Kapitalizm, Sovyet halkını ‘aydınlık’ piyasa koşulları altında, kelimenin tam manasıyla, ölüme terk etti. Bugün Krasnoyarsk taygalarının bazı ücra köşelerinde sadece 1 (bir) kişinin yaşadığı köyler var. Herkes ya ölmüş, ya gitmiş… Hadi şimdi biri çıksın o adama kapitalizmin ve serbest piyasaların ne kadar verimli ve ne kadar aydınlık olduğunu anlatsın, paçası sıkıyorsa… Doksanlar Rusya’sında geçen Sibirya […]
Kapitalizm, Sovyet halkını ‘aydınlık’ piyasa koşulları altında, kelimenin tam manasıyla, ölüme terk etti. Bugün Krasnoyarsk taygalarının bazı ücra köşelerinde sadece 1 (bir) kişinin yaşadığı köyler var. Herkes ya ölmüş, ya gitmiş… Hadi şimdi biri çıksın o adama kapitalizmin ve serbest piyasaların ne kadar verimli ve ne kadar aydınlık olduğunu anlatsın, paçası sıkıyorsa…
Doksanlar Rusya’sında geçen Sibirya Ekspresi (Transsiberian) filminde eski KGB dedektifi yeni narkotik polis İlya Grinko, Sibirya ekspres treninde dönen uyuşturucu ticaretini durdurmak için görevlendirilmiştir. Trende, Roy ve Jessie adlarında Amerikalı bir çiftten şüphelenerek onlarla arkadaş olur. Bir gece, trenin restoran vagonunda Roy ve Jessie’yle birlikte oturmuş votkasını yuvarlarken İlya, alkolün verdiği yetkiye dayanarak, sosyalist dönemleri yad eder:
Roy: (Jessie’ye dönerek) İlya, büyük bir konferans için ta Vladivostok’tan Moskova’ya seyahat ediyor.
İlya: Sovyet günlerinde benim gibi memurlara böyle özel görevler için birinci sınıf uçak bileti alırlardı. Şimdiyse, trende yedi gün… Na Zdrovie!!
Roy: Na Zdrovie!! Orda dur bakalım İlya, bana SSCB’yi özlediğini söyleme sakın? Sonuçta SSCB karanlık, şeytani bir imparatorluktu.
İlya: Belki de… Fakat o zaman bizler karanlıkta yaşayan bir halktık, şimdiyse aydınlıkta ölüyoruz… Hangisi daha iyi?! SSCB’de bir adam 65 yaşına kadar yaşardı, şimdiyse 58 yaşına kadar yaşayabiliyor. Bu gerçeği çok iyi biliyorum, çünkü ben 58 yaşındayım… Bugün Rusya’da iki çeşit insan var deriz; özel jet ile gidenler, ve tabutta gidenler…
Jessie: Sen hangisisin?
İlya: Ben gitmek için çok yaşlıyım. Sadece işimi yapıyorum.
Senaristin verdiği bu referans film icabı değil… Dünya Bankası (worldbank.org) ve Dünya Sağlık Örgütü (who.int) verilerine göre Sovyetler Birliği çözüldükten sonra kapitalizm, Rusların yaşam beklentisini, henüz daha ilk 4 senesinde, ortalama 5 yıl, erkeklerde 6-7 yıl, Sibirya bölgesinde ise 8-10 yıl kadar azaltmış. 300 milyon nüfuslu SSCB’nin vatandaşlarından çalınan toplam 1,5 milyar yıllık ömür…
Kontrollü bir kıyas vermek adına, aynı dönemde sosyalizmden vazgeçmeyen Küba, yaşadığı ekonomik sıkıntılara rağmen, yaşam beklentisini hızla arttırmaya devam etmiş ve bugün 78’e kadar çıkarmıştır. Peki nasıl oldu da kapitalizm Sovyet halkının yaşamlarını çaldı?
Rusya’dan trajedilerle…
Piyasa mantığıyla bakıldığında, belki bekleme salonunda deri koltuk takımları ya da şampanyalı doğum paketleri olmadığı için, ‘verimsiz’ dedikleri Sovyet sağlık sistemi her vatandaşa eşit ve ücretsiz hizmet sağlardı. Tedavi olmak için para cüzdanınızı değil, nüfus cüzdanınızı göstermeniz yeterliydi. Vladivostok’ta, Grozni’de, Moskova’da ya da Kamçatka Yarımadası’nın 150 hanelik küçücük bir köyünde yaşıyor olmanız bir şeyi değiştirmezdi. Zira sosyalist devlet tüm vatandaşlarına uzak, yakın, kar, kış, kıyamet demeden ücretsiz eğitim, sağlık, sanat, bilim ve kültür götürmekle mükellefti. Mesela SSCB’nin en büyük tiyatro binası olan Novosibirsk Opera ve Bale Tiyatrosu 1944 senesinde Moskova’da değil Sibirya’da açılmıştı mesela. Acaba devlet günün birinde Dersim’e bir tiyatro açar mı dersiniz?
