Gerilla kampı nehrin kenarında, biraz ağaçların altında, ‘barış için konferans’ olmasa pek kurulmayacak bir yerde. Ancak gerillanın en güçlü olduğu bölgelerden birinin ortasında olduğu için bu kadar rahat. Kampı yakından çektiğinizde diğerlerinden pek farkı yok ama bir savaş sırasında olabilecek, hesaplanacak şeylerin hiçbiri umursanmadan yapılmış. Yeni hayat da böyle olacak. Belki bu yoksunluk ve yokluk […]
Gerilla kampı nehrin kenarında, biraz ağaçların altında, ‘barış için konferans’ olmasa pek kurulmayacak bir yerde. Ancak gerillanın en güçlü olduğu bölgelerden birinin ortasında olduğu için bu kadar rahat. Kampı yakından çektiğinizde diğerlerinden pek farkı yok ama bir savaş sırasında olabilecek, hesaplanacak şeylerin hiçbiri umursanmadan yapılmış. Yeni hayat da böyle olacak. Belki bu yoksunluk ve yokluk içinde bulunanlar, tam da bu yüzden bir çözümün daha fazla parçası olabilir.
FARC örgütlenmesi esas olarak 4 farklı eksenden oluşuyor. FARC-EP dışında, ‘Partido cominista glandestino-İsyancı Komünist Parti’, daha geniş bir kesimi içine alan bir cephe ‘Movimento Bolivarino’, yine savaşçılardan ve militanlardan ama gizli milis örgütü ‘Milisas Bolivarano’.
Llorano Hollywood filmlerinin başrol oyuncularına taş çıkartacak kadar güzel. Gerilla olmasaydı oyuncu olabilirdi ama belki de gerilla olduğu için daha güzel görünüyor. FARC’ın ‘Mixto İsaias Pardo’ gerilla kampında gördüm onu. İlk gördüğümde yerden bir şeyler biçiyordu. Bir daha gördüğümde mutfakta pişirilecek muzların saplarını kesiyordu. Henüz 23 yaşında.
-Barıştan sonra ne yapacaksın?
-Gelecekte sadece mücadelenin biçimi değişecek. Mücadeleye devam yani. Sosyal eşitsizliği ortadan kaldırmak ve yeni bir Kolombiya kurmak için.
-Kendin için bir şey yapmak istemiyor musun?
Şöyle bir yukarıdan baktı. Güldü.
-Bunu kendim için yapıyorum zaten.
Herkes gülünce bir şeyler daha ekledi.
-Giderim okula filan herhalde.
Mutfaktakilerin neredeyse hepsi çok gençti. Kamptakilerin hepsi de. Gerçi çoğu 10 yıldan fazla gerillaydı. Bunu sormuştum. Ölenler ve kalanlar demişti birisi.
***
Son bir iki günde gerilla aileleri gelmeye başladı. Bazıları kampta kalıyordu. Çocuklar silahlarla, yani gerçeklikle iç içeydi. Güzel küçük kız beni görünce telsizi kulağına dayayıp sözde konuşmaya başladı.
-Adın ne senin?
-Neden?
Haklıydı. Neden? Vazgeçtim. Komutan Carlos diyordu ‘Barış bugün için değil esas yarın için…’
***
Komutan Tanja ile konuşuyordum. Aleksandra, Hollandalı gerilla komutanı. ‘Önce yoksullara ekmek dağıtarak açlığı gidereceğimi sanıyordum ki sonra anladım. Yoksulluğun nedenini ortadan kaldırmazsanız açlığı ortadan kaldıramazsınız. İşte bu yüzden gerillaya katıldım.’
-Barışı nasıl örgütlediniz?
-Hükümet bir kapı araladı, biz abanıp bu kapıyı sonuna kadar açtık…
***
Giovanny Perez Rincon. Geçen yemek yaparken görmüştüm. Dikkat çekici şekilde bakımlıydı. Gençti ve daha genç görünüyordu.
-Kaç yıldır gerilladasın?
-Çok az.
-Bir yıl? Üç ay? 2 saat? (Gülerek söylüyordum.)
-11 yıl (Gülerek diyordu bunu), çok az…
-Kaç yaşındasın ki?
