Fed’in kararı Amerika’da işlerin henüz düzelmediğinin çok net bir göstergesi. Türkiye ise biraz daha zaman kazandı Başta kırılgan ekonomiler olmak üzere tüm dünya 17 Eylül Perşembe günü yapılan toplantıdan gelecek haberi bekliyordu. Anketler %30 olasılıkla Amerikan merkez bankası Fed’in faiz artırımına gideceği yönündeydi. Ancak Fed aylardır ötelediği faiz artırma kararını yine erteledi. Bununla beraber Türkiye, […]
Fed’in kararı Amerika’da işlerin henüz düzelmediğinin çok net bir göstergesi. Türkiye ise biraz daha zaman kazandı
Başta kırılgan ekonomiler olmak üzere tüm dünya 17 Eylül Perşembe günü yapılan toplantıdan gelecek haberi bekliyordu. Anketler %30 olasılıkla Amerikan merkez bankası Fed’in faiz artırımına gideceği yönündeydi. Ancak Fed aylardır ötelediği faiz artırma kararını yine erteledi. Bununla beraber Türkiye, Brezilya, Güney Afrika gibi ekonomisi ip üzerinde olan ülkeler derin bir nefes aldı.
7 yıl evvel ABD ekonomisi krize girdiğinde Fed ekonomiyi canlandırmak için faiz oranlarını %0.25’e indirmişti. 7 yıldır ekonomide ufak tefek kıpırdamalar olduysa da henüz hala krizden gerçek manada çıkılmadığı için Fed de faizleri artıramıyor.
Faizler neden artmalı?
Faiz, en basit haliyle, tasarrufa ödenen getiridir. Eğer faizler sıfıra yakınsa kimse tasarruf etmek istemez çünkü paranızı mevduata bağladığınıza değmez. Bu da harcamaları tetikler. Zaten harcamalar artsın ekonomi canlansın diye faizler sıfıra kadar indirilmişti. Tabi bu oran bankaların Fed’den borçlanma oranı. Piyasada vatandaşın gördüğü oran bunun birazcık üzerinde oluyor ama yine çok düşük, neredeyse bedava para yani.
Bu, sıfır faiz, sürdürülebilir bir durum değil. Kısa vadede ekonomi canlansa da bir noktada sermaye piyasalarında makul bir dengeye varılması beklenir. Fakat o beklenen yere varılması için ekonominin canlanmış olması gerekir.
Ekonomideki canlılığı en iyi gösteren iki veri işsizlik ve enflasyon verileridir. İşsizlik verisinin düşük, fiyat artışlarının da makul bir seviyede olması beklenir. Amerika için son yıllarda hedeflenen işsizlik oranı yüzde 4-5, enflasyon oranı ise %2.
İyi gözüken işsizlik verisinin içi boş
İşsizliğin (aşağıdaki grafik) kriz zamanındaki %10’lardan %5’lere kadar inmesi kimi ekonomistler tarafından olumlu yorumlansa da aslında bu veri gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Çünkü işi olanların önemli bir kısmı esnek ve yarı-zamanlı olarak çalışıyor; ve bulabilseler tam-zamanlı bir işe geçmek istiyorlar. Diğer yandan iş bulamadığı için ümidi kırılan geniş bir kesim de var. Yüzde 4-5’lik işsizlik hedefine yaklaşılmış gözükse de aslında ortada bir eksik istihdam (under-employment) durumu var.
Öte yandan enflasyon verisi %2’nin altında geliyor. Düşük fiyat demek, ekonomide efektif talep zayıf demektir. Üretici malını satamadığı için fiyatları hızlı yükseltemiyor. Efektif talebin zayıf olmasının sebebiyse düşük ücretler ve eksik istihdam. Vatandaşın mevcut harcaması ekonominin ısıtmaya yetmiyor. Birikmiş borç stoku da çok fazla olduğu için artık faizler sıfır bile olsa millet kredi çekip harcamayı arttırmaktan çekiniyor. Yani ekonominin canlanması için önce iş gücü piyasasının canlanması, ücretlerin artması gerekir. Ancak bu yarı-zamanlı işi olanların tam-zamanlı iş arıyor olması ve ümidi kırılmışların er geç iş arayacak olması ücretlerin yukarı çıkmasını engelliyor.
