Sosyalistler AKP’nin savaş ve saflaştırma siyaseti ile elde ettiği bu sonucun mücadele potansiyelini zayıflatmayacağını vurguluyor
Sosyalistler 1 Kasım Genel Seçimleri’nin ardından değerlendirmelerde bulundu. Sosyalist hareketten örgütler adına yapılan açıklamalarda AKP’nin bu sonucu savaş politikaları ve saflaştırma siyaseti ile elde ettiği belirtilirken, bu sonuçla açığa çıkan manzaranın egemenler açısından “istikrara” değil halk açısından daha büyük mücadelelere zemin hazırlayacağı vurgulandı
1 Kasım Genel Seçimleri’nden AKP’nin %49 oy alması ve tek başına iktidar olmasıyla ilgili sosyalistlerden değerlendirmeler geliyor.
‘Onlar hala gayrimeşru, biz onların düzenini yıkmaya kararlıyız’
Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy, “Sağ seçmeni saflaştırmadaki tarihsel araçlar, Kürtlere, Alevilere, solculara dönük düşmanlık iktidarın en önemli kampanya aracı olmuştur” derken milyonlarca insanın, Türkiye halklarının hak taleplerinin, eşitlik, özgürlük, barış özlemlerinin bir adım geriye çekilmediğini vurguladı.
Ersoy “İktidar karşısında toplumsal muhalefetin mücadele gereklilik ve olanakları önümüzdeki dönem daha da güçlenecektir. Bunun için sosyalistlerin kalıcı ve kararlı bir mücadele çizgisine ihtiyaç vardır. Bu çizgi faşizme karşı mücadeleyi ve halkın politikleşmiş hak ve emek mücadeleleri ekseninde saflaştırılmasını, sokakta etkin bir şekilde seferber edilmesini içermelidir” ifadelerini kullandı.
Halkevleri Genel Başkanı Oya Ersoy’un açıklamasının tam metni:
Onlar hala gayrimeşru, biz yine onların düzenini yıkmaya kararlıyız
Ülkemiz tarihinin en baskıcı, en antidemokratik seçim dönemlerinden birini geride bıraktık. 7 Haziran seçiminden çıkan sonuçları tanımayan Saray ve AKP tarafından yürütülen bu kanlı süreç yüzlerce insanımızın katledilmesiyle, Suruç ve Ankara’da patlayan bombalarla, siyasi partilere, demokratik kitle örgütlerine yönelen saldırılarla, basına uygulanan sansürle, yargısız infazlarla ve tutuklamalarla yürütüldü.
Öyle ki 1 Kasım seçimleri için kampanya/çalışma yapabilen tek parti AKP olmuştur. Saray, yandaş basın ve devletin bütün imkanları seferber edilerek yürütülen bu kampanyayla topluma AKP’nin iktidar olamadığı koşullarda ülkenin cehenneme döneceği tehdidi savrulmuş, “istikrar” söylemi sürekli pompalanmıştır. Bu korkutma siyasetinin yanı sıra sağ seçmeni saflaştırmadaki tarihsel araçlar Kürtlere, Alevilere, solculara dönük düşmanlık iktidarın en önemli kampanya aracı olmuştur.
AKP bu siyaset sonucunda SP, BBP ve en ciddi oranda da MHP’den kendisine oy kaydırmıştır. Buna ek olarak daha önce sağ partilere oy veren Kürt seçmenin oyunun bir kısmını alan ve tüm bunlarla beraber gerçekleştirildiğinden şüphe duymadığımız seçim hileleriyle AKP yüzde 49’luk sonuca ulaşmıştır.
7 Haziran sonrası iç savaş çıkartma tehdidiyle Kürt halkına, sosyalistlere karşı yürütülen savaş politikası HDP’yi baraj altında bırakmayı hedeflemiştir. Ancak Saray-AKP bunu başaramamıştır. Katliamlara, seçim çalışmalarının engellenmesine, tutuklamalara, yalan ve manipülasyonlara rağmen HDP barajı geçmeyi başarabilmiştir.
