“Bir 8 Mart’ı daha geride bıraktık” diye başlayacaktım ama aslında bu 8 Mart çok da öyle olmadı. Sanki daha yeni filizleniyor hayat, sanki yeni kıpırdıyor bahar kadınların bilincinde, yüreğinde, sanki daha yeni koyulacakmışız yola duygusu yaratıyor 10 Mart sabahında bile. O kadar uzun zaman oldu ki, kana kana susamışız da, su içecek yol kalmamış ve […]
“Bir 8 Mart’ı daha geride bıraktık” diye başlayacaktım ama aslında bu 8 Mart çok da öyle olmadı. Sanki daha yeni filizleniyor hayat, sanki yeni kıpırdıyor bahar kadınların bilincinde, yüreğinde, sanki daha yeni koyulacakmışız yola duygusu yaratıyor 10 Mart sabahında bile.
O kadar uzun zaman oldu ki, kana kana susamışız da, su içecek yol kalmamış ve 8 Mart’ın gecesi gürül gürül bir kaynak bulmuşuz gibi.
Uzunca zamandır, sessiz sesiz, derin derin ağlamış ve çağlamak için fırsat kollamışız gibi 8 Mart gecesi çağladık hep birlikte, ne kadar çok şey biriktirmişiz, ne kadar acı, göz yaşı, çaresizlik, hırs öfke neler neler biriktirmişiz bağrımızda.
Ve bunları taşımak ne kadar zor, ne kadar ağır, ne kadar acı vermiş bize.
O gece bu yüklerimizi paylaşmaya, dağıtmaya bizleri yok sayan, kadınlık onurumuzu, kimliğimizi ayaklar altına alan iktidarın karşısına kadınlığımızın en çıplak haliyle dikildik. Güçlüydük, korkaktık, ötekiydik, narindik, yalnızdık, yaralıydık, geride bıraktıklarımızın acısı hala yüreğimizde olanca ağırlığıyla duruyordu ve biliyorduk hala yaşanacak acılarımızın olduğunu.
Bütün yol boyunca her adımda her sloganda bir başka kadın oluyorduk, Çilem cezaevinden ses veriyordu, Taybet Ana geliyordu aramıza, Rozerin tüm gençliği ve hayalleri ile bizimleydi, Nevin, ölü bedenleri çırılçıplak sergilenen kadınlar, savaşın hoyratlığında bedenleri paramparça olan kadınlar, eve hapsedilmiş kadınlar, 10 Ekim Ankara’da, 20 Temmuz Suruç’ta yitirdiklerimiz daha niceleri biz olmuştuk ve dikilmiştik karşılarına “Bu böyle gitmez, gitmeyecek” demek için.
Her adımda bir yükümüzü bırakıyorduk, her adımda yalnızlığımız paramparça oluyordu, her adımda çaresizliğimiz darmadağın oluyordu ve her adımda korkularımız tuzla buz oluyordu.
Bir tek yaralarımız ah o yaralarımız geçmiyordu, belki uzunca zaman da geçmeyecek.
Her gün sabah akşam, iktidar ve yandaşları tarafından ne giyeceğimiz, nerede okuyacağımız, gülüp gülemeyeceğimiz, kaç yaşında evlenip evlenmeyeceğimiz, çalışıp çalışmayacağımız, kaç çocuk yapacağımız, dini ve örfi geleneklere uygun anne olmamız, “Kadının yeri evidir” diyerek bizim için sınır çizenlerin karşısında dikilmiştik.
Ve tüm sınırlarına, tüm geleneklerine, tüm inançlarına, tüm erkek iktidarlarına başkaldırmıştık.
8 Mart gecesi yeni bir gün, yeni bir yol filizleniyordu önümüzde, bu baharı kadınlar omuzlamıştı, bu baharı kadınlar müjdeleyecek belki, bu karanlığı kadınlar paramparça edecek, umudu kadınlar yaratacak. Kim bilir.
Şimdi işimiz hem daha zor, hem daha kolay bu umudu büyütmeye bu kaynağı çoğaltmaya, bu baharı harlamak için biz olmaya, bu yolu adım adım ilmek ilmek örmek için hep birlikte emek vermeye ihtiyacımız var.
Haydi kızkardeşlerim hep birlikte yeni bir hayatı yaratmak için omuz omuza yola koyulma vakti, hemen şimdi, yarın geç olmadan şimdi tam zamanı.
Sendika.Org
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.