Fed başkanı Yellen tüm bunları gördüğü için beklenen faiz artırımını sürekli erteliyor. Çünkü faiz artırımı demek ilk etapta harcamaların kısılması yani, enflasyonun daha da düşük çıkması ve ekonominin yavaşlaması demek.
Bir diğer faktör ise küresel kur savaşları. Çin, ihracata dayalı büyümesi yavaşlayınca para birimini değersizleştirerek dış ticaret dengesini düzeltmek yolunu seçti. Fakat dış ticaret sıfır toplamlı bir oyundur. Çin’in sürekli ticaret fazlası vermesi, diğer ülkelerin açık vermesi anlamına geliyor. Tabi Amerika, diğer ekonomilerde verilen kararları etkileyemiyor artık.
Peki bundan bize ne?
Dünyada elinde birikmiş tasarrufu olan birçok yatırımcı bu parasını bir yerlerde değerlendirerek servetini risksiz bir şekilde arttırmak istiyor. Amerika dünyadaki en güvenli ekonomi olsa da yüzde 0.25 çok düşük bir getiri olduğundan yatırımcı biraz siyasi risk alarak parasını Türkiye, Brezilya, Rusya, Güney Afrika ve benzeri ülkelere yatırıp yüksek faiz ile yüksek getiri elde ediyor. Amerika faizleri artırmaya başladığı anda yeteri kadar risk aldığını düşünen yatırımcılar dolarlarını toplayıp Amerika’ya götürecekler. Türkiye’deki döviz piyasasında dolar azaldıkça doların kıymeti artacak. Zaten yüksek olan dolar daha da yükselecek. Beklentiler 2016 yaz sonuna kadar doların 4 liraya çıkabileceği yönünde.
Türkiye ekonomisi dışa bağımlı bir ekonomi. Enerjiyi, hammaddeyi vs. ekseriyetle dışarıdan dolar cinsinden borçlanarak satın alıyoruz. Bilgisayarlar, akıllı telefonlar, arabalar vs. hepsi ithal, ve dolarla satın alınıyor. Fakat ülke içinde üretici ya da dağıtıcı satışını TL ile yapıyor. Dolayısıyla üreticinin borcu dolar cinsinden, ama geliri TL cinsinden olduğundan bir anda maliyetler kur artışından ötürü artacak ve bilançolar bozulacak. Bu maliyet artışını pekala TL fiyatlarına yansıtabilirsiniz; ama bu sefer de vatandaş talebini azaltır. Her türlü zarar. Bu durumda faaliyet dışı kârı olan, holding şirketleri ayakta kalabilir, kalamayanlar batar. Şirketler battıkça işsizlik artar. Zaten cari açık ve dış borç ödemeleri iyice şişer. Tüm bunlar da ülke ekonomisi krize giriyor demektir.
Muhtar Kent bile umutsuz
Amerika’nın bir türlü içinden çıkamadığı bir kriz var, neredeyse 10 yıl olacak. Faizler sıfıra inmiş, fiyatlara baskı yapacak bir talep yok, işsizlik verisi patates. Bu duruma iktisatta likidite tuzağı (liquidity trap) deniyor. Yani para (faiz) politikası hiçbir işe yaramıyor. Geriye maliye politikası (devlet harcaması) kalıyor. İdeolojik engellerden ötürü Amerikan devleti girişimcilik yapamaz. Yol, köprü, inşaat yapmak da bir yere kadar. Kaldı ki devlet harcaması da zaten yüksek olan kamu borcunu iyice şişiriyor. Serbest piyasalar zaten sorunun ta kendisi.
Amerika boşa koysa dolmuyor, doluya koysa almıyor. Ekonomi politikaları bir işe yaramıyor, serbest piyasalar olayı çözemiyor. Mesele zaten Amerika’nın ötesinde. Küresel bir açmaz var. Avrupa yıllardır toz duman. Coca-Cola siyosu Muhtar Kent dünya ekonomisini “Bu gerçekten kötü bir resim” diye değerlendirmiş. Adamınız gol diyor.
Velhasıl Fed’in bu kararı Amerika’da işlerin henüz düzelmediğinin çok net bir göstergesi. Türkiye ise biraz daha zaman kazandı. Seçimlere büyük bir ekonomik kriz çıkmadan gireriz. Sonrası Allah kerim. Fed, muhtemelen birkaç ay daha bekleyecektir. Eğer veriler iyileşirse Aralık ayında, iyileşme gecikirse 2016 Mart ayına doğru faiz artırımına gitme ihtimali artar.