Sonuç itibariyle seçim sonuçlarının ülkemiz ve iktidar için istikrar olmadığını hep birlikte göreceğiz. 2011’den beri gerileme sürecinde olan AKP, bu gerilemenin temelinde yatan sorunları çözerek değil, aksine tek başına iktidara yetecek vekil sayısını kazanmak uğruna, ülkeyi kaosa sürükleyip daha büyük sorunlar yaratarak “1 Kasım başarısı”nı elde etmiştir. AKP kendi geleceğini garanti altına alacak biçimde ülkenin temel sorunlarını çözmeye ilişkin bir başarı elde etmemiş, muhalefet dinamiklerini ortadan kalkmamıştır. Karşımızda oyunu yüzde 49’a çıkaran ancak zafiyetlerini de büyüten bir iktidar vardır.
Seçim sonuçları ne Tayyip Erdoğan’ı, ne de AKP iktidarını meşrulaştırmayacaktır. Hırsızlıklar, yolsuzluklar, katliamlar, savaş suçları orta yerde durmaktadır. Milyonlarca insanın, halklarımızın hak talepleri, eşitlik, özgürlük, barış özlemleri bir adım geriye çekilmemiştir. İktidar karşısında toplumsal muhalefetin mücadele gereklilik ve olanakları önümüzdeki dönem daha da güçlenecektir. Bunun için sosyalistlerin kalıcı ve kararlı bir mücadele çizgisine ihtiyaç vardır. Bu çizgi faşizme karşı mücadeleyi ve halkın politikleşmiş hak ve emek mücadeleleri ekseninde saflaştırılmasını, sokakta etkin bir şekilde seferber edilmesini içermelidir.
Halkevleri olarak gerek halkın hak mücadelelerinde, gerek diğer demokratik güçlerle birlikte yürüteceğimiz faşizme ve gericiliğe karşı mücadelede bu yeni sürecin sırtımıza yüklediği sorumlulukla hareket edeceğiz.
‘AKP’nin kazandığı zafer bir Pirus zaferidir’
Devrimci Parti Genel Başkanı Ufuk Göllü, AKP’nin PKK’ye savaş ilan ederek MHP’nin oylarının %25’ini aldığını belirterek şunları söyledi:
1 Kasım seçimleri bugün gerçekleşti kesin olmayan sonuçlara göre AKP seçimden zaferle çıktı. CHP oyunu ufak bir miktar artırırken MHP’de büyük bir oy düşüşü yaşanmış durumda. HDP de bir miktar oy kaybına uğrayarak barajı geçmiş oldu. Bu tablo içerisinde AKP tek başına iktidar olacak milletvekili sayısına ulaşmış bulunuyor. Bu yönüyle 7 Haziran’daki yenilgiyi AKP 1 Kasım’da zafere çevirmiş durumda.
Binlerce insanımız IŞİD ve AKP ittifakı tarafından katledilmiştir. Tutuklanmış ve yüzlerce gencimiz sokaklarda infaz edilmiştir. Suriye’ye savaşın kıyısına kadar gelinmiş ve Kürt dağları ardı ardına bombalanmıştır. AKP, PKK’ye savaş ilan ederek MHP’nin oylarının %25’ini almıştır. Aynı zamanda HDP’nin de siyaset alanını daraltarak HDP’nin de oylarının düşmesini sağlamıştır.
‘Pirus zaferi’
AKP’nin kazandığı zafer bir Pirus zaferidir. Bu zafer çöküşe giden yolu hızlandıracaktır. AKP tek başına iktidar olarak savaş ve baskı politikalarını daha artıracak ve ülke içerisinde kaos ortamı daha da derinleşecektir.
AKP, Türkiye işçi sınıfına ve ezilen halklarına 5 aylık bir korku filmi yaşatmış ve artık bu gerilim ve korku siyaseti içerisinde insanları kendi iktidarına mecbur kılmıştır.
HDP’nin bütün baskılara, tutuklamalara, katliamlara ve engellemelere rağmen barajı aşmış olması önemli bir başarıdır.
Ülkemiz siyaseti açısından zorlu bir döneme gireceğiz. AKP’nin tek başına iktidar olması ülke içerisinde rejimin otoriter niteliğini artıracaktır. Seçim sürecinde ötelenen ekonomik kriz daha da derinleşecektir. Dış politikadaki açmazlar varlığını devam ettirecektir. Artık sınıfsal siyasetin ihtiyacı bir kez daha önem kazanmaktadır.
