçekleşen Güçlükonak katliamında babası Ahmet Kaya’nın ardından yürüttüğü mücadeleyi Kürtçe yaptığı konuşmayla dile getirdi. Yıllardır acı çektiğini ifade eden Erbek, “Ne soğuk ne yağmur ne yaz ne kış demeden yıllardır bu meydanda oturuyoruz. Barış diyoruz barış. Anneler barış diyor. Herkes elini vicdanına koysun biz barış istiyoruz” dedi. Devlete seslenen Erbek, tek taleplerinin barış olduğunun altını çizdi. Erbek asker annelerine ise şu çağrıyı yaptı: “Bizimle el ele versinler, bu kan dursun bu acılar dursun.”
HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu ise Emine Kaya Erbek’e işaret etti. Erbek’in babası Ahmet Kaya’nın yanı sıra amcasını da gözaltında kaybettiğini hatırlatan Kerestecioğlu, “Giderek acılarımız çoğalıyor” dedi.
İşlerini geri istedikleri için direnen ve açlık grevlerinin 76. gününde tutuklanan eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’yı hatırlatan Kerestecioğlu, “İnsan Hakları Anıtı kuşatılmış durumda. Adına ‘Hayata Dönüş’ dedikleri operasyonda kolunu kopardıkları Veli Saçılık tek başına onurlu bir şekilde direniyor ve ağır saldırıya maruz kalıyor. Hepimiz bu ülkenin insanlarıyız. Asker de gerilla da… Artık savaş istemiyoruz. Bunun demokrasiden başka bir yolu yok” diye konuştu.
Kayıp yakınlarının 22 yıllık adalet mücadelesinin 15 yılını AKP iktidarıyla geçtiğini dile getiren CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da 15 Temmuz’dan sonra yaşanan hak ihlallerini hatırlattı. AKP’nin çatışmanın olmadığı, barış sürecinin konuşulduğu bir dönemde iktidarda olduğunu hatırlatan Tanrıkulu, o yıllarda Kürdistan’ın sadece 2 kentinde OHAL varken bugün Türkiye’nin 81 ilinde OHAL olduğunu vurguladı. AKP/Saray iktidarının, “Huzur sağlanmadan OHAL kalkmayacak” açıklamalarına tepki gösteren Tanrıkulu, şu şekilde devam etti: “Peki OHAL kalkmasın diye huzuru siz bozuyorsanız? Bizler burada mücadele etmeye, dayanışmaya, devam edeceğiz. Ölümler olmasın diye.”
Mehmet Sıddık Öncü, gözaltında kaybedildiğinde oğlu Lezgin, babasını tanımıyordu. Cumartesi Anneleri’ne bir mektup gönderen Lezgin, 24 yıldır yaşadıklarını dile getirdi. Babasını 21 Haziran ‘93’te köylerine yapılan bir baskında asker tarafından gözaltına alındığını ve bir daha da geri dönmediğini dile getiren Öncü, “Babam, Devlet tarafından öldürüldüğünde onu tanıyamayacak kadar küçüktüm. Kardeşim ise o öldürüldükten 40 gün sonra doğmuştu. Dedem öldürülmeden 40 gün önce de babam doğmuştu. Kader tekrar etti. Önce dedem, sonra babam ailemiz 64 yıllık bir yasa, 64 yıllık bir adaletsizliğe mahkum edildi” dedi.
Babasının katillerinin eli Kürt kanına bulaşan devleti meydana getiren hükümet, medya, yargı ve sessiz kalan herkes olduğunun altını çizen Öncü, 1993’te çözüm yolu bulunsaydı bugün babası için bu mektubu kalemi almayacağını dile getirdi. Öncü, şu şekilde devam etti: “Ancak talihsizliğe bakın ki başka çocuklar bugün ölen babaları için yarın size aynı mektubu yazacak. Umarım bugün yazılanlar bu ülkenin kaderi olmaz ve dün bunları insanlara yaşatanlar bugün adalet önünde hesap verirler. Biz adalet talep etmekten vazgeçmeyeceğiz.”
