Tarihin akışı içerisinde Orta Çağ’da ilk modern örnekleri oluşmaya başlayan üniversitelerin dünya üzerindeki tarihsel gelişim süreci, bu kurumların temel bileşenlerinden olan üniversitelilerin doğasına aydın kimliğini perçinlemiştir. Bu tarihsel gerçekliğin analizi ise “aydın” kavramının açıklığa kavuşturulmasıyla birlikte yapılmalıdır. Üzerine ciltlerce kitaplar yazılabilecek bu kavramı basitçe şöyle özetleyebiliriz: Bilgi üretim süreci içerisinde yer alan; bilginin üretim sürecinde […]
Tarihin akışı içerisinde Orta Çağ’da ilk modern örnekleri oluşmaya başlayan üniversitelerin dünya üzerindeki tarihsel gelişim süreci, bu kurumların temel bileşenlerinden olan üniversitelilerin doğasına aydın kimliğini perçinlemiştir. Bu tarihsel gerçekliğin analizi ise “aydın” kavramının açıklığa kavuşturulmasıyla birlikte yapılmalıdır.
Üzerine ciltlerce kitaplar yazılabilecek bu kavramı basitçe şöyle özetleyebiliriz: Bilgi üretim süreci içerisinde yer alan; bilginin üretim sürecinde yaşadığı toplumun ve bilimsel gelişim sürecinin faydasını temel kaidesi kılan ve üretilen bilgiyi de en geniş kitlelere ulaştırmayı hedefleyen; bilgi üretim sürecinin önüne ket vuracak engellerin karşısında bilimin yanında taraf olan kişidir aydın.
Üniversitelilerin doğasında bulunan bu kimlik ise doğasında bilgi üretim sürecini kontrol altında tutmak isteyen devlet erkiyle sürekli çatışma halindedir. Bu kimlik egemenler tarafından da sürekli törpülenmeye ve dışa vurumu yumuşatılmaya çalışılmaktadır.
Ülkemizde bu aydın kimliğini aşındırma politikaları özellikle 12 Eylül’le hız kazanmıştır. Üniversitelerde kariyerizm ve bireysel kurtuluşçuluk parlatılmaya çalışılmış, “iyi bir gelecek” vaadi bu kanallardan pazarlanmaya çalışılmıştır. Bu süreçte de üniversitelilerin halkla olan bağları gün geçtikçe zayıfladı. En geri dışa vurum olan “okuyup vatana millete hayırlı evlat olacağım” gayesi zamanla yerini yaygın şekilde “iyi bir kariyerim olacak” gayesine bıraktı.
Üniversitelilerin halkla kurduğu ve gün geçtikçe zayıflayan bağlarını yeniden ve daha güçlü şekilde kurmasını hedeflediğimiz ve gönüllülük esasına dayalı bir kampanya kurguladık. “Yapabileceğin bir şey var” diyerek çıktığımız yolda Okumuş İnsan Halkın Yanındadır kampanyamız 10. yılında.
Kampüslerimizi fanus gibi yaşadığımız topluma kapatanlara karşı kampüste üretilenleri dışarıya taşımayı hedefledik. Çünkü aydın olmanın getirdiği bir sorumluluktur bu. Hakkari’de Zap Suyu’na Devrimci Gençlik Köprüsü’nü inşa edenlerdir bize ilham verenler de.
Kampanyamızın diğer bir hedefi ise, uğruna mücadele ettiğimiz “güzel günleri” bugünden kurmaya başlamak ve bunun bir düşten öte olduğunu göstermek. Her geçen gün niteliksizleşen, piyasalaşan, gericileşen ve ırkçı, cinsiyetçi ayrımcılığı aşılayan eğitim sistemine karşı yıllardır süren mücadelemize yapıcı bir karakter kazandırıyoruz. Biliyoruz ki eşit, parasız, bilimsel, laik bir eğitim sistemi kurmak bir düş değil. Bu düşten öte fikrimizi de pilot olarak da olsa kampanyamızla gösteriyoruz.
Her geçen gün sayısı artan iktidarlarca desteklenen İslamcı dernek ve vakıfların gericileşen eğitim sistemine katkısı kuşkusuz çok büyük. MEB ile birlikte hazırlanan “değerler eğitimi” ders müfredatlarından din dersi kitaplarına yapılan katkılara kadar bu derneklere ciddi bir rol biçilmiş durumda. Bunların yanı sıra bu dernek ve vakıfların yurtları, Kuran kursları da gericiliğin okul dışında da devamını sağlar nitelikte. Yazın okulların kapanmasıyla birlikte başlayan yaz okulları, çocukların sorgulayan zihinlerini törpülerken korku salan düşünceleri de çocukların ruhlarında da derin yaralar açmakta. Bu vakıflardan olan Ensar Vakfı’nın Karaman’daki ‘kaçak’ yurdunda 45 çocuğa tecavüz edildiği dün gibi hatırımızda. Çocukların bu gerici vakıflarda kimsenin hak etmediği muamelelere maruz kalmaması için bir alternatif yaratma çabasıdır aynı zamanda kampanyamız.
