Sorumluluktan kaçma çabası, yalnız olmadığını hatırlatması, sermaye kaygılarını gözetmesi, “darbe iklimi” ve “kuvvetler ayrılığı” vurgusu… Gül, yanıtları Meclis’e gönderdi ama mesajları geniş bir kesimeydi
Meclis Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun sorularını yanıtlayan Gül, çok yönlü mesajlar içeren yanıtlar verdi. Cemaat ile ilgili uyarılarını anımsatıp sorumluluktan sıyrılmaya çalıştı, 2004 MGK’sine atıf yapıp Cemaatli yıllarda yalnız olmadığına dikkat çekti. Cemaat sermayesine el konulmasını eleştirerek sermayenin uyarı ve kaygılarına oynadı. “Darbenin akla gelmeyeceği iklim” ve “demokrasi, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı” vurgularıyla Erdoğan’a ve başkanlık sistemine mesajını verdi
Tayyip Erdoğan’ın AKP içindeki tek liderliğe soyunmasıyla siyaset sahnesinin dışına itilen 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Meclis’in 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili kurulan Araştırma Komisyonu’nun gönderdiği 27 soruyu yanıtladı.
Gül, yanıtlarında AKP içine, sermayeye ve Erdoğan’a mesajlar göndermeyi ihmal etmedi.
Mecburi istikamet: Sorumluluktan sıyrılma çabası
Gül’ün yanıtlarında ilk dikkat çeken nokta, kendi sorumluluğundan sıyrılma çabası oldu.
Gül, Gülen Cemaati’nden ilk defa 12 Eylül 2010 Anayasa referandumu sürecindeki saldırgan ve aşırı propagandası sonrasında rahatsız olduğunu ve bu rahatsızlığını dillendirdiğini, bu uyarılarına Ergenekon ve Balyoz operasyonları ile Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılışında da sürdürdüğünü anımsattı.
Siyasete kazandırdığı kişilerin FETÖ/PDY mensubu olmadığını ve devlet kurumlarında farklı bir dayanışma içinde olduğunu hissettiği kişileri çevresinden uzak tuttuğunu iddia eden Gül, “Bu akımın bir darbe teşebbüsünde bulunacak güç ve cüretkarlığa ulaşmış olması, şahsım da dahil pek çok kimsenin öngöremediği bir durumdu” diyerek Erdoğan’ın “Kandırıldık” söylemine yakın durmaya çabaladı.
2004 MGK’si hatırlatması
Gül, yanıtında Milli Güvenlik Kurulu’nun 2004 yılındaki toplantısını da hatırlattı. Dönemin cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün Gülen Cemaati ile ilgili uyarılarda bulunduğunu aktaran Gül, Cemaat’in Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne “Ulusal Güvenliği Tehdit Eden Unsur” olarak kaydedilmesinin ise 2014’te olduğunu dile getirdi.
Cemaat sermayesine el konmasına itiraz
Gül, açıklamalarında sermayenin “mülkiyet hakkı” uyarılarına ve kaygılarına oynayan bir biçimde Cemaat sermayesine el konulmasını eleştirdi:
Örgütün vakıf/dernek ve kolektif mülkiyetine ait şirket ve mallarına el konulmasını doğru bulmakla birlikte, gelirlerinin ve sermayelerinin teşekkülünü meşru dayanaklarla temellendirebilen, ticari ve sınai faaliyetleri tamamen göz önünde olan kişilere ve ailelere ait şirketlere, mallara el konulmasını gerek FETÖ/PDY ile mücadelenin başarısı gerek ülkemiz ekonomisi bakımından yaratacağı kısa ve uzun dönemli mahsurlar açısından doğru bulmadığımı da belirtmek isterim.
Bu ayrım gözetilmeksizin yürütülecek adli soruşturmalar, ileride ülkemiz açısından çok daha büyük hukuki ve ekonomik sorunlara yol açabileceği cihetle, bu hususa özellikle adli makamlarımız tarafından dikkat edilmesi gerektiği kanaatindeyim.
Erdoğan’a ve başkanlığa mesaj
Gül’ün açıklamalarının son bölümü ise açıkça Erdoğan’a ve başkanlık sistemine yanıt niteliğindeydi.
“Önemli olan husus, bir ülkede darbe düşüncesinin hiçbir zaman akla hayale gelmeyeceği bir iklimi oluşturabilmektir. Bu iklim bozulduğunda çıkar çatışması içerisinde olduğumuz büyük küçük dış güçler kaynaklı her türlü müdahaleye açık bir ortam yaratılır” diyen Gül, şöyle devam etti:
Bütün bu acı ve ülkemize büyük tahribat yapan hadiselerden alınacak ders kanaatimce şudur. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel insan haklarını garanti altına alacak, kuvvetler ayrılığına dayalı yüksek standartlarda demokratik bir sistemi inşa etmek gerekmektedir. Böyle bir ülkede insanlar inançlarından, düşüncelerinden, etnik farklılıklarından dolayı hiçbir ayrımcılığa tabi tutulmadan eşit vatandaşlık ilkesi çerçevesinde muamele görecektir.
Sendika.Org