Kamuda işyerlerinde dayanışma yerine rekabet oluşturma, performansa göre ücretlendirme adı altında birbirini ihbar eden bireyler oluşturma, verimlilik adı altında işten atılmaları kolaylaştırmaktır
Kamuda işyerlerinde dayanışma yerine rekabet oluşturma, performansa göre ücretlendirme adı altında birbirini ihbar eden bireyler oluşturma, verimlilik adı altında işten atılmaları kolaylaştırmaktır
İzmir Büyükşehir Belediyesi kurumsal olarak yaklaşık iki yıllık bir suretçe verimliliği artırmak, performans değerlendirme ve ölçme yapmak üzere bünyesinde oluşturduğu Organizasyon ve Performans Şube Müdürlüğü ile bir dizi çalışma yürütmektedir. Bu kapsamda Yaşar Üniversitesi ile yaptığı bir protokol kapsamında verimlilik, güvenlik, performans gibi sihirli kelimelerle bir sistem kurmaya çalışmaktadır.
Bu kapsamda Yaşar Üniversitesi tarafından hazırlanan ve özel sektörde uygulanan, piyasacı, verimliliği tamamen emekçilere daha fazla baskı kurma ile birlikte her an takip etmeyi, gözetlemeyi öngören, birbirlerine yardım eden değil rekabet eden, tamamen güvensizlik üzerine kurulmuş gayrı insani uygulamalar içeren program İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından uygulamaya konulmuştur. İlk olarak bütün işyerlerinde anketlerle üretilen işin kişi-zaman ölçümü yapıldı. Örneğin yazı islerinde bir personel bir evrakı ne kadar sürede yazabilir, hastanede bir sağlık personeli bir hastadan ne kadar sürede kan alabilir, İtfaiyecinin ortalama yangın söndürme süresi vb. ölçümler yapılmıştır. İnsanların kapasitesini mekanikleştirip tekleştiren, sosyal bir varlık olmanın dışında seri üretim yapan bir makine olarak algılayan bu performans sistemi için veri toplamaya başladı. Biliyoruz ki bu sistem başta tekstil olmak üzere parça başı üretim yapan atölyelerde uygulanan emekçilerin tuvalet ihtiyaçlarını karşılama süresini bile hesaplayan sistemin adıdır.
Programın ikinci aşaması olarak belediyenin bütün birimlerine ve sahada çalışan personel için mobil olmak üzere parmak izi uygulaması ve fotoğraf çeken kartlı sistemi içeren elektronik cihazlar konuldu. Uygulanmaması yönünde çok sayıda mahkeme kararı bulunan parmak izi uygulaması isteğe bağlı olmak üzere, fotoğraf çeken kartlı sistem ise zorunlu koşuldu. Söz konusu cihazlar birimlere kurulduktan sonra kurumda örgütlü sendikalara sistemin tanıtıldığı bir toplantı gerçekleşti. Sendikalar ortaklaşarak bu sistemin hem hukuksal açıdan hem de bütün emekçilere bu kadar güvensizliği yaşatmanın, sürekli takıp ederek mobbing oluşturmanın kabul edilemeyeceğine dair görüşlerini aktardı. Üretmeyen, işini aksatan personel varsa sadece o personel ile ilgili işlem yapılmasında hiçbir engel olmadığını belediyedeki bütün emekçilere güven duymamanın doğru olmadığı yönünde beyanlarda bulunuldu. Ayrıca kurulan sistem kapsamında alınan kişisel verilerin üçüncü şahısların eline geçme olasılığı değerlendirildi.
Kurum bu konuda herhangi bir adım atmayınca belediyelerde örgütlü sendikalar olarak ortak basın açıklaması ve konu ile ilgili bildiri dağıtımı gerçekleştirdik. Daha sonra işten çıkış saatlerinde özellikle belediye ana binasında personel çıkış kapısında oluşan kuyruklarda bu uygulamayı alkışlı protesto eylemleri gerçekleştirdik. Tüm Bel-Sen olarak kuruma bu sistemin kaldırılması için hukuksal dayanakları ile birlikte başvuruda bulunduk. Süreç dahilinde son olarak diğer sendika temsilcileri ile birlikte Belediye Genel Sekreteri ile gerçekleştirdiğimiz görüşmede parmak izi uygulamasının geri çekildiğini, talebimiz olan fotoğraf çeken kartlı sistemdeki fotoğraf çekiminin kaldırılması ise tekrardan değerlendireceklerini paylaştı.
Gerek hükümetin kamuda iş güvencesini kaldırmaya yönelik hamleleri gerek cumhurbaşkanın “İş yapmayan memuru atmak lazım” diyerek yaptığı çıkışlar gerekse belediyelerde performans ve verimlilik adı altında gerçekleştirilen bu tür uygulamaların artmasındaki temel sebep; sağlık, eğitim, belediye gibi kamu hizmetlerinin tamamen piyasalaştırılması ve taşeronlaştırılmasıdır.
Kamunun tasfiyesi sağlık hizmetlerinin büyük oranda özelleştirilmesiyle birlikte eğitimde özellikle proje okulları kapsamında sınırlı sayıda kalan saygın bütün okullar itibarsızlaştırılarak özelleştirme dayatılmaktadır. Bu piyasalaştırma süreci belediyelerde ise performans ve verimlilik adı altında yürütülmektedir. Belediyeler kendi çalışanlarıyla kaynaklarıyla hizmet üretmek yerine, mevcut üretim sahalarını bile yük olarak görmekte her şeyde hizmet alım yoluyla taşeron sistemi üzerinden ihalelerle rant dağıtan holdinglere dönüşmüşlerdir.
Bu koca bütçeli holdingler neredeyse hizmet alımı yapılan projeleri kontrol eden personel dışındaki insan kaynağını yük olarak görme noktasına gelmiştir dolayısıyla insan kaynaklarını yeniden yapılandırma surecine girmişlerdir. Emekçiler uyanık olmak zorundadır. Söz konusu sistemin amacı bahsettikleri gibi çalışan-çalışmayan ayrımı yapmak değildir. Kamuda işyerlerinde dayanışma yerine rekabet oluşturma, performansa göre ücretlendirme adı altında birbirini ihbar eden bireyler oluşturma, verimlilik adı altında işten atılmaları kolaylaştırmaktır. Bu süreç hükümetin yıl başına kadar çıkarmayı planladığı kamuda reform adı altında iş güvencesini kaldırılması ile birlikte hızlanacaktır.
Emekçilere iş güvencelerinden dolayı kaytarıyorlar iş yapmıyorlar dolayısıyla kaldıralım bu iş güvencesini diyenler, bizimde emin olduğumuz bir şey var. İş güvencesi olsun olmasın kaytaranlar sizin makam mevkinize güvenen eş dost yandaşlarınızdır.
* Tüm Bel-Sen İzmir 1 Nolu Şube Başkanı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.