İşçi sınıfı ve emekçilerin önemli bir kesiminin AKP’ye oy verdiği bir gerçekliktir. Bu durumu görerek politikalarımızı ve örgütlenme anlayışımızı yeniden tahkim etmeliyiz. Nazım’ın dediği gibi yumurtadan çıkıp yumurtayı beğenmemek olmaz. İşçi sınıfı ve emekçileri kazanacak olanakları yaratmakla görevliyiz. Bizler devrimciyiz devrimciliği de işçi ve emekçilerle birlikte onları örgütleyerek onların öncüsü olarak yapacağız.
Ülkemiz siyasetinin önümüzdeki dönemi açısından bir istikrar çıkmayacağını görmek gerekmektedir. AKP’nin elde ettiği Pirus zaferi ülke içerisinde kutuplaşmayı daha da artıracaktır. Kürt-Türk, Alevi-Sunni eksenli çatışma dinamikleri belirginlik kazanabilir.
Yarından tezi yok özel olarak Devrimci Parti’yi ve en geniş anlamda emek, demokrasi ve özgürlük cephesini büyütme görevi önümüzde durmaktadır.
Dünyanın hiçbir coğrafyasında diktatörler sandıkta seçim sonuçlarıyla gitmemişlerdir. Onları gönderecek olan işçi sınıfının ve emekçilerin devrimci mücadelesi olacaktır.
HTKP, ÖDP, EMEP ve KP ise Birgün gazetesine verdikleri demeçlerde seçim sonuçlarını şu şekilde değerlendirdi:
‘2 Kasım’da görev değişmedi: Saray çetesi dağıtılacak!’
HTKP Genel Merkezi ise yaptığı açıklamada Saray çetesinin dağılacağı vurgulayarak şunları söyledi:
2 Kasım’da görev değişmedi: Saray çetesi dağıtılacak!
Katliamların, zorbalığın ve emek düşmanlığının odağı Saray çetesi ve AKP, 1 Kasım seçimlerinden istediği sonucu almıştır.
İktidar, 7 Haziran seçim sonuçlarının ardından izlediği kanlı siyasetle, bir yandan ülkedeki “istikrar” arayan kesimleri korkutmak, bir yandan da sermaye çevrelerine ve emperyalist güçlere mesaj vermek istemiş, bu uğurda bütün gayri meşru yöntemleri kullanmıştır.
Henüz oy hırsızlığının boyutlarını bilemediğimiz 1 Kasım seçim sonuçları IŞİD’i, Sedat Peker’leri, kadın ve işçi katillerini sevindirmiştir.
Seçim sonuçları Türkiye’nin sosyalist, ilerici ve yurtsever güçlerine ise bir tek mesaj vermiştir: Saray çetesine karşı mücadele yükseltilmeli, ilericilerin cephesi büyütülmeli ve örgütlü kılınmalıdır.
Türkiye’yi saltanat sevdalılarından, halk ve emek düşmanlarından kurtarmak üzere mücadeleye atılmış komünistler olarak, emekçi halkımızın mücadele hedefini belirsiz kılacak her türlü perdeyi kaldırmayı görev biliyoruz.
Milyonların isteği olan, laikliğin, özgürlüğün, eşitliğin, barışın ve adaletin hüküm sürdüğü Haziran Türkiyesi’ni kurmak için saray çetesi dağıtılmalıdır, dağıtılacaktır!“
‘AKP frene değil gaza basacak’
ÖDP Eş Genel Başkanı Alper Taş, HDP’nin barajı aşmasını önemli olduğunu belirterek şu tespitlerde bulundu:
AKP savaşa yaslandı, korkuyu egemen kıldı ve istediği sonucu aldı. Seçim sürecinde gerilim ve çatışmayı kullanarak özellikle milliyetçi muhafazakar oyları topladı.
Sonuç itibariyle Türkiye’de milliyetçi ve muhafazakar bir iklim var. Daha önce MHP, Saadet, BBP ve HDP’ye dağılan bazı oylar tekrardan AKP’ye kaydı.
HDP’nin barajı aşması önemli, AKP’nin tek başına anayasayı değiştirme gücünü elinden alıyor. Ancak HDP’ye giden bazı emanet oyların geri gittiğini gördük.
Yeni hükümetle birlikte baskıların derinleşeceğini düşünüyorum. AKP frene değil gaza basacak, hegemonyalarını daha güçlü kılmaya çalışacak, daha pervasızlaşacak. Kendisi gibi olmayanlara saldırmaya devam edecekler.
