Gerçek İslam ne zaman devreye girer mesela gören var mı? Bu değilse nedir gerçek İslam? Örneğin koca bir ülkede dudağınızı uçuklatacak hırsızlıkların yapıldığı dönemde devreye girer mi? Her gün sokaklarında onlarca insanın öldürüldüğü durumlarda işler mi mesela? Valentine Ribet (26), Nohemi Gonzalez (23), Elif Doğan (26)… Bir konser alanında aniden üzerlerine açılan ateş sonucu hayatlarını […]
Gerçek İslam ne zaman devreye girer mesela gören var mı? Bu değilse nedir gerçek İslam? Örneğin koca bir ülkede dudağınızı uçuklatacak hırsızlıkların yapıldığı dönemde devreye girer mi? Her gün sokaklarında onlarca insanın öldürüldüğü durumlarda işler mi mesela?
Valentine Ribet (26), Nohemi Gonzalez (23), Elif Doğan (26)…
Bir konser alanında aniden üzerlerine açılan ateş sonucu hayatlarını kaybettiler. Diğer yüzlercesi gibi. Belki sizin Erasmus ile Avrupa’da okuyan çocuğunuzdu biri belki de sevgiliniz, yakınınız. Dünyanın nasıl bir yere gittiğinden artık emin olduğumuz, yani yaşanılamayacak, nefes alınamayacak, ekmek alırken bile arkamızı defalarca kontrol etmek zorunda kalacağımız bir dünyada hayata erken veda ettiler. Siyasi dengelerin, devletlerin, arkalarındaki büyük kuruluşların hiçbir halt edemedikleri ve tam da onlar yüzünden öldürülen masum insanlar onlar. Evinden, yurdundan, hatıralarından ayrılmak zorunda kalan, aç, susuz, evsiz bırakılmış Suriyeli mülteciler gibi. Aylan Kurdi’nin sahile vuran cesedi kadar yaralayıcı insan ölümleri, hep daha iyi bir dünya yalanıyla hareket eden devletlerin marifetleri.
İslam… ne de çok insan öldürüldü adına. Ne de çok “tebliğ” formatı giydirildi üstüne. Her katliamda ne de çok savunulmak zorunda bırakıldı aslında. Herkesin “gerçek İslam bu değil” diyerek ölenler için önce üzülmeyi bırakıp vuranları lanetlemeyi erteleyip hep bir kılıf bulma çabası ile ne çok ayıp örtüldü. Ama diye başlayıp batı allerjisini ortaya döken, insanlığını tartışmayı bir kenara bırakıp komplo teorileriyle zihin jimnastiğini bir halt zanneden toplulukların sessizliği ile gerçekleşen bir katliamdı bu.
Hep kıvırarak “başınız sağolsun” açıklamaları yapmayla hiçbir günah örtülmeyecek. “Cezayir’de yaptıklarınızı da unutmadık ama terörü lanetliyoruz tabii” sivri zeka laf sokmalarıyla insan ölümleri görmezden gelinemez. Sürekli “müslüman coğrafyasına yapılacak saldırıların altyapısı oluşturuluyor” gibi eski usül çaresizlik beyanları artık kimsenin yutacağı lokmalar değil. Kendini dev aynasında görüp müthiş medeniyetimize saldırılıyor şeklinde ajitasyon da devrini doldurdu. Sen uzaya uçtun da önüne bariyer koyan mı oldu? Fukara edebiyatı yapmanın bir manası yok.
Hani ülkesindeki tek kurşuna bile ağzından salyalar saçarak saldıranlar var ya hamile kadının yalvarmasına bile merhamet etmeyen teröriste “bunlar İslam’ı temsil etmiyor ama Ortadoğu’da yapılanların sonucu bu” diyerek bir kurşun da sen sıkmış oluyorsun o çaresiz kadına. IŞİD’e laf etmekten imtina eden zatların aslında Bağdadi tarzı İslam tebliği yoktur tarihte. Bak Hz. Ali böyle yapmıştır diyerek sadece tuttuğu yolun yanlış olduğunu söylemek tam bir acizliktir.[1] IŞİD’in içinde “gerçek İslam’ı” arama çabasına girmenin bile nasıl bir aymazlık olduğu, geldiğimiz son noktada insanlığı ne denli açmaza soktuğu aşikardır.
“Gerçek İslam”
Gerçek İslam ne zaman devreye girer mesela gören var mı? Bu değilse nedir gerçek İslam? Örneğin koca bir ülkede dudağınızı uçuklatacak hırsızlıkların yapıldığı dönemde devreye girer mi? Her gün sokaklarında onlarca insanın öldürüldüğü durumlarda işler mi mesela? Silahsız 34 yurttaşın havadan bombalanıp paramparça edildiği zaman akla gelir mi bu “gerçek İslam”? Yerin altında üstünde haybeye ölen işçilerin hakları nasıl ödenecek dendiğinde bahsi geçer mi mesela? Kimin nasıl nerede öldürüldüğü belli olmayan durumlarda, 7 gün kızının cenazesini evindeki dondurucuda saklayan annenin feryadında, sokaklarına ırkçılığın en beter naralarının spreylendiği “gurur tablolarında”, kadınların tecavüzle öldürülüp indirimle yargılandığı sapıkların karşısında, yüz on sekiz insanın parçalanmış vücutları yerdeyken gülebilen bir bakan’ın yüzünü gördüğünde devreye girer mi “gerçek İslam”?
Madem iyilik, ahlak, adalet şiarından hareket ediyor İslam, o zaman şimdiye dek yukarıda gerçekleşen her “büyük günahta” devreye girmeliydi. Ya bu ülkede bahsedilen “o” İslam yok ya da gerçek bir revizyona, yenilenmeye veya sert eleştirilere ihtiyacı var. Paris’te olanları hala ve hala kendine yontarak açıklamaya çalışmak ilk elde yukarıda ismi verilen ve verilmeyen insan canına kıymetin ederini gösterir. Başka türlüsü “gerçek İslamcı”ların vicdansızlığını ortaya koyar. İnsan canı siyasi stratejistlerin açıklamalarıyla çıkarım şovlarına malzeme edilemez.
Kimse kendini kandırmasın. “Bu olanlar İslamofobi artsın diye yapılıyor” gibi yalanların arkasına saklanmasın. Komplo teorilerinden kurtulup ayakların suya değme zamanı geldi de geçiyor bile. İslam diğer her şeyde olduğu gibi insan ile var ve onunla hayat bulur. İslam adına yapılanlar ancak ve ancak müslümanları bağlar ve bunu düzeltme görevi de onlardadır.[2]
Dipnotlar:
[1] http://www.yenisafak.com/yazarlar/hayrettinkaraman/dais-2023009
[2] http://www.diken.com.tr/fukara-tesellisi-gercek-islam-bu-degil/