Yasaklanan, sansürlenen evrim gerçeğinin olabildiğince fazla çocuğa anlatabilme ve anlatılan bilim dışı safsataların kafalarında yer etmelerine mani olabilme isteğine ürettiğimiz çözümdür bu kampanya.
Ezberci eğitim sistemi içerisinde sıkıcı, çekilmez bir hale getirilen bilimin, dünyayı kavramamıza yarayan olağanüstü yönünü çocuklara anlatabilme ve sevdirme isteğimizin bir sonucudur bu kampanya.
Lüks haline getirilmeye çalışılan sanatın tüm kollarının, gönüllülük ve dayanışma esasıyla olabildiğince fazla çocuğun hayal dünyasını zenginleştirmesini sağlamayı hedeflediğimiz bir kampanyadır bu.
Aşılanmaya çalışılan ırkçı ve cinsiyetçi yaklaşımla “dindar ve kindar nesil” yaratmaya çalışanlara karşı çocuklara özgürce düşünüp sorgulamaya teşvik etmek isteyenlerin adresidir bu kampanya.
Çocuklarla yaptığımız çalışmaların ve gezilerin yanında başta velileri olmak üzere mahalle halkıyla güçlü bir temas kurduğumuz bir kampanyadır bu. Mahalle sorunlarını birlikte tartıştığımız, mahalle halkıyla birlikte vakit geçirdiğimiz, parklarda film izleyip çeşitli etkinlikler yaptığımız, bir takım dersleri yetişkinlere de verdiğimiz bir kampanyadır bu.
Bu kadar anlattığımız kampanyamızın işleyişi ise şu şekilde:
Üniversitelerdeki gönüllü arkadaşlarımızla birlikte yaz aylarında yurdun dört bir yanında çeşitli mahalle ve köylere gidiyoruz ve çocuklara yönelik alternatif yaz okulları kuruyoruz. Yaz okullarında okullarda gösterilmeyen dersleri ve gösterilenlerin de alternatif hallerini göstermeye çalışıyoruz. Eğlenceli bilim, evrim, geri dönüşüm, dans, drama, ritm, çocuk hakları, cinsiyet eşitliği, ayrımcılık karşıtı birlikte yaşam, yabancı dil, satranç, go, fotoğrafçılık gibi dersler hali hazırda çeşitli yerlerde gösterilmekteyken gönüllü arkadaşlarımızın kendi becerilerine göre yeni dersler açabilmekteyiz. Ders vermenin yanı sıra çocuklarla birlikte çeşitli geziler de düzenliyoruz.
Alternatif yaz okulumuz sadece çocuklara yönelik değil. Çocuğa yaklaşım ve çocukla yaşamak, ayrımcılığın karşısında birlikte yaşam, çocuk istismarı ve ihmali farkındalığı gibi konularda başta çocukların ebeveynleri olmak üzere yetişkinlere yönelik de etkinlikler düzenlenecek.
Yaz okulu sırasında faaliyet yürüttüğümüz mahallenin halkıyla temas kurmaya çalışırken yerel sorunları birlikte tespit etmeye ve birlikte çözüm üretmeye çalışacağız.
Tarihsel sürecin bize kazandırdığı aydın kimliğini yeniden tartıştığımız bugünlerde tarihsel bir sorumluluklarımız da var aynı zamanda. Tek adam rejiminin dayattığı gericiliğe memleketi teslim etmemek bu sorumlulukların başında gelmekte.
Bu zamana kadar bazen bir eylemde, bir barikatın arkasında, bazen bir standın başında, bazen bir amfide yaptığımız forumda, bazen bir seçim sandığının başında müşahitlik yaparken karşılaştıklarımız, diktatöre karşı beraber HAYIR dediğimiz arkadaşlarımız, gericiliğin karşısında laikliğin ve bilimin yanında taraf olan üniversiteliler, arzuladığımız güzel günleri inşa etmek bir düş değil. Gelin güzel günleri bugünden inşa etmeye başlayalım.
Yurdun dört bir yanında Ensarcı zihniyete karşı kurduğumuz parasız, laik, eşitlikçi yaz okullarında arzuladığımız eğitim sistemini deneyimlerken mahalle halkıyla da dayanışmanın en güzel örneklerini sergileyelim.
Bu sene “Yarınlar çocukların düşlerinde, düş peşine” sloganıyla yürüteceğimiz Okumuş İnsan Halkın Yanındadır kampanyası kapsamında Türkiye genelinde 35 noktada yaz okulu kuruyoruz.
Bu ağı genişletmek ve niteliğini artırmak için yapabileceğin bir şey var!
* Öğrenci Kolektifleri Sözcüsü
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.