Erdoğan ülke yönetmeyi neredeyse Beştepe’de öfkeli nutuklar atmaya indirgedi? Bu körlüğün altında yatan ne olabilir? Öte yandan defalarca tekrarlanan yenilgi ve fiyaskoların devlet denen aygıt içinde hiçbir etkisi; daha da önemlisi halk içinde bir karşılığı olmuyor mu? Ankara yine öfkeli, bu kez Rusya’ya arka arkaya iki uyarı yapıldığını basından okuyoruz. Afrin’e Rus askerlerinin üstlenmesi ve […]
Erdoğan ülke yönetmeyi neredeyse Beştepe’de öfkeli nutuklar atmaya indirgedi? Bu körlüğün altında yatan ne olabilir? Öte yandan defalarca tekrarlanan yenilgi ve fiyaskoların devlet denen aygıt içinde hiçbir etkisi; daha da önemlisi halk içinde bir karşılığı olmuyor mu?
Ankara yine öfkeli, bu kez Rusya’ya arka arkaya iki uyarı yapıldığını basından okuyoruz. Afrin’e Rus askerlerinin üstlenmesi ve Halep’te Newroz kutlamalarında Rus askerleri ile YPG savaşçılarının birlikte görünmesi Ankara’yı öfkelendirmiş. Rusya ile yeni düzelen ilişkilerin üzerinde kara bulutlar toplanmaya başlıyor.
El Bab’dan sonra Münbiç ve Rakka’ya ilerleyeceğini söyleyen Ankara, şimdi Suriye’de ne kadar daha kalabileceğinin telaşı içindedir. Bu kaçıncı çöküş ve daha nereye kadar devam edecek? Neden aynı yenilgiler defalarca tekrar ediyor. Yaşananlardan ders almak bu kadar mı zor?
“One minute” ile başlayan süreç, ardından ABD ile neredeyse sürekli gerilime dönüşen ilişkiler; PYD üzerine koparılan gürültülere rağmen bir adım ilerleyememek! Rusya uçağını düşürdükten sonra atılan kahramanlık nutukları ve sonunda Putin’in önünde diz kırmalar. Hollanda ile son kopan kıyamette neredeyse tüm Avrupa ile ilişkilerin bozulması. Avrupa’dan üst üste yapılan uyarılar, Almanya’dan gelen silah ambargosu…
Erdoğan ülke yönetmeyi neredeyse Beştepe’de öfkeli nutuklar atmaya indirgedi? Bu körlüğün altında yatan ne olabilir? Öte yandan defalarca tekrarlanan yenilgi ve fiyaskoların devlet denen aygıt içinde hiçbir etkisi; daha da önemlisi halk içinde bir karşılığı olmuyor mu?
AKP ve siyasal İslam çok kutuplu dünyanın yarattığı boşlukların çekiciliğine fazlasıyla kapıldı. Soğuk savaş dengeleri dağılıp, ABD Irak bataklığında bunalırken Ankara’nın Osmanlı’nın parıltılı günlerini hatırlaması bir ölçüde anlaşılır olsa da çölde serapa benzeyen bu görüntüleri pratik politika ve taktiğe dönüştürmeye kalkınca arka arkaya fiyaskoların gelmesi kaçınılmaz oldu. Davutoğlu’nun “stratejik derinlik”inden geriye derin bir yalnızlık kaldı.
Siyasal İslam, Osmanlı hayalleri görmekte ne kadar maharetli ise, dünya ve bölge güçler durumunu kavramada o ölçüde yeteneksiz olduğunu gösterdi. Yine özellikle Suriye konusunda erken ve kesin bir zafer beklentisiyle sahada o ölçüde hata ve günahlara bulaştı ki, böylece manevra alanını kaybetti.
Çok kutuplu dünyanın yarattığı halüsinasyonlara, Osmanlı düşleri de eklenince ortaya son altı yedi yıldır uygulanan, her seferinde fiyaskoyla sonuçlanan politikalar çıktı.
Öte yandan, AKP bugüne kadar hemen hiçbir iktidarın yapmadığı ölçüde dış politikayı iç politika aracı olarak kullandı. Beştepe nutukları fazla bir zahmet gerektirmiyordu. En yüksek perdeden konuşmanın önünde bir engel görünmüyor. Saray bunu fazlasıyla istismar etti. “Yalandan kim ölmüş” örneği, efelenmelerin ardından diz kırmalar gelse de bunları da havuz medyasında allayıp pullayarak sunmak mümkündü.
Bunlar yaşandı ve Saray iç politika manevralarında oldukça başarılı oldu. Fiyaskonun, yalanın politikada bir bedeli yok mu? Elbette var. Ancak AKP ve Erdoğan’ın gücü ve büyüsü bozulmadan siyasal hataların hemen bir bedelinin olmasını beklemek saflık olur. Gerçeklerin kitlelerin bilincinde etki yaratması zaman alıyor ve doğru bir yol izlemiyor. Hele gerçeklerin kitlelerin siyasal tavırlarını etkilemesi daha da karmaşık yollardan yürüyor.
Referandumun hemen öncesinde Avrupa ile kriz, Rusya ile ilişkilerin Afrin nedeniyle yeniden gerilmesi, ABD’nin Rakka operasyonuna Ankara’yı dışlayarak YPG ile başlaması Beştepe nutukları ile gerçekler arasındaki farkı bir uçuruma dönüştürdü.
Öte yandan, modernleşmeyi büyük köprüler yapmak sanan kafa sonunda bütçeyi delik deşik hale getirdi. Ekonomik yıkım uygun adım geliyor. 20 milyon insana dağıtılan sadakalarla bu fırtına atlatılabilecek mi?
Beştepe nutuklarıyla gerçekler arasındaki uçurum büyüdükçe içine birileri mutlaka düşecek. Referandum bu anlamda uçurumun kenarında yapılıyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.