-26 yaşındayım, bu ayın 25’inde 26 oluyor yani…
Gerillaların çoğu böyleydi. Hayatının yarısı daha doğrusu çocukluktan sonra tamamı gerillada geçmişti. Gerillanın manası onlar için aynı zamanda bütün arkadaşlar demekti ve bir aile ve tamamıyla bir hayat.
-Barıştan sonra ne yapacaksın?
-Mücadeleye devam, bu sefer başka şekilde. Çünkü barışın manası, sadece bir mücadele biçimini değiştiriyor olmamız. Düşüncelerimizden vazgeçmiyoruz kesinlikle.
-Barışın gerçekleşeceğine inanıyor musun gerçekten?
Hepsi böyle bir soruda düşünüyordu. Hepsinin içinde böyle bir kuşku olduğu kesindi. Bunun başında hayat tehlikesi vardı. Henüz geçtiğimiz ay içinde gerilladan ayrılıp yaşayan eski kumandan paramiliterler tarafından öldürülmüştü.
-Bu bir proje ve şimdi bu projenin gerçekleşmesi için çalışmamız gerek.
-Aranızda buna karşı çıkan, muhalefet eden arkadaşlar var mı?
-Evet var. Bazı arkadaşlar dağdan inmeyeceklerini söylüyorlar. Dağda yaşayacaklarını… Çoğunluğu özellikle yaşamlarının tehlikede olabileceğini düşünüyor. Bunu açıklamayan ancak düşünen oldukça çok yoldaş var. Fakat bence yoldaşların çoğunluğu, yüzde 99’u bu kuşkuları da olsa, barışa katılacak.
-Sen ne yapmak istiyorsun barıştan sonra?
-Okuyacağım. Makine mühendisliği okumak istiyorum.
-Kaç yıldır parayla ilişkin yok? Hiç para düşünmüyorsunuz burada. Bu seni korkutmuyor mu?
-Burada kolektif yaşıyoruz. Bu çok rahat bizim için. Barıştan sonra herkes tek başına kalacak, belki aile kuracak, çocuklar filan ama ben politik mücadeleye devam edeceğim için yine kolektif bir yaşantı olacak benim için.
-Gerillada sevgilin var mı?
-Burada yok, diğer kampta şimdi.
–Gerillada sevgili olmak mümkün değil mi? Evlenmek ya da çocuk yapmak için izin alıyor musunuz?
-Tabii tabii, sevgili olmak mümkün. Başka türlü nasıl olur ki? Ama evlenmek bir sürü şey, yani biz öyle kilisede nikah kıymak filan zaten, bu şekilde sevgili olmak gerekmiyor bence. Biz birlikteyiz demek yeterli. Bunun için kilise ya da resmi işlemlere gerek yok bizce.
-Peki, gerillada hiç sorun olmuyor mu bu kadın erkek ilişkilerinde. Yani birisi birini sever öbürü de hoşlanır filan…
Umursamaz biçimde dudak kıvırıyordu.
-Oluyor tabi. Mesela birinin sevgilisi başkasıyla olur ya da başka bir şey… Oluyor tabi ama çok sorun değil, bir şekilde çözülür bu. Yani bu gerilla ilişkisini bozamaz. Bir çözüm bulunur.
-Mesela sen buradasın, sevgilin başka yerde, onun yanına gitmek isteyebilir misin?
-Tabii tabii, genellikle bu yapılabilir zaten…
-Peki, 11 yıldır silahla birlikte yaşıyorsun yani ilk kalktığında ilk yanı başında olan silah. Onsuz bir yaşamın nasıl olabileceğini düşündün mü?
Biraz düşündü.
-Biz şimdi silahlı bir mücadele sürdürüyorduk. Artık barış olacak ve artık silahsız olacağız. Bu mücadelenin biçimi de bu. Yani nasıl silahla mücadeleyi sürdürdüysek, bunu da silahsız olarak sürdüreceğiz. Bazen silahsız olduğumda üstümde pantolonum olmayacağını düşünüyorum ama bunu yapacağız. Artık mücadeleyi bu şekilde yürüteceğimize göre.
-İndian’sın değil mi? Neden katıldın gerillaya?