Mehmet Sıddık Özdemir de babası Şehmus Öncü öldürüldükten 40 gün sonra dünyaya geldi. Öncü, gözaltında kaybedilmeden önce babası için bir şiir kaleme aldı ve yaşadıklarını dile getirdi. Öncü’nün babası için yazdığı şiiri Ali Bilgen Seyitoğlu seslendirdi. Öksüz bırakılan oğulların acısını anlatan şiirde şu dizeler yer aldı: “Kıydılar Babana, kimliksiz hainler. Gözlerimiz, ıslaklığı mahkum. Derdimize derman olmamızı istemediler. Kan gibi aktı gözyaşlarımız. Kan gibi! Evimize. Evlerimize yası konuk ettiler Oğul!”
636. haftanın basın açıklamasını Nimet Tanrıkulu okudu. 1953 yılında Diyarbakır’ın Çınar ilçesinin Rubere Köyü’ne gelen askerlerin köyün imamı Melle Şehmus Öncü’ye köy meydanında işkence yaptıktan sonra ateşli silahla infaz ettiğini kaydeden Tanrıkulu, ölüm nedenini kayıtlara “intihar” olarak geçtiğini belirtti. Bu olaydan 40 yıl sonra Çınar Komanda taburuna bağlı askerlerin Dikmetaş Köyü’ne baskın yaptığını söyleyen ve Mehmet Sıddık Öncü’yü gözaltına alındığını söyleyen Tanrıkulu, “Mehmet Sıddık Öncü’den haber alamayan ailesi 08 Temmuz 1993 tarihinde onun ağır işkence izlerini taşıyan cansız bedenine Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Morgu’nda ulaştı. Mehmet Sıddık Öncü geride biri 40 gün sonra doğacak 6 çocuk bıraktı” dedi.
Tanrıkulu, Diyarbakır Milletvekili Hatip Dicle’nin konuyu soru önergesi ile Meclise taşıdığını, Hükümet adına İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu’nun cevabında, Öncü’nün gözaltında işkence gördüğünü reddettiğini kaydetti. “Babası gibi Mehmet Sıddık Öncü’nün ölüm nedeni de resmi kayıtlara gerçek dışı bir biçimde geçirildi. Kayıtlara göre Öncü nezarette tutulmamış, işkence görmemiş, hastalık sonucu eceliyle ölmüştü. Ailenin bütün girişimleri sonuçsuz kaldı. İç hukukta kapatılan dosya AİHM’de Türkiye’nin mahkûmiyeti ile sonuçlandı” diyen Tanrukulu, Öncü’nün 82 yaşındaki annesi Atiye Öncü, eşi Nezahat ve çocuklarının “Gerçeği açıklayın, failleri yargılayın” talebini Galatasaray’dan yükselttiklerini dile getirdi. Öncü ailesinin 64 yıllık yasının bu topraklardaki süreğen zulmün özeti olduğunun altını çizen Tanrıkulu, “Artık yeter babadan oğula miras bu zulüm sona ersin! Artık yeter bu topraklarda herkes kimliğiyle, inancıyla onurlu bir biçimde yaşasın! Artık yeter Şehmus Öncü ve Mehmet Sıddık Öncü dosyasındaki cezasızlık son bulsun, adalet sağlansın” dedi.
Açlık grevlerine hapishanede devam eden ve 88. gününde olan eğitimciler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın direnişini selamlayan kayıp yakınları, Cizre ve Yüksekova’da bir araya gelen kayıp yakınlarını Cumartesi Meydanı’ndaki sesi olduklarını dile getirdiler. Cumartesi Anneleri, Sur’da katledilen Diyarbakır Barosu Tahir Elçi’nin katledilişinin 79. haftasında olduğunu hatırlattı ve adalet mücadelesini sürdüreceklerini vurguladı.
Kaynak: ETHA