Ben şüphesiz iman ettim, çünkü hepinizi ciğerinize kadar biliyorum ülkemin insanları, siz şehitlik mertebesini seçersiniz!
Doğdunuz. Gelişip serpildiniz. Okuldu, eğitimdi derken iyi kötü bir noktaya, bir yaşa geldiniz.
Bir gece ak sakallı bir dede girdi rüyanıza.
Elinde iki nasip…
Nasiplerden biri devlet kapısında bir makam, bir mevki…
Diğeri şehitlik mertebesi, şehitlik makamı…
Hangisini seçersiniz?
***
Şüphesiz şehitlik mertebesini, şehitlik makamını seçerseniz değil mi?
Ondan büyük makam, mevki, mertebe yok çünkü ve her Türk gencinin hayali bir gün şahadet şerbetini içmek…
***
Siz bila kaydû şart şehitliği seçerdiniz ama bedelli askerlik bu ülkede her dönemin, yaklaşık 100 yıllık bir sürecin en büyük çelişkilerinden biri. Onun için Yemen savaşından bu yana karavana bakırdan, asker fakirden…
***
Şehitlikten yüksek makam yok ama hepimizin kapısında başka makamların hayali var; doktor, mühendis, avukat olmak, müdür, genel müdür olmak, belediye başkanı, milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olmak…
Aklımız hep bu makamlarda, kavganın büyüğü bu makamlar için ama şehitlikten büyük makam yok!
***
Şehit ailesinden mutlu aile de yok zaten, bunu da öğrendik.
Ne zaman öğrendik?
7 Haziran seçimlerinden sonra öğrendik; hani birileri başkan olacaktı, olmadı, evdeki hesap çarşıya uymadı, oy dağılımı farklı çıktı, hesaplar bozuldu ya…
Hah ondan sonra öğrendik işte; birden bire artınca çatışmalar, saldırılar, şehit cenazeleri sıra sıra gelince, öğrendik…
***
O arada futbol sahalarına da yeniden döndü asker selamı.
Askerlik yapmak gibi derdi olmayan, iyi de para kazanan futbolcular, Mersin’de gol attıktan sonra, yüzlerinde bir tebessümle gelip çaktılar asker selamını.
Kafada kep yokken eliyle selam vereni askerde döverler ama bunlar için önemli değil o ayrıntı, selam mı selam, gösteri mi gösteri, devlet büyüklerinin sevdiği türden mesaj mı mesaj, bitti.
***
Zaten ne zaman şehitlik makamının en yüksek makam olduğu siyasetçiler tarafından dile getirilse bir popçular, bir topçular girer devreye…
Yeşil sahalarda asker selamı, ışıltılı sahnelerde asker marşı…
Peşinden ya bir bedelli yasası, ya başka bir imtiyaz…
Şehitlik en yüksek makam çünkü…
En mutlu aile de şehit ailesi…
***
Fakat şehit ailesinin de makbul olanı var, makbul olmayanı var.
‘Sağ olsun’ diye uğruna binlerce gencin öldüğü vatanın sahipleri mesela, o devlet büyükleri, askeri ve mülki erkân her şehit cenazesine katılmaz.
Şehidin mümkünse rütbeli olması, Ankara ya da Kırıkkaleli olması, cenazenin Kocatepe Camii’nden kaldırılacak olması, şehidin kardeşlerinin asker ya da polis olması cenaze törenine katılım için tercih sebebidir.
Zira devlet büyüklerimiz cenazeyi cemevinden kaldırmak isteyen aileye taziye mesajı vermek istemezler. Verseler de cemevine gitmezler.
Ayrıca şehidin kardeşleri asker, polis, öğretmen filansa bunlar devlet büyüklerimize sitem ya da isyan etmezler, devlet memuru ve asker disiplini içinde taziyeyi kabul ederler, iş güç sorunları olmadığı için, fakir fukara şehit babası, anası gibi geride kalan çocukları için devlet kapısında bir iş istemezler.
‘Vatan sağ olsun’ derler…
***
Halk da şehitler arasındaki ince ayrımın farkındadır.
Cemevindeki şehit cenazelerine pek katılmaz mesela. Eğer cenaze camideyse, namazdan çıkarken, tabutun başında bekleyen gazeteciye sorar:
–Nereliymiş?
Eğer gazeteci, şehidin Mersin’in yerlisi olduğunu söylerse, tabutun arkasında slogan atmak için cami avlusunda bekler vatandaş. Yok eğer şehit Sivaslı, Muşlu, Urfalı filan ise çıkar gider vatandaş, beklemez.
***
Vatan diye adlandırdığımız devlet makinesinin sahiplerinin en çok sevdiği ortamdır bu aslında.
Topçu asker selamı versin, popçu asker marşı söylesin, vatandaş şehit cenazesi cemevinde değilse gelip slogan atsın, şehit ailesi hiçbir şekilde sitem etmesin, mümkünse dik dursun, mümkünse asker selamı versin…
Ama katiyen şu soruyu sormasın:
-7 Haziran’da ne oldu da birden bire bu ülke karıştı?
***
Bir gece ak sakallı bir dede girdi rüyanıza.
Elinde iki nasip…
Nasiplerden biri devlet kapısında bir makam, bir mevki…
Diğeri şehitlik mertebesi, şehitlik makamı…
Hangisini seçersiniz?
Ben şüphesiz iman ettim, çünkü hepinizi ciğerinize kadar biliyorum ülkemin insanları, siz şehitlik mertebesini seçersiniz!
İstisnasız, hepiniz!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.