Davutoğlu, Kürt halkına açılan savaşın Kasım 2013’te planlandığını söyledi. Direnişin gerçekleştiği alanlarda asker ve polisin kalıcı olmasını hedeflediklerini, gerekirse yeni karakollar kurulacağını belirtti
Davutoğlu, Kürt halkına açılan savaşın Kasım 2013’te planlandığını söyledi. Direnişin gerçekleştiği alanlarda asker ve polisin kalıcı olmasını hedeflediklerini, gerekirse yeni karakollar kurulacağını belirten Davutoğlu, başkanlık tartışmaları için de Erdoğan’ın fiilen ülkeyi yönetmesi, ancak hukuken başbakan sıfatı ile kendisinin alınan kararlardan sorumlu olmasının “ağırlığını” hissettiğini “Hukuki sorumluluk kimdeyse yetki de onda olmalı” ifadeleri ile dile getirdi
Hürriyet’ten Akif Beki Bulgaristan dönüşü uçakta Davutoğlu ile yaptıkları görüşmeyi yazdı. Görüşmede Davutoğlu sivil katliamları ile devam eden ve şehirleri yıkıntıya dönüştüren savaş politikalarını savundu. “Şimdi başlayan mücadele, özellikle Cizre ve Silopi mutlak olarak bunlardan temizleninceye kadar sürecek” ifadelerini kullandı. Aynı konuşmada savaşın 2013 yılında planlandığını açıklayan Davutoğlu, sivil katliamlarına değinmeden asker ve polisin koordinasyonunun “mükemmel” oluşunu övdü. Bugün direnişin olduğu ve operasyonların sürdüğü bölgelerde yeniden hendek ve barikatların kurulmaması için kdevletin kolluk güçlerini kalıcılaştırmayı hedeflediklerini belirtti. Davutoğlu başkanlık tartışmasına da girerek Erdoğan’ın fiilen ülkeyi yönetmesi ancak hukuken başbakan sıfatı ile kendisinin alınan kararlardan sorumlu olmasının “ağırlığını” hissettiğini belirtirken “Hukuki sorumluluk kimdeyse yetki de onda olmalı” ifadelerini kullandı.
Savaş 2013 yılında planlanmış
Davutoğlu’nun sözleri Kürt illerine yönelik müdahalenin henüz “çözüm süreci” rafa kaldırılmadan önce planlandığını, savaş politikasının dış politika ile ilgisini de göz önüne seriyor. Davutoğlu’nun ifadeleri şöyle;
“2013 yılı kasım ayında yaptığımız değerlendirmede 12 kritik ilçeyi öngörmüştük. İki üç ay önceki mücadeleye bakarsanız, Lice, Silvan, Varto, Kulp var, Cizre devam ediyor, Doğubeyazıt, Yüksekova var. Bu kritik ilçelerin çoğunda kontrol sağlandı. Şimdi mücadelenin yoğun olarak seyrettiği 4-5 yer kaldı: Sur, Cizre, Silopi, Nusaybin, Dargeçit… Şu anda oraya yoğunlaşmış durumda. Bunların özelliği ne? Nusaybin, Cizre, Silopi sınır ilçeleri. Nusaybin, Kamışlı’nın devamı. 10 adım atsan Suriye tarafına geçiyorsun zaten.”
Katliamlar hukuk kuralları içindeymiş
Sivillerin katledildiği, evlerin bombalarla yıkıldığı, sağlık hizmetlerinin durduğu bölge hakkında konuşurken Davutoğlu asker-polis koordinasyonu şu sözlerle övdü: “İyi olan taraf, asker-polis koordinasyonu mükemmel. Asker, polis, istihbarat çok iyi bir koordinasyon yürüyor. Bu geçmişte kolay olmayan bir şeydi ve tamamıyla demokratik hukuk kuralları içinde, asker de buna dikkat ediyor. Özel birimler, tabii bir de polis, asker, komando var, özel kuvvetler var, polis var, özel harekât var, yani bütün o birimlerin koordinasyonu içinde yürüyor.”