-Yarı yarıya annem indian [FARC üyelerinin ‘yerli’ yerine tercih ettiği sözcük]. Gerillaya katılmamın nedeni ise esas olarak paramiliterler, onların baskıları. Amcamı öldürdüler. Yeğenlerimi öldürdüler. Evleri yaktılar. Bu saldırılar karşısında yapılacak tek şey gerillaya katılmaktı.
-Ailen köylü değil mi? Koka yetiştiricisi misiniz?
-Yok koka değil, Cafeterias; kahve yetiştiriyorlar onlar
-Peki, barış sürecinden sonra para militerlerin tehlikesi ortadan kalkacak mı sence? Barış olacak mı?
-Bilmiyorum doğrusu. Sence barış olur mu?
-Ben endişeliyim. Kitaplarımdan biri El Salvador ve Guatemala’nın barış süreci ve sonrasına dair. Durum hiç de iyi görünmüyor. Mesela El Salvador’da daha önce dehşetli bir savaş vardı, her gün 7-8 kişi ölüyordu; zaten 5 milyonluk bir ülke. Şimdi barış var, her gün 20-25 kişi ölüyor…
-Öyle mi?
Barışın eşiğinde kimseyi endişelendirmek istemiyorum aslında. Barışın aleyhine konuşulamaz ama endişelerim var ve gerçekliğe gözümüzü kapatabilir miyiz? Yine bir ama ile söylersem, bu endişe bile barışa ağır gelebilir. ‘Yani barışı örgütlemek lazım yoksa daha kötü olabilir’ diyorum. Aslında müzakerelerin başında, bunu, FARC’ın barış heyetinin sözcüsü kumandan Ivan Marques de söylemişti. “Kötü bir barış, savaştan daha kötüdür.” Ama şimdi büyük bir mutlulukla barışı imzaladıklarını duyuruyordu. Bir bildiği vardı mutlaka.
Sonra başka şeylerden konuşuyoruz, biraz futboldan, kızlardan filan…
Giovanny Perez Rincon. 26 yaşında. Kumandan Jorge Briceno cephesinden. Barıştan sonra elektrik mühendisi okumak istiyor.
***
FARC’ın genel sekreterlerinden Kumandan Cotobamba ‘Reform Agraria-Toprak Reformu’nu anlatırken bunu ‘Reform Rural-Kırsal Reform’ diye adlandırıyordu. İsim değişiklikleri her zaman önemlidir. Bazen bir sorunu aşabilmenin biçimidir bu, bazense sorunu es geçip yanından geçmenin… FARC’ın kuruluş nedeni olan Toprak Reformu buna kurban gidebilir mi? Bunu da önümüzdeki süreç gösterecek aslında. Cotabamba yani FARC-EP’in genel sekreterlerinin sözlerinde de aynı paradoksal durum söz konusuydu bana göre. Bir yandan “Agro-Endusturiya-Endüstriyel Tarıma, yani GDO’ya, büyük şirketlerin, ulus-ötesi şirketlerin tarımı ele geçirmesine karşıyız” derken, öte yandan işlenmemiş toprakların sayılarını veriyor ve tarımın modernizasyonundan söz ediyordu.
Özellikle Koka yetiştiricilerinin barıştan sonra ne üreteceklerine dair durum çok önemli bir mesele. Kimisi koka üretiminin yerini GDO’lu soya üretiminin eninde sonunda alacağını söylüyordu. Yani bunun manası, toprakların çoğunluğunun Monsanto, Cargil, Bayer gibi ulus-ötesi tarım tekellerine terk edilmesiydi. Özellikle Brezilya, Arjantin, Paraguay’daki topraklarının GDO’lu ürünlerin yetiştirilmesine bakıldığında, bu çok da zor bir tahmin olarak görülemez. Hele Monsanto’nun işlediği toprakların toplamda Paraguay’dan büyük olması göz önüne alındığında çok daha çarpıcı bir durum bu.
Koka’dan sonra ne yetiştirileceğine dair FARC’ın dışında önerisi olan bir başka grup var. ‘Canabis para Todos-Herkes için Canabis’ grubu bu toprakların Canabis için çok uygun olduğunu söylüyor: