“Kan dökmeden olmaz” lafını ağızlarından düşürmeyerek Kılıçdaroğlu’na saldıranlar, kendi iktidarları dönemlerinde döktükleri kanın hesabını biliyorlar mı acaba? Kılıçdaroğlu’nun başkanlık sistemini getirecek yeni Anayasa ile ilgili olarak “kan dökmeden olmaz” lafı üzerinden ne polemikler, ne seviyesizlikler yapılıyor birkaç gündür. İktidar, en tepedekinden en aşağıdakine kadar kurmuş oldukları medya imparatorluğunun da işlevselliği ile “milli irade” kutsiyeti edebiyatını […]
“Kan dökmeden olmaz” lafını ağızlarından düşürmeyerek Kılıçdaroğlu’na saldıranlar, kendi iktidarları dönemlerinde döktükleri kanın hesabını biliyorlar mı acaba?
Kılıçdaroğlu’nun başkanlık sistemini getirecek yeni Anayasa ile ilgili olarak “kan dökmeden olmaz” lafı üzerinden ne polemikler, ne seviyesizlikler yapılıyor birkaç gündür.
İktidar, en tepedekinden en aşağıdakine kadar kurmuş oldukları medya imparatorluğunun da işlevselliği ile “milli irade” kutsiyeti edebiyatını üzerinden yürüyor durmadan. Sanki milli iradenin olanlardan ve olacaklardan haberi varmış gibi. Halk düşmanlarının halk dalkavukluğu konusundaki ikiyüzlülüklerini izliyoruz günlerdir. Bir yandan her istedikleri değişikliği milli irade referansına bağlayanların, öte yandan milli irade dedikleri köylünün, işçinin, emekli ve memurun canlarına ot tıkama ikiyüzlülüklerine şahit oluyoruz yıllardır.
“Kan dökmeden olmaz” lafına gelince, aslında bu söz yaban atılacak bir söz değil.
Devrimler, ihtilaller, darbeler kan dökmeden olmuş ya da olabilecek şeyler değildir genel olarak.
Ama sosyolojik ve tarihsel diğer bir gerçek de “kan dökme” araçlarının ve gücünün genel olarak devlette, esasen de onu ele geçirmiş olan hükumetlerde ya da iktidarlarda olduğudur.
Muhalif kan dökmez. Kan dökülmesine neden olabilir ancak. Kan dökecek düzey sizin gücü ele geçirmiş olma düzeyinizle ve varlığınızla ilgili bir durumdur.
Popüler ve güncel anlamda “kan dökme” lafına gelince, sadece lafa değil, lafı söyleyene de bakmak gerek. Derler ya; bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye?
Buna rağmen lafı söyleyen Kılıçdaroğlu, o lafı söylerken “Biz kan dökeriz” anlamında değil, “Söz konusu düzenlemeyi siz ancak kan dökerek yapabilirsiniz” anlamında kullanmıştır. Bu bile azımsanacak ve küçümsenecek bir laf değildir.
Halkı için ölümü göze alabilecek ve almış olan “iyi ve yürekli” insanları hatırlatıyor bize.
Lafı söyleyen Kılıçdaroğlu o lafın gereğini bir yana bırakın, bir tarihte birisinin “tükürdüklerini yalayacaklar” deyip, CHP’nin gerçekten tükürdüğünü yaladığı bir kırılma noktası vardır yakın tarihte. İşte o zaman Kılıçdaroğlu önderliğindeki CHP’liler mecliste yemin etmeyi reddetme tutarlılığını gösterebilecek feda ve eylem insanları olduklarını gösterebilselerdi, bugün gelinen nokta farklı olabilirdi. En azından bugün “Kanımız dökülmeden asla olmaz” lafını söylemek için haklı gerekçeleri olur ve bu laf kendilerine daha yakışırdı.
Kısa bir not ile anımsayalım, söz konusu “kan dökme” lafını ulu orta mecliste ilk söyleyen, Kılıçdaroğlu değildir. Yıllar önce “Kanlı mı olacak, kansız mı olacak” diyerek şeriatın mutlak geleceğini söyleyen Erbakan’dır. Erbakan o lafı söylediği için şimdi ne düşünüyordur bilemeyiz, lakin onun ardıllarının ne düşündükleri malum.
Kan dökme konusu ve gerçeği ile ilgili olarak asıl olarak da değinilmesi gereken nokta şudur:
“Kan dökmeden olmaz” lafını ağızlarından düşürmeyerek Kılıçdaroğlu’na saldıranlar, kendi iktidarları dönemlerinde döktükleri kanın hesabını biliyorlar mı acaba? O kadar çok kan döktüler ki, bu laf üzerinden saldırıyor olmalarının nedeni, kendilerindeki bu acımasızlığın boyutlarını gölgelemek ve gizlemek olsa gerektir.
Örneğin Gezi olayları kan dökme değil midir? Kan başka nasıl dökülür.
Roboski/Uludere Katliamı, o kadar insan kanının bir anda nasıl döküleceğinin yeryüzündeki en aşağılık örneklerinden birisi değil midir örneğin?
Ya da ortalama 10 yılda ve giderek artan bir oranda iş kazalarında 17.000 işçi ölümünden daha büyük bir kan dökme faciası başka nerede vardır.
Ankara Katliamı, Suruç Katliamı, Diyarbakır Katliamı ve daha onlarcası, ülkenin dört bir yanında öldürülen, ölümlerine neden olunan çocuk ve gençlerin ölümlerini anarşi ya da terörle mücadele kaybedilen kişiler olarak adlandırınca bu “kan dökme” olmuyor mu?
Öldürmek ve iktidarda iken ölümlere neden olmak kan dökmektir.
Ölümleri hukuki ve vicdani nedenler ile gerekçelendirmek, hele hele kutsiyetler atfederek bazı ölümleri değerli ve bazılarını değersiz kılmak “kan dökmenin” en aşağılık yüzüdür.
Kan dökme ile “Kanımız dökülmeden izin vermeyiz” lafını ve ifadesini birbirinden ayırmayanlar bilinmelidir ki; kan dökme işini en iyi bilenlerdir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.