Figen Yüksekdağ, iktidarın hedefindeki Barış için Akademisyenler’e destek olarak, “Diktatörlüğe karşı direnmek haktır dahası görev ve sorumluluktur” dedi
HDP 1. Merkez Kadın Konferansı’nda konuşan Figen Yüksekdağ, iktidarın hedefindeki Barış için Akademisyenler’e destek olarak, “Diktatörlüğe karşı direnmek haktır dahası görev ve sorumluluktur” dedi
Gelecek haftasonu yapılacak olan HDP Olağan Kongresi öncesi, kongre hazırlıkları kapsamında düzenlenen HDP 1.Merkez Kadın Konferansı bugün (15 Ocak) Ankara’da gerçekleştiriliyor. “Yeter artık! Faşizme geçit yok. Eşitlik ve özgürlük için kadınlar kazanacak” sloganıyla gerçekleştirilen konferansa HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDK Eş Sözcüsü Sebahat Tuncel, HDP Meclis Başkanvekili Pervin Buldan, ve HDP milletvekilleri yanı sıra 550 delege katıldı. Konferans özyönetim direnişinde hayatını kaybeden kadınlara adandı.
Divan üyelerinin seçiminin ardından saygı duruşuyla başlayan etkinliğin açılış konuşmasını Figen Yüksekdağ yaptı.
JINHA’nın haberine göre, Yüksekdağ, kadınların yaşamı yaratmanın örgütlülüğünü temsil ettiğini belirterek başladığı konuşmasına, “Bugün halkların bu kadar karanlık süreçten geçtiği günlerde tam da yaşama sahip çıkmak çok daha tarihsel ve hayati anlam taşıyor. Tarih boyunca iktidarı kuranlar erkekler olmuş ve bu iktidarlar savaş çıkardığında ölüm siyasetinin koyu karanlığı yaşamı kuşattığında yaşama sahip çıkanlar kadınlar olmuştur. Bugün de barış diyenler yine kadınlardır. En önde direnenler yine kadınlardır. 7 Haziran seçimlerinde çok büyük bir başarının kadın zaferinin altına imza atanlar kadınlar oldu. 7 Haziran’dan sonra başlatılan savaş ve yıkım sürecinde barışı temel anahtar olarak ellerinde tutanlar, cesaretiyle ve iradesiyle yürüyenler kadınlar oldu” sözleriyle devam etti.
‘Haklı talepleri görünmez kılınmaya çalışılıyor’
Türkiye’de aylardır adı konulmamış bir savaş yaşandığını belirten Figen Yüksekdağ, “Özyönetim iradesini ortaya koyan halkımız, barikatların ve hendeklerin arkasında sıkıştırılarak, haklı talepleri görünmez kılınmaya çalışılıyor. Özyönetim talebi, sadece son yılların değil yüzyıl boyuna ezilenlerin verdiği mücadelenin köklü taleplerinden biridir” dedi.
‘Diktatörlüğe karşı direnmek haktır’
“Diktatörlüğe karşı direnmek haktır dahası görev ve sorumluluktur” diyen Yüksekdağ, bu sorumluluğu yerine getiren kadınları saygıyla andığını ifade etti.
4 Ocak’ta Silopi’de katledilen üç Kürt kadın siyasetçiyi anan Yüksekdağ, “Sêvê’yi, Pakize’yi ve Fatma’yı halkının öncülerini saygıyla anıyorum. Bu süre içerisinde kadının yaşam demek olduğunu bildikleri için kadınları vurdular. Aylar boyunca yürütülen bu savaş ortamında nice kadın yoldaşımız ölümsüzlüğe ulaştı. Bu süre içerisinde uygulanan zulmün hangi düzeyde olduğunu görmek için kadın ve çocuk ölümlerine bakın. Bu süreçte 17 yaşından küçük 63 çocuk katledildi. Bu dönem içerisinde 81 kadın katledildi. Kimisi metropollerde yargısız infazlarla katledildi. Kimisi özyönetim alanlarında Sêvêler gibi bir halk mücadelesinin içerisinde bilinçli ve kasıtlı olarak katledildi. Kimisi kapısının önünde ekmek yaparken, kimisi çocuğunu evine götürürken, kimisi hiç kapının önüne çıkmasına gerek olmadan sofrasının başında katledildi. Kadınların bu savaşın hedefi olması için mutlaka politik bir mücadelede yer alması gerekmiyor. Evinin içinde oturan kadınlar dahi katledildi. Neden? Soracağımız soru bu. Çünkü kadınlar nerede dururlarsa dursunlar bir tarihin ve mücadelenin yaşam damarıdır. Yaşam bir bütün ise kadın o gövdenin damarlarında dolaşan kandır. O gövdeye can veren akıştır. Kadın nerede olursa olsun bu yaşam gücünü temsil ediyor. Bu nedenle her yerde kadınlar hedef alındı. Annesinin karnında daha doğmamış çocuklar öldürüldü” ifadelerini kullandı.
‘Sarayın suçuna ortak olmuyoruz’
“Bu suça ortak olmayacağız” diyen Barış için Akademisyenler’in iktidar tarafından hedef gösterilmesine ve gözaltına alınmasına da tepki gösteren Yüksekdağ, “Tek suçları, ‘savaşı durdurun, konuşmak için bir şans yaratın’ demekti. Bugün siyasi iktidarın suçuna ortak olmamak bir suç sayılıyor. Sarayın gözünde en tehlikeli suç bu. İşte bu nedenle bir siyasi linçle karşı karşıya kaldılar. Ölümün olmadığı bir Türkiye istedikleri için bu oldu. Eğer bu suç ise bizde bu suçu işliyoruz. Sarayın suçuna ortak olmuyoruz. Dahası bu suçun hesabını soracağız” diye konuştu.
Yüksekdağ konuşmasını “Kadınların yolu yolumuzdur” diyerek sonlandırdı.
Sendika.Org