Kendilerinden yana olmayan gazeteler başta olmak üzere tüm toplumu zapturapt altına almak için uğraşacaklar.
Bu saldırılara karşı direneceğiz ama bunun yanı sıra memleketteki bu milliyetçi muhafazakar iklimi değiştirecek, eşitlik ve özgürlük değerlerine dayalı yeni bir iklim yaratılması için uğraşmamız gerekecek. Bu iklim baskın oldukça benzer sonuçların çıkması mümkün. Sol, buna karşı daha derin çalışmalar yapmak zorunda.
‘Sol birleşik mücadeleyi öne çıkarmalı’
EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ise AKP’nin tehdit politikalarının sonuç verdiğini aktararak şunları söyledi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin muhafazakarlık ve milliyetçilik üzerinden kutuplaştırma yaratma stratejisi, şantaj ve tehdit politikası sonuç verdi. Muhalif güçlerin bu stratejiyi görüp siyaseti başka bir şekilde ele alarak güçlenmesi gerekiyor.
AKP’ye verilen bu oy, istikrara verildi; ama yoksullukta, işsizlikte, baskıda, şiddette ve savaş politikalarında istikrara verildi. AKP’nin istikrarlı şekilde uyguladığı şeyler bunlar. Siyasi başarılarını devam ettirebilmek için gerilim politikasını uygulayacak, baskı ve şiddeti artıracaklar. AKP’nin katliamlar ve çatışmalarla Kürtlerden daha fazla oy alması, bu politikalarını devam ettireceklerini gösteriyor. Kürtlerin haklarını tanımak, beklentilerini çözmek yerine daha fazla baskı uygulayarak, “ben varsam huzur var” diyerek tehditle oy almaya devam etmeye çalışacaklarını düşünüyorum.
Ekonomide de zor günler bekliyor AKP’yi. Buna karşılık işçi sınıfının üzerinde daha fazla baskı uygulayacaklar.
Bugünden itibaren sol, ortak mücadele platformlarını değerlendirmeli. Kürt halkı ve hareketiyle, diğer demokrasi güçleriyle birlikte birleşik bir cepheyi örmek gibi bir sorumluluğumuz var. İşçi sınıfına karşı sorumluluğumuz ve görevimizdir bu.
‘Türkiye’de sistem muhalefeti çökmüştür’
Komünist Parti Merkez Komite Üyesi Kemal Okuyan ise sonuçları değerlendirirken “CHP ve HDP kendi elleriyle biten bir Erdoğan’ı canlandırdılar” dedi. Açıklama şöyle:
Oyumuzu 5 kata yakın artırdık ama bunu bir başarı olarak görmüyoruz. Geçen seçimdeki oy oranımız komik dediğimiz bir orandı. Sonrasında toparlanma sürecine girdik. Çalıştığımız bölgelerde oyumuzu artırdık. Ama seçimin daha önemli sonucu bizim oyumuz değil, genel tablodur. Bizim dışımızda oylarını artıran neredeyse tek parti oldu: AKP.
Şunu anlamam mümkün değil: Meclisteki muhalefet partilerinden CHP ve HDP Ankara Katliamı’nın ardından mitinglerini iptal ederek seçim kampanyasını AKP’ye bıraktı. Şimdi de bu yüzde 50’lik orana hiçbiri itiraz etmiyor. AKP yanlısı anket şirketleri bile böyle bir tahminde bulunmamıştı. AKP’li siyasetçilerin bile öngörmediği bir durum var ve herkes bunu kabulleniyor. Kürt kentilerinde AKP’nin oranında büyük bir artış görülüyor. Enerjilerini dağıttıkları için herkes bu durumu kabulleniyor. Mecliste birbiriyle alakası olmayan 3 partinin oy kaybederken AKP’nin bu kadar artması açıklanabilir bir durum değil.
CHP ve HDP kendi elleriyle biten bir Erdoğan’ı canlandırdılar. Türkiye’de sistem muhalefeti çökmüştür. Toplumu olmayacak bir çözüme inandırdılar, parlamento çözümü meraklıları bu tablodan ders almalı.
Yeni hükümet ile AKP’nin çözüm sürecini tekrar açacağını düşünüyorum. Kürt hareketinde de Demirtaş-Öcalan arasındaki güç dengesinin değişeceğini, Öcalan’ın öne çıkacağını düşünüyorum.
Sendika.Org