Varto, Lice, Silvan… Ve diğer yerler ve bu yazıyı yazarken muhtemelen bu listeye eklenmiş diğerleri. Bölge peş peşe dehşetli saldırılara maruz kalıyor. Bu saldırıların sonuçları, ortaya çıkardığı yıkım, katliamlar, cinayetler ve işkence, genellikle sanıldığının aksine, her ne kadar önlem almış gibi görünse de gizlenen değil, hatta özellikle teşhir edilen bir biçimde sergileniyor. O zaman son […]
Varto, Lice, Silvan… Ve diğer yerler ve bu yazıyı yazarken muhtemelen bu listeye eklenmiş diğerleri. Bölge peş peşe dehşetli saldırılara maruz kalıyor. Bu saldırıların sonuçları, ortaya çıkardığı yıkım, katliamlar, cinayetler ve işkence, genellikle sanıldığının aksine, her ne kadar önlem almış gibi görünse de gizlenen değil, hatta özellikle teşhir edilen bir biçimde sergileniyor. O zaman son zamanlarda adet haline getirdiğim sorularıma döneyim. Erdoğan rejimi neden böyle bir yola başvuruyor?
Öncelikle çok yüksek oranda HDP’ye oy çıkmış, özellikle seçilen yerlere yapılan saldırılarla buralarda kullanılan oylar değişecek midir? Böyle bir şeyi düşünmeye Stockholm Sendromu bile güler geçer. Bütün bu yerler Kürt Direnişinin her zaman çok güçlü olduğu, her türlü baskıya rağmen bundan vazgeçmediği yerlerdir. 1990’ların saldırılarına, faili meçhullerine, işkencelerine en çok maruz kaldıkları zamanlar bile vız geldi onlara. Mesela Lice’nin bu kaçıncı yakılışıdır. Zaten “Zete”deki yazıda daha ayrıntılı anlattığım gibi, yine çok kişinin sandığının aksine AKP bu seçimden tek başına iktidar olarak çıkmayı düşünebilecek kadar saf değildir. Hatta seçim olabilecek mi, bu bile şüphelidir. Fujimori, pardon Erdoğan rejimi de facto başkanlığında seçime pek ihtiyaç yoktur zaten.
O zaman sormaya devam edelim. Bu Meksika mafyası tarzı pornografik şiddet teşhiri Kürt Özgürlük Hareketi’ni zayıflatmayacağına, hatta katılımları radikalleştirerek artıracağına göre, bu saldırılar kime yöneliktir? Eminim ki bir özel harp propagandası olarak kurgulanarak çekilmiş Kürt fabrika işçilerinin, sinematografik bir görüntü olarak, en kalabalık, en çok ve teslim alınmış gibi ekrana yansıyacak biçimde yere yatırılmış olarak özellikle teşhir edilmektedirler. Aynı zamanda öldürülen kadın gerillanın, işkence edilmiş ve çıplak olarak teşhiri de ne gizlice yayılmıştır ne de tesadüftür.
Burada altına çizmek için tekrar edersem, bunun mağdurlarının kadın ve işçiler olması da tesadüf değildir. Yani baklayı ağzımdan çıkartırsam, bu şiddetin ve teşhirinin hedefi asıl olarak Batı’nın sindirilmesidir; Kürtlerin, Batı’da Kürtlerle gönül bağı kurmaya ve Kürtlerin devlete karşı direnişini meşru görmeye başlayan Türklerle olan bağının koparılmasıdır. Özellikle Gezi İsyanı’nın naif tarafının imha edilmesidir. Erdoğan hâlâ Gezi’yi ve Tunus’ta kablolu televizyon seyrettiği günleri unutamamıştır. Yıkılmış ve yakılmış Silvan, Hilvan, Lice fotoğrafları, yere yatırılmış işçiler, kadın gerilla, “Devletin Gücü”nün simgesidir. Bunlar, devletin gücünü çoktan yenmiş Kürt halkına vız gelir ama esas mesele, isyanın bu tarafını sindirebilecek midir?
Ve son sözüm onlara, “Devrimcilerin çıplak olsa da bir onurları var ama ya siz! Rütbesiz ve üniformasız olduğunuzda bir hiçsiniz.”