‘Yeni karakollar inşa edilecek, bölgede kalıcı olunacak’
Davutoğlu devletin kolluk güçlerinin operasyonların ardından direnişin ve öz yönetim ilanlarının olduğu bölgelere kalıcı olarak yerleştirilmesini hedeflediklerii de şu sözlerle aktardı: “Diyelim Cizre’de sadece Nur Mahallesi’ne operasyon yaptığınızda operasyon sonrasında tabloyu değiştiremiyorsunuz. Bütün hendeklerin barikatların ve diğer el yapımı bombalardan ilçenin temizlenmesi ve operasyon sonrasında da kalıcı bir şekilde orada bir daha bunların yapılmaması için orada kalıcı olunacak. Yeni karakollar gerekiyorsa inşa edilecek. Ama kesinlikle yeniden hendek kazmalarına ve barikat kurmalarına izin verilmeyecek.”
Siyaseten sorumluluk alan hukuken de sorumlu olsun
Davutoğlu Erdoğan’ın “çift başlılığı ortadan kaldırmak gerek” dyerek yeniden ısıtttığı başkanlık gündemi ile de konuştu. “Bu çift başlılık hikâyesi sanki bugün çıkmış gibi bir yaklaşım, yanlış” diyen Davutoğlu, Erdoğanın fiilen ülkeyi yönetmesi ancak hukuken başbakan sıfatı ile kendisinin alınan kararlardan sorumlu olmasının “ağırlığını” hissettiğini belirtirken “Hukuki sorumluluk kimdeyse yetki de onda olmalı” ifadelerini kullandı.
Davutoğlu’nun başkanlık tartışmaları ile ilgili sözleri şöyle;
“Bunun en fazla ağırlığını hisseden benim herhalde. Çünkü hukuken sorumlusunuz. Alınan her kararın hesabı Başbakanlık makamı tarafından verilir. Nihai kertede 20 sene sonra biri bugünlerde niye terörle mücadele başlattınız diye sorarsa, sorumlusu biziz. Çünkü direktifini nihayet siz vermek durumunda kalırsınız. Peki bugün ne oluyor? Biz Cumhurbaşkanımızla bunları istişare ederek yapıyoruz. Siyasi sorumluluk birlikte. Fakat böyle bir dengesizlik olduğunu herkesin görmesi lazım. Benim de kanaatim Cumhurbaşkanımızla aynı. Hukuki sorumluluk kimdeyse, yetki de onda olmalı. Sorumluluk ve yetki arasında karmaşa ortadan kalkmalı.”
“Sabah akşam başkanlık konuşamayız”
Davutoğlu’nun ilgilenmek zorunda olduğu gündemleri sıralayarak “Sabahtan akşama her gün başkanlık üzerinde konuşsak biz bunu şu anda çıkarabilir miyiz? O zaman işimizi yapmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullanması da dikkat çekti.
Davutoğlu’nun kullandığı ifadeler şöyle: “O zaman ne yapacağız? Bu tartışmayı bir uzlaşı olana kadar sükunetle götürmek ama kesinlikle ülke gündemindeki ana noktaları ıskalamamak. Yani ben sabah kalktığımda bir taraftan Cizre’de, Silopi’de yürüyen operasyonu düşünmek zorundayım. Bir taraftan Suriye ve Irak sınırındaki her hareketliliği gözetmek zorundayım. Bir taraftan Rusya ile ilişkilere bakmak zorundayım. Brüksel’e gidip vize muafiyetiyle ilgili süreci düşünmek durumundayım. Sabahtan akşama her gün başkanlık üzerinde konuşsak biz bunu şu anda çıkarabilir miyiz? O zaman işimizi yapmaya devam edeceğiz. Elimizdeki sistemi en iyi şekilde işletmeye devam edeceğiz. Gelin beraber anayasa konusunu derinlikli tartışalım. Neyi yapabileceksek yapalım. Benim için ideal olan özgürlükçü, katılımcı demokrasiyi esas alan, insan hak ve özgürlüklerine dayanan, güçler ayrılığı prensibini esas alan ve başkanlık sisteminin yönetim biçimi olarak ele alındığı bir anayasa. Biz bunu masaya koyarız, alternatif olarak onlar ne diyorsa getirirler, konuşuruz.
Sendika.Org