Kapitalizm, önceden parasız olan her şeyin üzerine birer fiyat etiketi koydu. İşin en büyük trajedisi ise kapitalizmde sağlığın bile fiyat etiketi olmasıydı. Müşteri tabanı geniş olduğundan büyük şehirlere hemen deri koltuklu özel hastaneler açıldı. Hantal ve verimsiz denilen, ve tabii ki deri koltuksuz, devlet hastanelerinde bütçe ve maliyetleri azaltmak için doktorlar, hemşireler, laborantlar birer birer kapı önüne konarak verilen hizmetin miktarı azaltıldı. Serbest piyasa kapitalizminde bir malın veya hizmetin piyasa fiyatını arttırmak istiyorsunuz, arz edilen miktarı kasıtlı olarak kısarsınız.
Bir yandan doktor ve yatak sayısı azalırken, diğer yandan hasta sayısı artıyordu. Çünkü kapitalizmin yarattığı işsizlik ve evsizlik, maddi ve manevi bakımsızlığı da beraberinde getirdi. Çaresizlik, umutsuzluk ve stres insanları yalnızlığa, depresyona, sigaraya ve alkolizme sürükledi. İntihar ve suç oranları ikiye katlandı. Yani sistemik olarak arz kısılıyor, talep arttırılıyordu.
Piyasa koşulları altında ölmek
Kapitalizmde her türlü alışveriş, ölçek ekonomisi sebebiyle, ekseriyetle büyük şehirlerde yoğunlaşır. Ulaştırma maliyetinin yüksek ve bölgesel talebin düşük olduğu ücra kasabalarda kapitalist şirketlerin de kârlılığı düşük olur. Bundan ötürü, misal, Sibirya’nın küçük köy ve kasabalarına, bırakın tiyatroyu, operayı, müzeyi, doğru dürüst sağlık hizmeti ve gıda bile götürülmedi. Kapitalizm, Sovyet halkını ‘aydınlık’ piyasa koşulları altında, kelimenin tam manasıyla, ölüme terk etti.
Hem genel ölüm oranları, hem de bebek, çocuk ve anne ölümleri artarken, doğum oranları da hızla azalıyordu. Böylece nüfus, özellikle Sibirya’da, her geçen yıl giderek eridi. O kadar ki bugün Krasnoyarsk taygalarının bazı ücra köşelerinde sadece 1 (bir) kişinin yaşadığı köyler var. Herkes ya ölmüş, ya gitmiş… Hadi şimdi biri çıksın o adama kapitalizmin ve serbest piyasaların ne kadar verimli ve ne kadar aydınlık olduğunu anlatsın, paçası sıkıyorsa…
Doksanları geçtik, günümüzde bile Sibirya bölgesinde kapitalizmin terk ettiği insanların yaşam beklentisi dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan, ve muhtemelen pek çoğunuzun adını bile duymadığı, Comoros’unkiyle aynı, 65. Ayrıca, yüreğiniz kaldırırsa, Sibirya, Monamur filmi bu dramatik terk edilmişliği çarpıcı bir hikâyeyle anlatıyor.
Fazla uzatmayalım… İşte filmde İlya’nın bahsettiği, eskiden karanlıkta yaşarken şimdi aydınlıkta ölen Rus halkının gerçek öyküsü böyle. Buradan çıkartılması gereken en önemli sonuç, aslında doğduğumuzdan beri kapitalizmde yaşayan bizlerin sosyalizm olsaydı yaşam beklentilerimizin çok daha yüksek olacağıdır. Biz dileyelim ki kapitalizm, kapitalistleri kendi aydınlıklarında boğsun. Ancak Roy’un sosyalist dönemleri ‘karanlık’ olarak betimlemesine, İlya’nın da ‘belki de’ diyerek inceden onay veriyor olmasına itirazımı şimdiden koymuş olayım, detaylarına bilâhare gireceğim. Zira mücadele uzun, mevzu derin, konuşacağız…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.